Editör

Güncelleme Tarihi:

Editör
Oluşturulma Tarihi: Aralık 05, 2005 00:00

Koç’ta Yeni Koruma Kanunları Paneli

Koç Üniversitesi Anadolu Uygarlıkları Enstitüsü, Anadolu Uygarlıkları ve Kültür Miras Master programı ve Hukuk Fakültesi’nin düzenlediği bir günlük Yeni Koruma Kanunları adlı panel Koç Üniversitesi Mühendislik Oditoryumu 9 Aralık Cuma 09.30-16.30’da yapılıyor. Hukuk ile bağlantılı çeşitli alanlardaki uzmanlar görüşlerini sunacaklar. Günün sonunda bir panel tartışması düzenlenecek. Panel Türkçe olup, İngilizce’ye simultane tercüme yapılacak.

Panel Katılımcıları: Füsun Buyuran - T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, I Hukuk Müşaviri; Doç. Dr. Sibel Özel - Marmara Üniversitesi, Hukuk Fakültesi; Prof. Emre Madran - ODTÜ, Mimarlık- (KORDER Derneği üyesi). İsmail Karamut - İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürü; Prof. Dr. Mehmet Özdoğan- İstanbul Universitesi, Arkeoloji Fakültesi; Mevlüt Coşkun - Nevşehir Koruma Kurulu Bölge Müdürü; Dr. Yusuf Örnek - Vasco Turizm Genel Müdürü; Özgen Acar Ğ Cumhuriyet Gazetesi

Feza Gürsey, anılarıyla Boğaziçi Üniversitesi'nde yaşayacak

1992 yılında yitirdiğimiz dünyaca ünlü Türk fizikçi Prof. Feza Gürsey'in arşiv ve belgelerinden oluşan Feza Gürsey Arşivi Boğaziçi Üniversitesi'nde sürekli bir mekana kavuştu. Feza Gürsey'in çalışma notları, madalyaları ve tüm arşivi BÜ Fizik Bölümü'nde hazırlanan mekana yerleştirildi. Feza Gürsey Arşivi'nin açılışı 21 Kasım 2005 Salı günü Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü'nde yapılan törenle gerçekleşti. Erdal İnönü'nün açılış konuşmasını yaptığı törene Kemal Kurdaş, Bahattin Baysal, Hamit Batu gibi isimlerin yanısıra Feza Gürsey'in çalışma arkadaşları ile öğrencileri katıldı.

Feza Gürsey, 7 Nisan 1921 günü Anadoluhisarı Otağtepe’de annesi Prof. Dr. Remziye Hisar’ın ailesine ait büyük evde doğdu. Annesi Remziye Hanım, Doktor Reşit Bey’le öğretmenlik yapmak için gittiği Bakü’de tanışmış, 1920 yılında evlenmiş ve aynı yıl birlikte İstanbul’a dönmüşlerdi. Kurtuluş Savaşı sırasında Doktor Reşit Bey Ankara’ya, Remziye Hanım ise öğretmenlik yapmaya Adana’ya gittiği için, Feza Bey Hisar’daki evde anneannesi ve teyzeleri tarafından özenli, sevgi dolu bir ortamda büyütülmüştür.

Babası Doktor Reşit Süreyya Gürsey Askeri Tıp doktoru olan Dr. Reşit Süreyya Gürsey, Bakü’de görev yapmış, Kurtuluş Savaşı’na katılmış, bilime ve sanata büyük ilgisi olan bir aydındı. 1923 yılında X ışınları üzerinde araştırma yapmak üzere Paris’e gitmiş, Avrupa’nın başlıca araştırma merkezlerinde modern fiziğin gelişmesini takip etmiştir.

1902 yılında İstanbul’da doğan annesi Prof. Remziye Salih Hisar, İstanbul Kız Muallim Mektebi’nden (Darülmuallimat) mezun olduktan sonra Paris Üniversitesi’nde Kimya dalında lisans eğitimi yapmış, Genel Kimya ve Genel Fizik Sertifikaları almıştır. 1929-1930 yılları arasında Erenköy Kız Lisesi’nde Kimya öğretmenliği yapmıştır.

