TÜBA’dan 2. Kök Hücre SempozyumuTÜBA Kök Hücre Biyolojisinde Güncel Kavramlar ve Klinik Uygulamalar Sempozyumu’nun ikincisi, 7 Eylül 2006’da, The Marmara Oteli’nde gerçekleştirilecek. Yurtiçi ve yurtdışından çok sayıda bilim insanının katılacağı sempozyumda konuşmacılar, "Erişkin Kök Hücreler-Kök Hücrelerin Kendini Yenileme ve Pluripotency Özellikleri", "İskelet Kası Tamirinde Erişkin Kök Hücreler", "Normal ve Lösemik Kök Hücrelerin Biyolojik Özellikleri", "Allojeneik Kök Hücre Nakli Sonrası Kimerizm ve MRH Takibine göre Biçimlendirilmiş Tedavi: KML Örneği" başlıklı bildiriler sunacaklar. "Parkinson Hastalığında Nöral Kök Hücrelerin Önemi" konulu mini sempozyumdan sonra Ankara Tıp Fakültesi’nin deneyimini içeren omirilik yaralanmalarında kök hücre çalışmaları konusunda bilgi verilecek. Oturumun ikinci bölümünde "Kalp Hasarı Tamirinde Kök Hücrelerin Kullanımı" konulu bir mini sempozyumundan sonra "Embriyonik Kök Hücreler ve Doku Mühendisliği", "İnsan Embriyonik Kök Hücrelerinin Genetik Alanında Kullanım Potansiyelleri" başlıklı bildiriler sunulacak.
Ardından "Embriyonik Olmayan Kök Hücreler" konusundaki tebliğler sunulacak. Kök hücre araştırmalarında ülkemizde ve dünyadaki yasal düzenlemeler, ISSCR’ın kök hücre araştırma ve uygulamala kuralları, UNESCO’nun bioetik kurulları, son bölümün konuları arasında yer alıyor.
Çatalhöyük Sergisi 30 Eylül’e uzatıldıBüyüklüğü ve içerdiği yoğun yapılaşma nedeniyle ortaya çıktığı ilk günlerden bu yana dünya arkeoloji çevrelerinin ilgi odağı olan Çatalhöyük, 25 Mayıs 2006’da Topraktan Sonsuzluğa Çatalhöyük başlıklı bir sergiye konu oldu. Yoğun ilgi gören sergi, yerli-yabancı bugüne dek 25 bini aşkın ziyaretçiye ev sahipliği yaptı. Sergiyi gezen çok sayıda öğretmen ve öğretim üyesi yaz dönemi nedeniyle tatilde olan öğrencilerine ulaşarak gezmelerini sağladı. Pek çok eğitimci serginin okullar açıldığında da gezilebilir olması için yazılı talepte bulundu.
30 Eylül’e kadar açık kalacak sergideki "çocuk atölyesi" de devam ediyor. Bugüne dek 300 çocuğun katılımıyla gerçekleştirilen bu atölyelerde üretilen resimler ve heykeller, serginin bitimine yakın Sermet Çifter Salonu’nda sergilenecek ve atölyeye katılan çocuklar bir araya getirilecek. Ağustos ve Eylül aylarında devam edecek çocuk atölyeleri "30 Ağustos’ta 30 Çocuk" diğer günlerde ise
25 çocuk ile sınırlı olacak. 27 Eylül de sonuncusu yapılacak atölye çalışmasına katılmak için Yapı (212) 252 47 00 / 481- 482 nolu telefondan rezervasyon yaptırmak yeterli.
1993 ten beri Çatalhöyük kazılarını yürüten Ian Hodder başkanlığında devam eden Çatalhöyük kazıları bu yılda yeni buluşlarla devam ediyor. İngiltere, Amerika, Polonya da bulunan arkeoloji kürsülerinden katılan arkeologların yanında Konya Selçuk Üniversitesi, Trakya Üniversitesi ve İstanbul Üniversitesinden 100 kişiyi aşan kazı ekibi Eylül ayına kadar çalışmalarını sürdürecek. Konya Selçuk Üniversitesi ile Stanford Üniversitesi arasında Çatalhöyük kazılarının devamı için bilimsel işbirliği anlaşması yapıldı. Kırmızı rengin en canlı tonu ile siyah geometrik boyalı duvar ile insan yüzü kabartmalı pişmiş toprak kap ve hayvan ve insan figürünleri bu yılki Çatlhöyük Kazılarının en heyecan uyandıran buluntuları arasında.
