Güncelleme Tarihi:
İşte Emre Belözoğlu'nun Hagi ile ilgili anıları ve düşünceleri;
Ben henüz altyapıda oynarken gelmişti Galatasaray’a… İlk sahaya çıktığı maç da Uğur (Tütüneker) Abi’nin jübilesiydi. Sonrasında resmi bir maçta formayı ilk defa Ali Sami Yen Stadı’nda Trabzonspor’a karşı giymişti. Dün gibi hatırlıyorum. Ben o maçta top toplayıcı olarak sahadaydım. Henüz Hagi ile aynı takımda forma giyeceğimden, ondan pek çok şey öğreneceğimden haberim yoktu. Muhteşem bir frikik golü atmıştı adeta ayağının tozuyla. Onu hayran hayran izleyen biz genç futbolculara, takıma, taraftarlara “hoş bulduk” demişti böylece. Zaten kulübe böyle kariyerli bir isim katıldığında biz, genç takımdaki futbolcular olarak herkesten daha fazla heyecanlanmıştık. Öyle ya yarın bir gün kendisiyle aynı forma altında mücadele etme şansımız vardı. Çok şükür ki ben de o şansı bulanlardanım.
'HAGI İLE BİRLİKTE MESAİYE KALIRDIM'
Elbette genç bir futbolcu olarak o zaman Avrupa kulüplerinde forma giyen başka büyük yıldızlara hayranlık besliyorduk. Ama o yıldızlardan biri ile aynı antrenmana çıkınca, paslaşınca, beraber çalışınca gözünüzde başka bir yere konumlandırıyorsunuz. Sadece yeteneğine değil, çalışkanlığına, saha içindeki duruşuna, liderlik kabiliyetine, soğukkanlılığına, sorunlar karşısında nasıl kusursuz çözümler bulduğuna giderek daha fazla hayran oluyor, daha büyük saygı duyuyorsunuz. Dünya çapında bir yıldız olarak Hagi’ye hayranlık beslemek son derece doğal bir durumken bir de onunla aynı takımda oynayınca bu hayranlığınız büyük bir saygı ile beraber katlanarak artıyor. 96-97 yılının devre arasında A takıma çıkınca onunla aynı takımda antrenman yapmaya başladık. O benim kanlı canlı gözlerimle gördüğüm hatta belki de bir benzerini asla göremeyeceğim en farklı, en yetenekli oyuncuydu. Henüz yaşım çok gençti ama zaman geçtikçe ben de forma şansı bulmaya başlamıştım. Hagi hem çok büyük bir yetenekti hem de çevresindeki futbolcuların potansiyelini kısa sürede kavrayabilecek çok iyi sezgilere sahipti. Saha içinde top ayağına gelmeden çok önce karar veren, iki hamle sonrasını kurgulayan bu adam, izlediği bir futbolcudaki yeteneği de kolayca keşfedebiliyordu. Henüz kariyerimin başında olduğum için ondan topa vurma, top saklama, oyun görüşümü geliştirme gibi konularda çok şey öğrendim. Yaşına ve yeteneklerine rağmen çok çalışkan bir isimdi. Antrenmanlardan sonra mutlaka duran top çalışır, hiçbir şey yapmasa bir kanattan ötekine uzun toplar atardı. Ben de sık sık onun yanında “mesai”ye kalır ve kendimi geliştirmeye çalışırdım.
'KESİN AZARLAYACAK BENİ DERKEN...'
Hagi’den aklımda kalan en önemli şeylerden bir tanesi de onun “çok sert” bir oyuncu olduğuydu. Yeşil sahada rakibine kadife gibi bilek hareketleriyle çalımlar atan, bir sihirbaz edasıyla topla oynayan Hagi, topu kazanmak istediğinde oyun kuralları dahilinde canını dişine takarak çok başarılı müdahaleler yapan, sertlikten sakınmayan bir yapıdaydı. Hatta bana da her seferinde topa ve rakibe daha agresif davranmamı söylerdi. Belki de ilk “tekme”mi ona atmıştım. Sürekli aynı şeyi öğütlediği için artık kafama yerleşmişti. Bir gün antrenmanda top ayağında önüne geleni ipe dizer gibi çalımı basıp gidiyordu. Arkadan hızla yaklaştım. Bana söyledikleri aklıma geldi. Tüm gücümle topla Hagi’nin arasına kendimi attım. Ayağına da vurdum istemeden. Bilinçli bir faul değildi elbette ama kontrolsüz ve sert bir hareketti. İkimiz birden çarpışmanın etkisiyle yere yuvarlandık. Ben “Kesin sağlam azarlayacak beni” derken gülerek bana baktı ve yerden kalkarak başımı okşadı. “İşte böyle!” dedi…
Takımının kazanması için bu sertliği rakibe gösterdiği gibi kendi takım arkadaşlarına da gösterirdi. Yani takım içerisindeki otoritesi, antrenmanlarda bile hata yapan arkadaşlarını uyarması ve tüm bunları yaparken saygı çerçevesinin dışına asla çıkmaması ona çok kısa zamanda uyum sağlamamıza ve hayranlığımızın artmasına neden olmuştu.
'GÖZÜMÜN GÖRDÜĞÜ EN YETENEKLİ İSİM HAGI'
Ben zaten genç takımlarda oynarken de agresif bir yapıdaydım. Ama gençliğin verdiği bir ürkeklikle ikili mücadelelerde biraz “hafif” kalıyordum. Sahada daha sağlam durmayı, ortaya bir karakter koymayı ve bunu en etkili şekilde yapmayı Hagi’den öğrendim. İtalya’ya gittiğimde ilk gollerimi Lazio’ya atmıştım. 3-3 berabere kalmıştık. Orada ceza sahasının dışından bir gol atmıştım. Çok beğenilmişti. O vuruşun çok benzerini sağ ayağıyla Galatasaray’da ceza sahasının dışından Hagi atmıştı. Ben ise sol ayağımla o golü atmıştım. Hagi sayesinde sahip olduğum yetenekleri daha etkili şekilde kullanabilmeyi öğrendim. Başta da dedim ama tekrarlamak istiyorum. İtalya’da, İngiltere’de, İspanya’da üst düzey futbol oynadım. Ama gözümle gördüğüm en yetenekli oyuncu kesinlikle Hagi’ydi. Onun gibisi yoktu ve ben bir daha onun gibisinin geleceğini düşünmüyorum. (Fitbol Dergisi)