Oluşturulma Tarihi: Aralık 29, 2001 00:00
‘‘
Beşiktaş'ın en önemli sorunu süreklilik ve istikrar. Bir teknik ekibe, yönetime belli bir süre için şans verdiğinizde başarıyı yakalıyorsunuz. Kesinti olmaması lazım, sabır lazım. Bence, bu nedenle kulüp başkanlığı da dört sene olmalı.’’Fulya tesislerindeki odasında bir yandan günlük işleri yürütürken, bir yandan da göz ucuyla antreman sahasındaki futbolcuları kolaçan ediyor menajer Sinan Engin.Odasına devamlı birileri girip çıkıyor. Bunlardan biri de Elvis.Favorileri ve saç stili nedeniyle Beşiktaş'ta ona ‘‘Elvis’’ diye hitap ediliyor. Elvis aşağı, Elvis yukarı... Elvis dediğiniz, aslında kulübün baş garsonu Mustafa.Ancak, diğer şapkasıyla da futbolcuların bankalar nezdindeki mutemedi. Her işe koşturuyor. Bir de Al Pacino var. Asıl adı Müslüm. Biraz vukuat. Al Pacino, kulübün park bekçisi. Futbolcuların tesise giriş çıkışları, arabalarını park etmeleri ondan soruluyor. Ona, Fulya'nın ‘‘nizamiye sorumlusu’’ diyebilirsiniz.Beşiktaş'ın eski forvet oyuncularından Sinan Engin, neredeyse 24 saatini Fulya tesislerindeki bu odada geçiriyor. Beşiktaş'tan başka hiçbir şey düşünmüyor. Futbolcuların aklınıza gelebilecek bütün sorunları, dertleriyle uğraşıyor.Sinan Engin, Beşiktaş'ın ilk yarıda aldığı sonuçta kuşkusuz en çok pay sahibi olan isimlerden biri.Scala'nın gidişinden sonra menajerliğe getirilmesi ne kadar çok gürültü koparmış olsa da, Sinan Engin'in babacanlığı, ağabey kimliğiyle oyuncularla çok sıcak bir ilişki kurduğunu, yükün büyük bir bölümünü omuzlandığını herkes kabul ediyor. Örneğin, takım kaptanı Tayfur, Sinan Engin'in işlevini şöyle anlatıyor:‘‘Yönetimle aramızda hep Sinan ağabey var. İşini çok iyi yapıyor. Arkadaşların hepsi tarafından seviliyor. Bütün isteklerimizi yönetime iletiyor.’’Yaygın lakabıyla ‘‘Baba Sinan’’, ‘‘İlk yarıyı birinci bitirmemizde şaşırtıcı olan hiçbir şey yok. Normali 4-5 fuan farkla önde bitirmemizdi. Kişisel hatalardan böyle oldu. Şampiyonluğumuz da sürpriz olmayacak. Sürpriz, olsa olsa ikinci gelmemiz olur’’ diye konuşuyor. Sinan Engin, Beşiktaş'ın en önemli sorununun süreklilik ve istikrar olduğu kanısında.