Ulusal Astronomi Kongreleri XV. Ulusal Astronomi Kongresi ve IV.Ulusal Öğrenci Astronomi Kongresi, 28 Ağustos-1 Eylül 2006 tarihleri arasında, İstanbul Kültür Üniversitesi ve İstanbul Üniversitesi’nin birlikte ve her iki üniversitenin değerli Rektörlerinin desteği ile Prof.Dr.Metin HOTİNLİ onuruna düzenlenecek. Prof. Dr. Metin HOTİNLİ, Cumhuriyet Türkiyesi’nin ve Büyük
ATATÜRK’ün üniversite reformunun simgelerinden bir tanesi olan İstanbul Üniversitesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü’nün yaşayan en kıdemli hocası olarak kongrelerimizin açılışında ilk bildiriyi sunacak ve engin birikimini bizlerle paylaşacaktır.
Kongrelerde kozmoloji, galaksiler, çift yıldızlar, spektroskopi, gamma ışın patlamaları, süpernovalar, Güneş manyetizması, galaksimizin bileşenlerindeki yıldızların özellikleri, nötron yıldızları, fotometrik ve tayfsal analiz yöntemleri, teorik astrofizik, yıldızların iç yapısı, 29 Mart 2006 Tam Güneş Tutulması’nda yapılan araştırmaların sonuçları, radyo astronomi, Güneş Sistemi dışı gezegen araştırmaları, teleskoplar, gözlemevleri, astronomi kulüpleri, astronomi tarihi, eğitimde astronominin yeri gibi konularda bildiriler sunulacak ve TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi’ndeki çalışmalar ile Avrupa Birliği 7. Çerçeve Uzay Programı hakkında oturumlar yapılacaktır. Oturumlar İKÜ Ataköy Kampüsü’ndeki Önder Öztunalı Konferans Salonu’nda gerçekleştirilecek.
Kongrelerle ilgili ayrıntılı bilgilere http://fen-edebiyat.iku.edu.tr/uak2006/ adresinden ulaşılabilir.Orman yangını
Gökova’nın en değerli ormanı yanıp kül olurken gazetelere yansıyan ölü kaplumbağa, kimbilir yok olan başka hangi canlıları temsil ediyordu!
Dergimizin gelecek haftaki kapak konusunu hazırlarken, yeryüzünden silinip giden canlıların sayısı ürkütücüydü: Kayıt tutulalı beri 784 canlı türünün yeryüzünde soyu kurumuş ve 16 bini aşkın canlı, bitki va hayvan da benzer tehlike içinde. Acaba ormanların yanmasıyla, neleri kaybediyoruz? Bu ormanların bir envanteri bulunmadığı için, bunu hiç bir zaman bilemeyeceğiz.
Dünya Doğal Varlıkları Koruma Birliği (IUCN)’nin açıkladığı "Kırmızı Liste"de Akdeniz’e özgü bitkiler, çiçekler de var. Orman yangınlarımızın, bu bitkilerin yok olma sürecini hızlandırdığı kesin.
Ormansızlık, orman yangınları, kesin olarak her yönden yoksullaştırıcı özellik taşıyor. Psikolojik bakımdan da büyük bir umutsuzluk yaratıyor.
Bir orman, büyük bir aile.
Börtü böceğiyle, ağacı-bitkisi ve yeşiliyle; memelisi-memesizi hayvanı ve canlısıyla; karıncası, ceylanı, çakalı, kurdu, ayısıyla, büyük bir ailenin bir arada yaşadığı bir topluluk, orman dediğimiz.
Büyük orman ailesi birbirinin sırtından geçinir, genişleyerek büyür. Bu büyümeden insan da yararlanır. Orman ailesi, insan için de muazzam bir ekonomi oluşturur.
Ormanın bir yangınla yok olmasıyla, insanların yaşadığı büyük bir kentin atom bombasının atılması sonucu yok olması arasında, aslında yeryüzü açısından, yeryüzünün toplam canlı ailesi açısından hiç bir fark yoktur.
Ama yeryüzüne insan merkezli bakış, yeryüzünde her şeyi insan ve çıkarı için sömürme-yok etme düşüncesi, orman yangınını sadece milli servet ziyanı olarak görür... Bu bağlamda da "turizme vurulan darbe" başlıkları gazeteleri süsler.
Oysa, yok olan "insan eko sistemi"ne benzer, doğa açısından tıpkısının aynısı, bir başka "canlı ekosistemi"dir.
Ormanı hor kullanmak, ormanı piknik yapabileceği, ateş yakabileceği, izmaritini atabileceği, düşmanlık-kin ve zarar vermek için tutuşturabileceği bir nesne olarak görmek, toplumun belki de 99’una mal olmuşsa, yapacak fazla bir şey yoktur.
Ormanları yanmaktan kurtaracak esas güç, insanın beynindeki değişimdir...
Türkiye bu değişime yakın mı, uzak mı?
Editör