Dünyada yılın en iyisi Türkiye'de yalnız ÅŸövalye

Güncelleme Tarihi:

Dünyada yılın en iyisi Türkiyede yalnız şövalye
OluÅŸturulma Tarihi: Åžubat 14, 2004 00:00

28 Türkiye ÅžampiyonluÄŸu, 33 Ulusal Grand Prix Türkiye birinciliÄŸi var. Bunun yanında sayısız derecesi. Daha yüksekleri yurtdışından elbette: Hollanda'dan Ä°spanya'ya, Kore'den Las Vegas'a, pek çok birincilik, dünya ÅŸampiyonlukları, evine sığmayan onlarca kupa...Sonra bilardo literatürüne geçen 40 vuruÅŸu bulunuyor ve dünya bilardo camiasında 'Mr. Magic' ve 'Turkish Prince' lakaplarıyla anılıyor. Bir bilardocu olarak dünyanın pek çok ülkesinde gerçekleÅŸtirdiÄŸi artistik ÅŸovları da cabası. Son olarak geçen yıl Ä°spanya'da Dünya Åžampiyonu seçilen, bu ay da Yılın Oyuncusu ve Süper Kupa Åžampiyonu ilan edilen Semih Saygıner, dünyada bu baÅŸarılarının karşılığını fazlasıyla alıyor ama Türkiye'de bilardonun yalnız şövalyesi gibi. Çünkü Türkiye'de, hakimden iÅŸsize, avukattan hamala altı milyona yakın insanın zevkle oynadığı, üstelik artık bir federasyonu, milli takımı ve resmi turnuvaları olan bilardo, hálá çok kiÅŸi tarafından ‘‘kahve köşelerinde oynanan gereksiz oyun’’ olarak görülüyor ve spor sayılmıyor. O ise bir yandan derece üzerine derece eklerken, bir yandan da bilardo daha çok sevilsin, daha saÄŸlıklı koÅŸullarda yapılsın diye uÄŸraşıyor. Çorum Valisi'nin ‘‘Nee, bilardo mu oynatıyorsunuz, bari kumar oynatın’’ tepkisini geçmiÅŸ de Gülse Birsel'in GAG programında söylediÄŸi ‘‘Olur mu, bilardoya spor diyorlar, maratonculara ayıp!’’ sözlerine takılmış en son: ‘‘Buna ancak dünya ÅŸampiyonluÄŸumla cevap verebilirim’’ diyor. ‘‘Bilardo böyle sefil bir oyunsa, niye beni yüzlerce kravatlı adam şık salonlarda seyredip alkışlıyor, niye Avrupa'da sürekli maçlarım canlı yayımlanıyor, gazetelerde sürekli haberlerim çıkıyor, niye üstünde 217 tane elmas taÅŸ olan kupayla ödüllendiriliyorum?’’ diye soruyor. Trafik kazasında kaybedince anne ve babasını çıkmaz oldu bilardo salonundan üç topun birbirine inceden dokunmasında ustalaÅŸtı, sıcacık...üç top,anne, baba ve çocuk.Semih Saygıner'in bilardoda ustalaÅŸmasının hikayesi, belki de Sunay Akın'ın bu dizelerindeki özetten ibarettir: Altı kardeÅŸin beÅŸincisi olarak 12 Kasım 1964'te Adapazarı'nda doÄŸar. Babası Adapazarı'nda çok sevilen tüccar terzi Faruk Bey, annesi Süreyya Hanım'dır. Zeki ama haylaz, sürekli kafa göz yaran bir erkek çocuÄŸudur ama o yılları, bir oda dolusu arabayla birlikte çok güzel geçmiÅŸ yıllar olarak hatırlar. Taa ki 14 yaşında en sevdiÄŸi insanları kaybettirecek kazaya kadar... 