Oluşturulma Tarihi: Nisan 29, 2006 00:00
Önemli bir sergi: ’DNA Dünyasına Yolculuk’ Bilkent Üniversitesi’nde önemil bir sergi açıldı: "James D. Watson: DNA Dünyasına Yolculuk". Watson, DNA çifte sarmalını 1953 yılında keşfeden iki bilim insanından biri. Sergi, ilk kez 2003 yılında, DNA’nın keşfinin 50. yılında New York’ta açıldı ve arkasından birçok Avrupa ülkesini de gezdikten sonra, Bilkent Üniversitesi moleküler biyoloji bölümünden Tuncay Özçelik ve Mehmet Öz’in çabalarıyla Türkiye’ye getirtildi.
Herkesin gezmesi gereken sergi, 12 Nisan-14 Ekim 2006 tarihleri arasında Bilkent Üniversitesi Fen Fakültesi Atrium’da (B-Blok) da ziyarete açık.
Serginin açılışı nedeniyle, ABD’de bulunan en başarılı Türk bilim adamlarımızdan, Amerikan Bilimler Akademisi’nin Türk kökenli ilk üyesi Prof. Aziz Sancar, Mechanism of Biological Clock, başlıklı bir konuşma yaptı.
Ayrıca serginin düzenleyici kurumu Cold Spring Harbor Lab.'in kütüphane direktorü ve Oral History Division Başkanı Ludmila Pollock da Türkiye’ye geldi ve bir konuşma yaptı. Bu arada Nobel Ödüllü biyolog Dr. Watson da
film aracılığı ile bir mesaj iletti.
Sergide neler var
Sergide Watson'un hem bir bilim insanı hem de bir yazar olarak yaptıkları vurgulanıyor. Altı ana başlık bulunuyor: "Establishing a Scientific Career", "Publishing Textbooks", "Contributing to Literature", "Political Writing", "Addressing the Public", "Writing for Posterity".
Sergide çok değerli orijinal parçalar da var. Orijinal belgelerin pek çoğu Smithsonian Müzesi'nde ve Cold Spring Harbor arşivlerinde. Fakat DNA sarmalının keşfedildiği 1953 yılının günlüğü, Watson'un doktora tezi, 15 yaşinda elle yazdığı ilk romanı, bir madalya gibi objeler şimdi Bilkent'te sergi ile beraber görülebilmekte.
UNESCO-Biyoetik BiyoteknolojiUNESCO Biyoetik Komitesi ve Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Deontoloji - Tıp Etiği ve Tarihi Anabilim Dalı ortak etkinliği olarak düzenlenen toplantı 3 Mayıs 2006 tarihinde saat 14.00 - 17.30 arası Hacettepe Üniversitesi, Kültür Merkezi, R Salonu, Sıhhiye’de yapılacak.
Açılış konuşmalarından Prof. Dr. Meral Özgüç (HÜTF) UNESCO- Biyoetik; Doç. Dr. Nüket Örnek Büken (HÜTF) Ğ Biyoetik ile ilgili temel kavramlar, Türkiye’deki genel durum; BİYOETİK-BİYOTEKNOLOJİ PANELİ: Prof. Dr. Oğuz Güç Dr. Kumru Arapkirlioğlu- Çevre Etiği; Prof. Dr. Sedat Hakan Orer (HÜTF) - Hayvan Araştırmalarında Etik ve Deney Hayvanları Etik Kurulları Prof. Dr. Ufuk Gündüz (ODTÜ) Ğ Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar.
Evrim: Biyolojideki En Önemli Kuram
Konuşmacı: Prof. Douglas FUTUYMA
Yer: ODTÜ Kültür-Kongre Merkezi
Tarih: 9 Mayıs 2006 Saat 14.00
Tanınmış bilim adamı Prof. Dr. Douglas J. Futuyma, 9 Mayıs 2006 tarihinde "Evrim: Biyolojideki En Önemli Kuram" başlıklı bir konferans vermek üzere ülkemize gelecektir. Orta Doğu Teknik Üniversitesi Kültür ve Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilecek olan konferansa tüm ilgililer davetlidir.
