İstanbul’un Mimari RehberiProf.Doğan Kuban, Prof. Zeynep Ahunbay, Prof. Metin Ahunbay, Prof. Nuran Zeren Gülersoy, Prof. Tülay Kılınçaslan, Prof. Yıldız Salman, Prof. Uğur Tanyeli, Doç Dr. Aygül Ağır gibi değerli mimar ve şehir planlamacıları yazıları ile katkıda bulundukları, beş ciltlik veya kitaplık yeni bir İstanbul Mimarı Rehberi, Mimarlar Odası’nın yayını olarak basıldı ve satışa sunuldu. Kitaplardan biri, 1:10000 ölçekli kent planları ile, seçilen yapıların siyah beyaz fotografları ve yanlarında açıklayıcı kısa bilgileri içeriyor.
Rehber, İstanbul’in mimari rehberi 4500 yıllık bir geçmişi olan kentin mimari zenginliğini gözler önüne sermek için hazırlandı. Köklerini taa Neolitik dönemden alan, 3 dev uygarlığa, Roma, Bizans ve Osmanlı uygarlıklarına başkentlik yapan İstanbul’un kendine özgü topografik ve doğal güzelliğinin yanı sıra çok kültürlülük en belirgin özelliği.
Yayının dili İngilizce. İstanbul kentini öğrenmenin ve keşfetmenin en iyi en zengin, toplu, kısa ve öz bir kaynak yayın olma iddiasında. Rehberi’n editörü Prof. Dr. Afife Batur, özsözde diyor ki: "4 ciltlik rehberi hazırlarken tüm mimari varlıklar, kurumlar, yapılar, küçük ve büyük binaları inceledik, kentin tarihini ve coğrafyasını kucakladık".
Birinci kitap Tarihi Yarımada var. 1930 öncesinde yapılmış olan ve eski kentin sınırları içinde kalan bölgenin yanısıra Eyüp-Silahtarağa, Bakırköy ve Yeşilköy’ün de kapsıyor. 4. yüzyıldan 20. yüzyılın başına kadar olan dönemdeki yapılar resimlerle ayrıntıları ile anlatılıyor. Her bölümün başında önce kitaba ekli bir harita ve harita üzerinde işaretli ve numaralı yerler var. Elinize 230 sayfalık bu kitabı alıp sokaklarla rahatlıkta dolaşıp istediğiniz bilgiyi görerek dokunarak elde edebiliyorsunuz.
İkinci kitap ise Galata’yı içeriyor. Kitapta 1930 öncesindeki yapılar var. Karaköy, Pera, Galata, Taksim, Tophane, Fındıklı, Dolapdere, Kasımpaşa, Hasköy, Sütlüce, Kurtuluş, Şişli, Maçka,
Beşiktaş, Yıldız ve Ayazağa ele alınmış. Üçüncü Kitap Boğaziçi ve Asya bölgesine ayrılmış. Paşalimanı, Ortaköy, Anadolu ve Rumeli Feneri, Üsküdar, Kadıköy,
Fenerbahçe, Bostancı ve Adalar
Rehberin dördüncü cildi İstanbul’un modern ve çağdaş yüzünü anlatıyor. Dördüncü kitapta Ataköy Marina ve Galleria’dan tutun, iki bogaziçi köprüsüne, aliş veriş merkezlerine, Yeni Bosna ve Sefa Köylerdeki yeni sanayileşme örneklerine, sergi alanlarına, İkitelli’deki yeni yapılaşmalara, medya merkezlerine, Ataköy olimpik merkezine, Esenler’deki otobüs terminali gibi yeni yapılara kadar çok sayıda örnek de sergileniyor.
Bilim, Tarih Çağdaş Sanat konuşmalarıYapı Kredi Kültür Merkezi, 2006-2007 sezonunu Eylül ayında açtı. Bilim, Tarih, Çağdaş Sanat konuşmaların yanı sıra büyük ilgi gören Salı toplantıları, Cogito söyleşileri, Dans atölyeleri, Tiyatro ve Müzik etkinlikleri yeni sezonun başlıklarından bir kaçıÉ Toplam 18 başlığın yer aldığı etkinliklerden bazılarıÉ
"11 Eylül Ğ Terör Günlerinde Felsefe": Tüm dünyayı derinden sarsan 11 Eylül saldırılarının 5. yıldönümünde gerçekleştirilecek etkinliğe Leonard Lawlor ve Micheal Naas katılıyor. Zeynep Direk’in yöneteceği etkinlik öncesinde, ünlü Fransız düşünür Jaques Derrida’yı konu alan bir belgesel gösterimi de yapılacak.
