Editörden
Güncelleme Tarihi:
Oluşturulma Tarihi: Şubat 22, 2002 19:17
Merhaba
Kısa ama çok etkili bir ‘evrimsel’ gelişme sonucu, insanoğlu, kendi sağlığına ve ömrüne çok radikal müdahalelerde bulunabilecek bir düzeye sıçradı. Bu ‘evrimsel’ gelişmenin kilometre taşını, mesela DNA’nın çifte sarmal yapısının bulunduğu 1953 yılından da başlatabiliriz, veya genlerin bir bir bulunmaya başladığı 1980’lerden de. Bu, olayın genetik yönü.
Tıp bilimi öte yandan canlı olayının başladığı ve bittiği hücre içine dikti. Hayatı tetikleyen döllenmeyi ele aldı. Oradaki ilk hücreleri Ğkök hücreleri- tanıdı.
Moleküler biyoloji ve embriyoloji, insanın kendini biyolojik olarak yeniden ele almasının koşullarını oluşturdular.
Artık yeni tıp ve olanaklarından bahsedebiliriz.
Tabii, yeni tıp ile birlikte yeni insandan da...
Yeni tıbbın vaadleri bitmek bilmiyor.
Bizi parça parça, organ organ, doku doku yenilemeyi gündeme getiriyor.
Genetiğimizi ‘iyileştirmek’, yani bizi biz yapan temel özelliklerimizi ve doğuştan gelen yeteneklerimizi geliştirmek istiyor.
Hiç itirazım yok. Sizin var mı?
Bu sürecin içindeyiz. Ufaktan ufaktan başladılar. Bu büyük gelişmeyi izleyenler için 10 hele 20 yıl sonrasını görebilmek zor değil...
* * *
Dikkatinizi çekmek istediğimiz ikinci haberimiz, gençlerin Ankara’da projeler gerçekleştirmek için ‘Bilim Kampı’na girmeleri. Bu tür yaratıcı bilimsel teknolojik eğitim süreçlerinin hemen her kademede ülke çapında yaygınlaştırılmasının önemini anımsatmanın gereği var mı?
* * *
‘Sultan’ın Orgu’ yazısı ilginç bir öykü. Belki kiminiz, bugünkü bilim ve teknloji kültüründen yoksunluğumuzun, Osmanlı İmparatorluğunun hızla çöküşe gidişinin düşünce izlerini bu öyküde bulacaksınız.
Bir yanda 1490’ların İngiltere’si ve bu ülkenin teknolojik yaratıcılığının çok başarılı bir örneği olan bir org. Öte yanda bu orgun karşısında küçük dilini yutan Padişah III. Mehmet ve arkasından orgu parçalayan sonraki Padişah Sultan Ahmet...
* * *
Gelecek cumartesi yeniden birlikte olma umuduyla, sevgiler ve saygılar.
Editör
Kısa ama çok etkili bir ‘evrimsel’ gelişme sonucu, insanoğlu, kendi sağlığına ve ömrüne çok radikal müdahalelerde bulunabilecek bir düzeye sıçradı. Bu ‘evrimsel’ gelişmenin kilometre taşını, mesela DNA’nın çifte sarmal yapısının bulunduğu 1953 yılından da başlatabiliriz, veya genlerin bir bir bulunmaya başladığı 1980’lerden de. Bu, olayın genetik yönü.
Tıp bilimi öte yandan canlı olayının başladığı ve bittiği hücre içine dikti. Hayatı tetikleyen döllenmeyi ele aldı. Oradaki ilk hücreleri Ğkök hücreleri- tanıdı.
Moleküler biyoloji ve embriyoloji, insanın kendini biyolojik olarak yeniden ele almasının koşullarını oluşturdular.
Artık yeni tıp ve olanaklarından bahsedebiliriz.
Tabii, yeni tıp ile birlikte yeni insandan da...
Yeni tıbbın vaadleri bitmek bilmiyor.
Bizi parça parça, organ organ, doku doku yenilemeyi gündeme getiriyor.
Genetiğimizi ‘iyileştirmek’, yani bizi biz yapan temel özelliklerimizi ve doğuştan gelen yeteneklerimizi geliştirmek istiyor.
Hiç itirazım yok. Sizin var mı?
Bu sürecin içindeyiz. Ufaktan ufaktan başladılar. Bu büyük gelişmeyi izleyenler için 10 hele 20 yıl sonrasını görebilmek zor değil...
* * *
Dikkatinizi çekmek istediğimiz ikinci haberimiz, gençlerin Ankara’da projeler gerçekleştirmek için ‘Bilim Kampı’na girmeleri. Bu tür yaratıcı bilimsel teknolojik eğitim süreçlerinin hemen her kademede ülke çapında yaygınlaştırılmasının önemini anımsatmanın gereği var mı?
* * *
‘Sultan’ın Orgu’ yazısı ilginç bir öykü. Belki kiminiz, bugünkü bilim ve teknloji kültüründen yoksunluğumuzun, Osmanlı İmparatorluğunun hızla çöküşe gidişinin düşünce izlerini bu öyküde bulacaksınız.
Bir yanda 1490’ların İngiltere’si ve bu ülkenin teknolojik yaratıcılığının çok başarılı bir örneği olan bir org. Öte yanda bu orgun karşısında küçük dilini yutan Padişah III. Mehmet ve arkasından orgu parçalayan sonraki Padişah Sultan Ahmet...
* * *
Gelecek cumartesi yeniden birlikte olma umuduyla, sevgiler ve saygılar.
Editör