Galatasaray'ın son yıllarda yakaladığı başarının gerisinde Faruk Süren ve Fatih Terim'in uzun bir süre birlikte görevde yapmalarının yattığını düşünüyor. Engin, ‘‘Bir teknik ekibe, yönetime belli bir süre için şans verdiğinizde başarıyı yakalıyorsunuz’’ dedikten sonra ekliyor:‘‘Uzun vadeli, köklü düşünmek gerekiyor. Örneğin benim 13 yaşında izlemeye aldığım bir futbolcunun 15 yaşındaki halini de görebilmem lazım. Kesinti olmaması lazım, sabır lazım. Bence, bu nedenle kulüp başkanlığı da dört sene olmalı.’’Sinan Engin, ayrıca takımın birbirlerini henüz tanımakta olan yeni oyunculardan oluştuğuna dikkat çekiyor.Bir buçuk yıl önceki kadrodan bugün, Nihat'ın da gidişiyle birlikte, yalnızca Tayfur, Yasin ve Fevzi var. İnsan malzemesi bu isimler dışında tümüyle değişmiş durumda.Ancak, takımın oturmasında Daum sonrasında kulübe kazandırılan özellikle Baya, Ronaldo, İlhan ve Tümer gibi transferlerin ağırlığı inkar edilemez.Ancak en önemlisi, oyuncular arasında tam bir kardeşlik ve dayanışma havasının hakim olması. Bu arkadaşça hava, Daum'un yerleştirmek istediği gibi, ekip ruhunun sahada seferber edilebilmesini mümkün kılıyor. Takım kaptanı Tayfur, özellikle bu noktanın altını çiziyor:‘‘Yeni gelen arkadaşlar, örneğin İlhan ve Tümer çok çabuk uyum sağladılar. Arkadaşlıktan yana hiçbir problemimiz yok. Hepsi çok iyi insanlar, profesyoneller. Aramızda sorunlu arkadaşlarımız da yok. Yani başarılı olmamamız için de hiçbir neden yok. Eksik yönümüz özgüvendi. Onu da
Fenerbahçe maçıyla yakaladık’’ Oyuncuları kamçılayan baÅŸka bir faktör daha var. ÇoÄŸu daha önce hiç ÅŸampiyonluk yaÅŸamamış. ÖrneÄŸin, Tümer, bu durumun kendilerini nasıl etkilediÄŸini şöyle anlatıyor:‘‘Benim hoca (Daum) ile diyaloÄŸumda, kendisi ÅŸampiyonluÄŸu yaÅŸamış oyuncularla, ÅŸampiyonluÄŸu yakalamanın daha kolay olacağını söylemiÅŸti. Ben de tam tersini, ÅŸampiyonluÄŸu özleyen, bu duyguyu yaÅŸamamış oyuncularla bunun daha kolay yakalanabileceÄŸini savunmuÅŸtum. Takım içindeki ruh hali de bunu yansıtıyor. Herkes istiyor, herkes daha fazla istiyor. Bunun bizim en önemli avantajlarımızdan biri olduÄŸunu düşünüyorum.’’Ve özellikle Galatasaray'ın Avrupa'da kazandığı baÅŸarılardan sonra hepsi artık ÅŸampiyon olup Avrupa sahalarına çıkmak istiyor.Özetlemek gerekirse, BeÅŸiktaÅŸ daha yeni yeni kimliÄŸini bulmakta olan bir takım.Birinci yarıda alınan sonucu boÅŸ verin. Bu takım daha yola yeni çıkıyor.Dolayısıyla ikinci yarıda bu ekibin daha da yüksek bir performans göstermesine artık kesin gözüyle bakabilirsiniz. Ayrıca, ÅŸu metafizik iliÅŸkiyi de unutmayın: BeÅŸiktaÅŸ iyiye gidiyorsa, bilin ki, Türkiye de iyiye gidecektir.RONALDO: SARAÇOÄžLU STADININ KABUSUTakım sahaya dağıldığında geride stopper oynuyor. Ancak ceza sahasında dolaşıp, gol koklamayı da çok seviyor. Ve sanki, sarı lacivert renklere de alerjisi var.O, Şükrü SaraçoÄŸlu stadının son dönemdeki en büyük kabusu. SaraçoÄŸlu stadında 2 Aralık tarihinde oynanan maçta Fenerbahçe'ye attığı iki golle BeÅŸiktaÅŸ tarihinde hep özel bir yeri olacak.Tabii, bu stadda 24 hafta süren yenilmezliÄŸine son verdiÄŸi için Fenerbahçe'nin tarihinde de... Ama, ‘‘Fenerbahçeye gol atmak nasıl bir duygu?’’ sorusuyla karşılaÅŸtığında, Ronaldo hiç oralı olmuyor; bundan rutin bir konu gibi söz ediyor. ‘‘Fenerbahçeye iki gol atmak...’’ diye söze girdikten sonra bir süre duruyor ve şöyle konuÅŸuyor:‘‘Benim için hepsi 90 dakikalık bir oyundur. Ben her maçı 90 dakikalık bir birinci lig maçı olarak düşünürüm. Profesyonel bir futbolcu olarak çıktığım maçlar arasında hiçbir ayırım yapmam’’ Ronaldo, BeÅŸiktaÅŸ'ın savunmasındaki en istikrarlı isim. Önünde oynayan oyunculara ve tribündeki taraftara büyük güven veriyor. Bazı maçlarda neredeyse sıfır hata payıyla oynuyor. Ve hocası Christoph Daum'a göre, ‘‘belki de Türkiye'deki en baÅŸarılı yabancı futbolcu.’’Aynı zamanda en gösteriÅŸsiz, en sakin yabancı oyuncu demek de doÄŸru olabilir onun için.Ve Fulya tesislerideki antremanlar ve maçlar dışında bütün zamanını eÅŸi ve iki çocuÄŸuna vakfeden müşfik bir aile babası. Ronaldo, BeÅŸiktaÅŸ'a Portekiz'in ünlü Benfica takımından geldi. Futbol hayatının Türkiye dönemini şöyle anlatıyor: ‘‘Aynı dili konuÅŸtuÄŸumuz halde Portekiz'e, Benfica'ya kolay kolay alışamadım. Oysa buraya geldiÄŸim zaman Portekiz'e kıyasla çok daha çabuk uyum saÄŸladım. Oynadığım her maçta BeÅŸiktaÅŸ'a daha çok alıştım. Hergün kendimi daha çok BeÅŸiktaÅŸlı hissediyorum. Bütün ailem BeÅŸiktaÅŸ'ı çok seviyor.’’Ronaldo, önümüzdeki dönemde BeÅŸiktaÅŸ'ta kalmayı düşünüyor mu?Brezilyalı oyuncu, şöyle yanıtlıyor:‘‘Ben herÅŸeyden evvel profesyonel bir futbolcuyum, 2 yıllık sözleÅŸmem var BeÅŸiktaÅŸ ile. Gidebilirim, anlaşırsak kalırım. Ben profesyonel düşünüyorum, ekmeÄŸimi bundan kazanıyorum. Ama benim ÅŸu ana kadar en iyi oynadığım ve en mutlu olduÄŸum kulüp BeÅŸiktaÅŸ.’’ Bir Brezilyalı olarak Türkiye'deki futbolu nasıl görüyor?Ronaldo, ‘‘Brezilya'da daha kitabına göre oynanır. Burada fazla markaj yapıyorsunuz, fazla koÅŸuyorsunuz. Bir de burada seyirci çok daha fazla, daha fanatik...’’Ronaldo, ÅŸampiyonluÄŸa en çok inanan isimlerin başında geliyor:‘‘Bir ÅŸeye inanırsanız, onu yaparsınız. Ä°nançsız hiçbir ÅŸey olmaz. Yeter ki inanın. Ä°nanıyorum ki, ipi biz göğüsleyeceÄŸiz.’’Ronaldo, savunma oyuncusu olduÄŸu halde kritik zamanlarda attığı gollerle takımını sırtlıyor. Özellikle Fenerbahçe’ye attığı iki gol uzun süre unutulmayacak. Brezilyalı futbolcu Fulya tesislerideki antremanlar ve maçlar dışında bütün zamanını eÅŸi ve iki çocuÄŸuyla geçiriyor.