"Onlar tarihçiyse ben değilim": Tarih Konuşmaları başlıklı etkinliğin ilk konuğu Prof. Dr. Halil İnalcık. Tarihçi söyleşide, Osmanlı tarihiyle ilgili yaygın inanışlara, "Padişahlar çok içki içerler miydi?", "Padişah anneleri Müslüman mıydı?" gibi kendisine sıkça sorulan soruları yanıtlıyor.
"Türkiye İçin ’Köşeyi Dönme’ Seçeneği: Bilim ve Teknik": Bilim gazetecisi Orhan Bursalı tarafından hazırlanan etkinliğin ilk konukları Prof. Dr. Celal Şengör ve Prof. Dr. Ersin Yurtsever.
150. yılında Sigmund Freud: Bülent Somay’ın yönetimindeki "Freud Söyleşileri"nin ilk konukları Bella Habip, Nilüfer Güngörmüş Erdem ve Melis Tanık, "Psikanaliz ve Birey" konusunu işleyecekler.
Gelenekselleşen Salı Toplantıları ise devam ediyor: "Türkiye’de Erkek Olmak: Erkek (ya da Errrrkek)" üst başlıklı toplantıların ilk konusu "Erkek Yayınları (Osmanlı’dan Günümüze Erkek Dergileri)" olarak belirlendi. Veysel Bakmaz’ın yöneteceği etkinliğe Emre Aköz, Hulki Aktunç ve Kamil Şükun katılacak.
Uygarlığın göçü
Ortadoğu bölgesi ve bu bölgenin çok önemli bir parçası olan Mezopotamya, bir zamanlar uygarlığımızın beşiklerinden biriydi.
Mezopotamya ve Babil’de ortaya çıkartılan tarihin ilk yazılarından Çivi Yazısı’nın 4 bin yıllık tabletlerinde, Babil’de üstün bir "bilim-teknokrat" sınıfının varlığının izleri sürülür. Matematik çok gelişmiştir ve mantığın temelleri, eldeki belgelere göre ilk bu topraklarda atılmıştır.
Şimdi bu topraklar savaş alanı. Sadece savaş alanı mı, aynı zamanda bağnazlık alanı, petrol ve zenginlik var, fakat insanlığın ulaştığı uygarlık düzeyinden çok çok uzakta.
Çok ilginçtir, dünün bilim ve insanlık bakımından en zengin bölgeleri, bakmışsınız bu niteliklerini kaybetmişler ve başka bölgelere, ülkelere kaptırmışlar.
Ortadoğu ve Mezopotamya, parlak dönemini çok kaba tahminlerle 1500-2000 yıl önce yitirmiş, 700-800 yıldan bu yana da çöküş dönemine girmiş..
Bugün ise sürekli en kanlı savaşlara sahne olan; cehaletin, bağnazlığın, çeşitli düzeylerde diktatörlüklerin hüküm sürdüğü; demokrasi ve temel insan hak ve özgürlüklerinin çok çok geride olduğu bir yer...
Neden ve niçin?
Neden Mezopotamya, Ortadoğu giderek güçlenen bir bölge olmadı?
Neden Mısır uygarlığı gelişemedi ve yok oldu?
Niçin Anadolu’da o dönemler dünyanın en gelişmiş uygarlıklarını kuranlar bugün yok ve ancak arkeolojik kazılarla onları tanımaya çalışıyoruz?
Eski Yunan uygarlığı da yok olmuştu.
Bugünkü uygarlığımız, örneğin bir çok önemli buluşun ilk gerçekleştiği (kağıt, matbaa, barut, top vb) Çin’de değil de, neden Avrupa’da yükseldi?
ABD nasıl oldu da 100 yıl içinde Dünya egemeni oldu?
Uzak Doğu kaplanları nasıl aradan fırladı?
Afrika neden hep geride?
* * *
Şüphesiz bütün bunlara verilen kısmi yanıtlar var.
Ama örneğin bütün bunları açıklayacak ve bu "uygarlığın göçü"nü açıklayacak tek bir kuram henüz bulunamadı.
Uygarlıkların belli yerlerde doğup orada battıktan sonra, başka coğrafyalarda yükselmesi, insanlığın en önemli ve nedenleri hala çok araştırılan ve tartışılan serüvenlerinden biridir.
Benim çıkarttığım sonuç şu:
Uygarlık, insanlardan, bölgelerden bağımsız bir "olgu".
Daha çok bir kuş veya nadide bir çiçek gibi sanki...
Yaşayabileceği en güzel bölgelere uçuyor veya açabileceği en güzel koşul ve ortamları seçiyor...
Editör