Prof. Dr. Samuel W. MacDowell ve Prof. Dr. Charles M. Sommerfield (Yale Universitesi) Feza Bey üzerine şunları söyledi:

‘Feza’nın temel parçacıkların grup teorik özellikleri kuvvetli ve zayıf etkileşmelerin simetrileri hakkındaki ilk çalışmaları hemen ilgi topladı. Bunlarda kuvvetli etkileşmelerin ‘kiral’ adı verilen yeni bir simetri taşıdıkları ilk defa öneriliyordu; bu simetri son ve tam şeklini meşhur non-lineer sigma modeli çerçevesinde buldu. 1962 yazında Brookhaven Ulusal Laboratuvarı’nda Luigi Radicati ile beraber kuvvetli etkileşmelerin spin ve ‘üniter spin’’den bağımsızlığı hakkında bir makale yazdı. Burada SU(6) grubunun kuarklar için alçak enerjilerde geçerli bir yaklaşık simetri grubu olduğu ortaya konuyordu. Bu makalenin temel parçacıklar fiziğinde çok büyük ve kalıcı bir etkisi oldu.’

Henüz yok

Biyoloji bilim dalı, moleküler biyoloji ve genetik, gen mühendisliği, biyoteknoloji, hatta hücre mimarisi alt bölümlerine ayrıştığından beri, farklı bir anlam kazandı. Bilim insanları, canlının en küçük yapıtaşlarına ulaştıkça, hatta bu yapıtaşlarını kimyasal ve biyolojik bileşenlerine ayırdıkça başka bir olgu ortaya çıktı:

Bilim "biyolojik makaslar" yardımıyla, bu yapıtaşlarına müdahale edebiliyor, bileşenlerini değiştirebiliyordu! Bu bileşenlere yenilerini ekleyebiliyor, beğenmediklerini çıkartabiliyordu!

Biyoteknoloji ve genetik mühendislik böyle doğdu! Belki hepsine birden "biyo-mühendislik" dense, yanlış olmaz!

Bir canlının bazı özelliklerini, başka bir canlıya nakletme dönemidir bu. Yeni özellikte bitkiler, hatta hayvanlar ortaya çıkmaya başladı.

Bu müdahaleler öncelikle insana yarar ilkesiyle yapılıyor. Mesela mısıra daha direnç kazandırılıyor, raf ömrü uzatılıyor, domatesler daha uzun zamanda çürüyor, tohum verimi arttırılıyor, insanın bazı hastalıkları bu yolla tedavi edilmeye çalışılıyor vb.

* * *

Bilimin bir de deneysel araştırma yönü var. Bilim insanları merak ettikleri konular üzerinde "uç noktalarda" da araştırma yapıyor. Kök hücreler, işte bilim dünyasının uç noktalardaki çalışmaları için en sevdikleri yeni "araçlar" veya "oyuncaklar"..

Bilim insanları, birçok hastalığımızın iyileştirilmesinde ve eskiyen organlarımızın yenilenmesinde büyük umutlar bağladıkları kök hücreler üzerine çalışmalarını, çok yönlü sürdürmekte..

Öyle ki, bu kök hücreler sadece insanlarda, insanlar arasında değil, çeşitli türden canlılar arasında da kullanılmaya başlandı.

Mesela "insan kök hücresi koyuna, koyun beynine vb nakledilirse ne olur?" ya bir fareye, insan özelliği taşıyan kök hücre nakledilirse?

Bu haftaki yazımızda okuyacağınız gibi, "kısmen insan beynine sahip" fareler, "yüzde 40’ı insan organlarından oluşan koyunlar" aramızda yaşıyor.

Bu "türlerarası karışım" denemeleri, doğal olarak, bir efsanenin gerçek mi olmaya başladığı sorusunu gündeme getirdi:

İnsanlar yüzyıllar önce, gerçek yaşamda olmayan aslan-keçi ve yılan karışımı efsanevi hayvanlar düşlemişlerdi.

Acaba şimdi öyle bir döneme mi giriyoruz?

Şüphesiz bu denemeler, insan hastalıklarını daha iyi anlama ve iyileştirme yöntemleri geliştirme amacını taşıyor.

Ama bu denemeler, "insan başlı koyun" veya "insan gibi düşünen fare" yaratmasa bile, moleküler veya hücresel temelde laboratuvarlarda kimeraları ortaya çıkartıyor..

İnsan başlı koyun: Yoksa henüz şimdilik mi yok!

Gelecek cumartesiye kadar sevgi ve dostlukla..

Editör
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!