Dr. Futuyma, New York Eyalet Üniversitesi (Stony Brook, ABD), Evrim ve Ekoloji Bölümü’nde "Distinguished Professor" unvanıyla araştırma ve eğitim faaliyetlerini sürdürmektedir. Çağdaş evrimsel biyolojinin önemli bilim adamları arasında yer alan Dr. Futuyma, temel olarak "türleşme" ve "türler arasındaki ekolojik ilişkilerin evrimi" konularında araştırma yapmaktadır. Çok sayıda bilimsel makaleye ve biyolojik evrim konusunda çalışan her bilim insanının başucu kitabı olan Evrimsel Biyoloji’nin de dahil olduğu dört kitaba imzasını atmıştır. "Society for the Study of Evolution" ve "American Society of Naturalists"in başkanlıklarını yapmış; Sewall Wright, Guggenheim ve Fulbright ödüllerine layık görülmüştür. Ayrıca, alanının önemli bilimsel dergilerinden olan Evolution ve Annual Review of Ecology and Systematics’in editörlüklerini yapmıştır. Uluslararası üne sahip bu bilim adamının evrim kuramına ilişkin gerçekleştireceği konferans konuya ilgi duyan herkesin katılmak isteyeceği bir etkinlik.
İnsanlık icin zorluk
Şüphesiz, uygarlığımız ilerliyor; her ne kadar ilerleme kavramı felsefi ve sosyolojik çok geniş tartışmalara açık olsa da...
İlerleme, özellikle bilim ve teknoloji söz konusu olduğu zaman yadsınamaz bir gerçek; bilimin de teknolojinin de çok tartışılan yönleri olmasına rağmen.
İnsanlık, bir yandan düş kuruyor, 150 yıl kadar önce, örneğin, şu uzaya bir merdiven olsa da kolayca çıksak diye. Bu düş bugün bilimin ciddi bir uğraş alanına dönüşüyor.
Düşüncelerin bir özelliği, "erken doğum" karakterini taşıması. Tabii özellikle yeni ve ufuk açısı düşüncelerin. Bunların devrimci nitelikleri de, uygulamalarda yeni dönemler başlatmasından ileri geliyor. Ama bugün, ama yarın...
Bilim ve teknolojide ilerleme, insanoğlunun kendi yaratıcı gücünü en somut olarak test ettiği alanlar.
Bu sayımızda okuyacağınız, delifişek görünse de geleceğe yönelik 10 bilim ve teknoloji üretme gayreti, bu sürekli daha büyük meydan okuma insanlık hallerinin örnekleri.
* * *
Fakat insanın "yüzü", sadece bilim ve teknolojide, sanat ve edebiyatta ve diğer alanlarda yaratıcı ürünler vermekten ibaret değil.
Bütün bunların ötesinde, insanın belki de esas yüzüne damgasını vuran katı bir gerçek var: Ölüm, ölümlü olmak...
İngiliz şair Philip Larkin, bu sayımızda okuyacağınız çok ilginç makaledeki dizeleriyle, bunu şöyle dile getirmiş:
"Burada olmamak,
Hiç bir yerde olmamak;
Daha dehşetli ve daha gerçek
başka bir şey olamaz."
İnsanoğlunun, hayattaki toplam davranışlarının ardındaki gizil gücü araştırmak ve anlamaya çalışmak da bilimin (felsefenin, toplum bilimleri ve sosyal psikolojinin, evrimsel biyolojinin) ana görevlerinden biri.
Geride, kendisinden canlı hiçbir şey kalmadan ebediyen yok olmak, kolay kabul edilebilir değil. Bilinç, en kitlesel anlamda, bunu kabul edebilecek yetenekten yoksun. Ruh, yeniden doğuş, öbür dünya, başka şekilde yeniden varoluşlar ve bütün bunları mümkün kılan dinler ve inanışlarla, insan bilinci, yaşamı ve ölümü kolaylaştırmıyor, ölüm korkusunun ve dehşetinin üstesinden gelmeye çalışmıyor mu?
İnsanın asla değişmeyen bu yüzünde, herhalde, gerçekten ölümü kendi denetimi altına aldığında bir "ilerleme"den bahsedilebilecektir..
Editör