Ä°LHAN MANSIZ: ‘KESÄ°NLÄ°KLE ÅžIMARMAYACAÄžIM’Sahadaki hırçın, kavgacı, korner direÄŸini tekme atıp deviren canavarlaÅŸmış futbolcuyla, sahanın dışındaki mahcup, kendi halinde, sıkılgan, çoÄŸunluk bakışlarını kaçırarak konuÅŸan Ä°lhan Mansız iki ayrı kiÅŸi.Kendisine ‘‘İlhan Mansız nasıl biri?’’ diye sorduÄŸumda şöyle yanıtlıyor:‘‘İlhan Mansız, özel hayatında sakin, sessiz, içine kapanık biri. Fakat saha içinde bir o kadar etrafına saldıran, kiÅŸiliÄŸini dışarıya vuran biri.’’‘‘O zaman iki tane Ä°lhan Mansız var’’ diyorum.Bir süre düşünüyor ve ‘‘Bence öyle...’’ diye yanıtlıyor. Peki bu ikilik nereden geliyor?Mansız, ‘‘Benim futbol tarzım ve anlayışım böyle. EÄŸer hırslı ve saldırgan olmazsam o gün benden iyi performans beklenemez. Sahaya çıkıp hırsımı göstermem, haklı veya haksız hakeme itiraz etmem, o benim futbolculuÄŸumu yansıtıyor. Ben öyle oynayınca daha iyi performans gösterdiÄŸime inanıyorum’’İlhan Mansız'a ÅŸu soruyu yöneltiyorum:‘‘Herkes senin Türkiye'de en iyi santraforlarından biri olduÄŸunu kabul ediyor. Ama 'ya şımarırsa' deniyor...’’Soruyu biraz hakaret gibi algılıyor, ‘‘İlhan Mansız şımarmaz. Çünkü yapısında bu yok’’ diye kestirip atıyor.Neden şımarmayacağını şöyle anlatıyor:‘‘İlhan'ın kötü alışkanlıkları var deniyor. Sadece saha içindeki davranışları böyle yorumlanabilir. Mesela hakeme çok itiraz etmiÅŸtim, şımardı diye söyleniyor. Beni yakından tanıyanlar Samsun'da oynarken de benim saha içindeki yapımın bu olduÄŸunu biliyorlar. O yüzden Ä°lhan Mansız asla şımarmaz, özel hayatında da, saha içinde de. Daha önce neyse, aynı kiÅŸiliÄŸim devam eder.’’Almanya doÄŸumlu olan Ä°lhan Mansız, futbola bu ülkede baÅŸladıktan sonra Sansunspor'a tranfer oldu ve dört yıl Samsun'da oynadıktan sonra geçen sezon başında BeÅŸiktaÅŸ'a geldi.Samsun'daki mütevazı yaÅŸamından sonra ayak bastığı Ä°stanbul'un havasını baÅŸtan çıkarıcı buluyor mu?Şöyle yanıtlıyor:‘‘BaÅŸtan çıkarıcı bir hava deÄŸil de, bu insanların yapısıyla ilgili bence. EÄŸer bir insan buna meyilliyse, otomatikman bunlara kendisini kaptırır. Ama Ä°stanbul'un tuzakları çok. Çünkü bir Samsun ile kıyaslıyorum, Samsun'da gece çıkabileceÄŸin yerlerle, Ä°stanbul'da gece çıkabileceÄŸiniz yerleri kıyaslayamazsınız. Ä°stanbul'un olanakları ve tuzakları çok fazla’’Ama pek tuzaÄŸa düşmek niyetinde deÄŸil ki, şöyle konuÅŸuyor: ‘‘Kızlar rahat vermedi. Ben de bir kaç sefer telefon numaramı deÄŸiÅŸtirmek zorunda kaldım. Åžimdiki numaram sadece arkadaÅŸlarımda olduÄŸundan dolayı gayet rahatım.’’ Ä°lhan Mansız'ın gelecekteki en büyük hedefi, Avrupa'da oynamak. Şöyle diyor:‘‘Tabii ki, BeÅŸiktaÅŸ'ta büyük baÅŸarılara imza atmak istiyorum. Fakat macerayı da sevdiÄŸim için kendimi geliÅŸtirmek açısından ileride yurtdışında oynamak istiyorum.’’ Mansız, antremandan, maçlardan kalan boÅŸ zamanlarını daha çok Almanca kitaplar okuyarak geçiriyor. Bir de internette sıkça ‘‘chat’’ yapıyor. Kendini Ä°stanbul'un tuzaklarından korumak için Ä°nternet'in başına kapanıyor.Hırslı ve saldırgan olmazsam o gün benden iyi performans beklenemez.Â
button