Oluşturulma Tarihi: Eylül 02, 2004 01:29
Matematik te dünya ikinciliği
TÜBİTAK tarafından Türkiye’nin seçkin okulları arasında yapılan bir dizi sınav sonucu, ülkemizi Dünya Matematik Olimpiyatları’nda temsil eden milli takımda yer alan Manisa Özel Şehzade Lisesi son sınıf öğrencisi Fatih Ölmez, Yunanistan’ın Atina şehrinde 11-18 Temmuz tarihleri arasında yapılan 45. Dünya Matematik Olimpiyatı’nda dünya ikincisi olarak gümüş madalya kazandı. Fatih Ölmez’i olimpiyatlara hazırlayan matematik öğretmeni İlker KAPLAN ‘Bugüne kadar yapılan dünya bilim olimpiyatlarında üç büyük ilimizin okulları çeşitli madalyalar kazanırken, ilk defa üç büyük ilimizin dışındaki bir ilimizin okulu dünya ikinciliğine ulaşmış oldu’ dedi. 86 ülkeden 516 öğrencinin katıldığı ve birinciliği Rus, üçüncülüğü Amerikalı öğrencilerin kazandığı Dünya Matematik Olimpiyatları, lise öğrencileri arasında düzenlenen dünyanın en önemli bilimsel yarışması olarak kabul ediliyor. Fatih Ölmez gelecekte bilgisayar mühendisi olarak ülkesine yararlı bir bilim adamı olmak istiyor.
Arkeolojik yerleşmeler Projesi
Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri çerçeveside yıllardır sürdürülen çalışmaların bu yaz sürdürülen bölümü de sona erdi. Ekip, araziden döndü. 2004 yilinda Iç Ege ve Batı Iç Anadolu’da 9563 km yol yaptılar. 254 yerleşme belgelendi. 3671 sayısal ve analog fotoğraf arşive katıldı. Tahribatı izlemek için, 38 yerleşme yeri ikinci kez ziyaret ettikedildi. 5 yıllık çalışmanın tüm TAYEx verileri veri tabanlarına ekleniyor... 132 yerleşme güncellendi, 287 yerleşme eklendi, TAY veri tabanları tazelendi
Bilgilere http://tayproject.org sitesinde ulaşılabilir.
Hematologlar ulusal kongrede
Hematoloji konusunda Türkiye’de düzenlenen en geniş kapsamlı kongre olan,‘XXXI. Ulusal Hematoloji Kongresi’, 23-28 Eylül 2004 tarihleri arasında Antalya’da gerçekleştirilecek. Hematoloji konusunda ihtisas yapmış, alanında söz sahibi, tanınmış uzmanların katılacağı kongrede, ‘Lenf Kanseri, Kan Kanseri ve Tedavisi, Non Hodgkin Lenfomada Radyoterapi, Kordon Kanı Bankacılığı’nın Önemi, Kanser ve Tromboz, KLL Biyolojisi ve Tedavisi gibi pek çok konuda bir çok bildiri, panel ve konferans düzenlenecektir. Kongre’de ayrıca IV. Hematoloji İlk Basamak Kursu ve VIII. Mezuniyet Sonrası Eğitim Kursu da gerçekleştirilecek.
Maden kaynaklarını değerlendirme
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’ne bağlı Maden Mühendisleri Odası, 21-23 Nisan 2005 tarihlerinde, Diyarbakır’da, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Maden Kaynaklarının Değerlendirilmesi Sempozyumu düzenliyor.
Sempozyum ile, bölgenin maden potansiyelinin ortaya konularak, gerek ülke gerekse bölgenin gelişimine en yüksek yararı sağlayacak şekilde kaynakların en uygun kullanım olanaklarının saptanması amaçlanmakta. Sempozyum süresince, teknik ve bilimsel gelişmelerin geniş kitlelere aktarılması, ilgili kuruluşlar ve sivil toplum örgütlerinin de katılımıyla çözüm önerilerinin geliştirilmesi ve sektörde yer alan çeşitli tarafların aynı platformda buluşturularak yakın bir iletişimin sağlanması planlanmaktadır.
Genel olarak sempozyum konuları; Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinin ekonomik maden rezervleri, bölgedeki sorunların madencilik sektörüne etkileri, madenlerde iş sağlığı ve güvenliği, madencilik ve çevre, madencilik sektörünün sanayileşmedeki rolü, madencilik politikaları ve maden mevzuatı, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki yapı malzemeleri potansiyeli, bölgede yapılan yatırımların değerlendirilmesi ve öneriler şeklindedir.
Madalyonun diğer yüzü
Şimdi, erkeklik ve kadınlık hormonu üzerine sohbetimizde sondan bir önceki yazıya vardık. Haftaya bu konuyu kapatıyoruz; hepimiz sıkılmış olabiliriz testosteron ve östrojen sözcüklerinden! Dünyayı Ğve toplumu- biz mi kurtaracağız allahaşkına! (çok şükür, burada böyle bir amaç hiç mi hiç gütmüyoruz!)
Bugüne kadar testosteron hormonunun özellikle savaşçı niteliğinden şikayet edip durduk. Bu hormonun yarattığı erkek kültürünün, dünyanın bu halinden Ğben şikayetçiyim!- sorumlu olduğunu ileri sürdük.
Bu hormonu eleştirdik. Yerden yere vurduk..
Bir, kafasına kurşun sıkmadığımız kaldı!
* * *
Ama madalyonun bir de diğer yüzü var.
Arka yüzü demiyorum, belki de önyüzü!
Orada şu yazıyor: Dünyada varoluşumuzu, uygarlığımızın bugün ulaştığı yeri, büyük ölçüde ve esas olarak, bu savaşçı hormona borçluyuz (sevelim veya sevmeyelim!)
Çünkü bu hormon, risk alıyor, risk almayı seviyor..
Uç noktaları merak ediyor
En tepede.
En derinde.
Pek evcil değil, kendini durmadan dışarı atıyor!
Avcı besleyici.
Yemek getiren, paylaştıran, bu anlamda sorumluluk duyan.
Ölüm olasılığını sürekli göze alan.
Gözüpek atılgan.
Zekasını, aklını, durmadan bu ‘mücadele’ ortamında bileyen ve geliştiren.
Doğada ve toplumda oyunun kurallarını iyi öğrenmiş.
Varolma ve hayatta kalma konusunda sanki çok daha uzmanlaşmış.
* * *
İnsanoğlunun risk almadan bu gezegende varlığını sürdürmesi zordur. Bilgi imparatorluğunun kurulmasında ve doğaya karşı varoluşta bu riskin payı olağanüstü büyüktür.
Bu nedenle testosterona biyolojik olarak bir sınırlama getirmek düşünülemez bile... O, bu anlamda hep özgür kalmalıdır!
Diğer yandan, risk almanın, bu anlamda en büyük mücadeleyi vermenin, toplumsal egemenliğin karakterini, kimliğini belirlemesi de doğal bir sonuçtur (erkek egemenliği!)...
Ancak, bu egemenliğin, kadın üzerinde, onun yaratıcılığı, girişimciliği üzerinde büyük baskıya dönüştüğü, diğer bir gerçektir. Zaten bütün mesele, bu baskıyı yok etmek ve kadının önünde, artık çağımız uygarlık düzeyine uyumlu, eşit koşulları açmak, değil midir?
Gelecek cumartesiye kadar sevgi ve dostlukla...
Editör