Güncelleme Tarihi:
Futbol sezonu başlıyor. Takımlar sahaya çıktı, tribünlerde yine aynı manzaralar, maç sonrasında kavgalar, yaralananlar. Eğer bu sefer de gerekli tedbirler alınmazsa cinayetler çıkacak ve ağlaşarak sorumlu arayacağız...
Galatasaray - Beşiktaş maçı sonrası maç tenkidi yazımda bu konuyu yazdım. Vali Aktaş'ı, tribünler arasındaki rezil sloganları durdurması için uyardım. Maç öncesi ve sonrası yine kavgalar oldu. İki grup taraftarları birbirine girdi. Yaralananlar, yaralayanlar gazete sütunlarında...
NETİCE SIFIRA SIFIR
Yıllardır ülkemizde üst düzey mülki amirlerle toplantılar yapılır. En sonuncusunu da hatırlıyorum, Başbakanlık düzeyinde tüm valiler, emniyet müdürleri toplandılar. Onlara göre gerekli kararlar aldılar. Netice sıfır oldu.
Bizde herkes çok konuşur. Mesut Yılmaz Galatasaraylı'dır. Çok da sevdiğim bir kişidir. Maçlara gelir. Onun geldiği maçlarda da her iki kulüp taraftarları ağıza gelmeyecek küfürler eder birbirlerine, taşlar, sopalar havada uçuşur, yaralananlar olur. İki gün gazetelerin birinci sayfalarında kılıçlar, döner bıçakları resimlenir, yaralılar hastanelerde ameliyatlara alınır, kapılarında da gencecik çocukların aileleri ağlaşır.
HEP AYNI TABLO
Bu, Türkiye'nin kaderidir. Bunu değiştirmek için Başbakan Mesut Yılmaz'dan tutun, en aşağıdaki mülki amire kadar hiçbiri kılını kıpırdatmak istemez. Sadece konuşurlar. Ölen ölür, kalan kalır, maçlar biter, yaz tatili gelir, aynı dert yine aynı anarşi, geçmiş yılların aynı tipleri tribünlerde cirit atar ve bizler de onları ümitsiz gözlerle seyrederiz.
En son örnek, Galatasaray- Beşiktaş maçı. Futbolcular sahada ısınıyordu. Galatasaray'ın 90 dakika tamtam çalan yamyamlarının ağızlarından çıkan şu sözlere bakın: ‘‘Kana kan, göze göz.’’ Yahu arkadaş, kimin kanını istiyorsun, kimin gözünü çıkaracaksın? Galatasaray'ın rakibi Beşiktaş Türk. Futbolcusu da Türk, taraftarı da Türk.
Gelelim Beşiktaşlılar'a... Onların söyledikleri de Galatasaraylılar'dan aşağı kalmadı. Yani her iki taraf da birbirlerini öyle bir tahrik ettiler ki, ‘‘Herhalde maç sonrası bir şeyler olacak’’ dedim. Bakın son slogan ne? ‘‘Kapıları açın, vuruşalım.’’ Ve bu sloganları, bu çirkin tezahüratları İstanbul'un valisi Kutlu Aktaş Şeref Tribünü'nde büyük bir keyifle izliyor.
Şöyle bir tribünlere bakın, 8-14 yaş arası pırıl pırıl gençler var, genç kızlar var. Hepsi büyük bir keyifle gelmişler, takımlarını izliyor. Bu görüntüler tüm statlarda var. Ama bir de bunların karşılarında öylesine gözlerini kan bürümüş anarşistler kol geziyor ki, anlatmakla bitmez. En mühimi, kimse onlara mani olmak istemiyor.Yapılacak şey gayet basit. Ne toplantıya gerek var, ne de fazla düşünmeye. Tribündeki anarşileri çıkaran ve başlatan, bu çirkin sloganları ezberletenler iki elin parmağını geçmez. Basın olarak, televizyon kanalları olarak bu işlerin üstüne bıkmadan gitmek lazım. Şimdi herkes şu konuda birleşmeli. Yalnız İstanbul'da değil, tüm ülkedeki statlarda küfürlü sloganları çıkartanlar fişlenmeli. Ve bir daha bırakın stada sokulmasını, etrafından bile geçirtilmemeli.
BİZ NİYE YAPMAYALIM?
Son Dünya Kupası finallerinde, değişik dilden, değişik dinden, değişik bayrak altındaki insanlar omuz omuza maç izlediler, omuz omuza milli marşlarını dinlediler ve omuz omuza statlarını boşalttılar. Hem de birbirlerini tebrik ederek, şarkılarla. Bizler niye yapamayalım? Belki başlangıçta biraz zorlanacağız. Ama unutmayalım, eğer bu sefer de gerekli tedbirler alınmazsa, bu insanlar statlardan kovulmazsa ve onları bir paralı asker gibi kullananlar da yakalanmazsa, cinayetler çıkacak ve ağlaşarak sorumlu arayacağız. Vay benim Türkiyem.