1978 yılında bir gün, evlenerek Ankara'ya taşınan ablalarını ziyarete gitmeleri için trene bindirir babası onu, iki kardeÅŸi ve annesiyle birlikte. Ancak o sırada bavul düşer, bir karambol olur; çocuklar trenle yola çıkarken, anneleri kalır. Babası da arabayla annelerini Bilecik'te trene yetiÅŸtirmeye karar verir. Sakarya Köprüsü'nde meydana gelen kaza sonları olacaktır. Sezgileri güçlü bir çocuktur Semih; daha trende hisseder ters bir ÅŸeyler olduÄŸunu. Ankara'da eniÅŸtesinin suratını görünce emin olur bundan. Apar topar Adapazarı'na dönerler, artık anne ve babaları yoktur ve kardeÅŸler Türkiye'nin çeÅŸitli kentlerine dağılır. Küçük kardeÅŸi Ä°zmir'deki ablanın yanına gider, kendisi aÄŸabeyiyle kalır. Ondan sonra okul hayatına pek adapte olamaz. Adapazarı'ndaki Aslan Bilardo Salonu'nu mesken tutar. Ustaları izlemek hoÅŸuna gider ama giderek ustalaÅŸtığının farkında deÄŸildir. Kısa bir süre sonra sokaklarda bir yandan ‘‘bu çocuk çok iyi bilardo oynuyor’’ diye parmakla gösterilirken, bir yandan da kahve köşelerinden çıkmadığı için ‘‘kötü çocuk’’ ilan edilir. BÄ°LARDOCUSUN KIZ VERMEZLER YA!Bocaladığı yıllardır onlar: AÄŸabeyinin ısrarıyla ‘‘bir baltaya sap olsun’’ diye Endüstri Meslek Lisesi Elektrik Bölümü'ne girer, altı ay sonra ‘‘ben sap olmak istemiyorum’’ diye ayrılır, Ankara'ya ablasının yanına gider, gelir, bilardo oynar, bırakır, sandalyecide, televizyon tamircisinin yanında çalışır, ‘‘Ben bunu seviyorum, illa ÅŸiir yazmak zorunda mıyım kardeÅŸim’’ diyerek tekrar bilardoya döner. Ne bulmuÅŸtur bilardoda? ‘‘Pozitif enerji buldum. Siz hiç bilardo masası etrafında yuh sesi duydunuz mu? Ya da bir adam 20 kere bir vuruÅŸu yapmayı denese, ‘Hadi vursana kardeÅŸim' diye bağırır mı seyredenler? ‘Yapsa da bir görsek' diye merak ederler. Negatif enerji yoktur bilardoda. Ve sizi seyredenlerle aranızda bir iletiÅŸim kurarsınız.’’17 yaşındayken, bilardo ustası diye seyrettiÄŸi ama kısa sürede geçtiÄŸi Tezcan Åžen, Ä°stanbul ÅŸampiyonasından haberdar eder onu. Kalkıp Ä°stanbul'a giderler, beÅŸ parasız, Kadırga öğrenci yurdunda kaçak kalarak katılır, Mecidiyeköy Cihan Bilardo Salonu'ndaki turnuvaya. Birinci olur ve gazetelere haber de... Ardından EskiÅŸehir'de, o dönem bilardocuların namaÄŸlup idolü Bora Karatay'ın karşısına çıkar. Ona yenilir ama EskiÅŸehir'in bütün bilardocularını yenerek adını ‘‘Küçük ÅŸeytan ustaları yendi’’ diye gazetelere bir daha geçirir. Bir süre Bora Karatay'ın arkasından Türkiye ikincisi olur. Ama bu çok uzun sürmez; 1982'de ona da yenilgiyi yaÅŸatır.Bu arada zaman zaman müteahhitlik yapan aÄŸabeyinin yanında çalışmakta, bunaldıkça Ä°stanbul'a kaçıp bilardo salonlarında masa silmekten müdürlüğe iÅŸler yapmakta, tutunamamaktadır. Zaman zaman ‘‘Ben ÅŸampiyon olacak adamım, bana destek olun’’ diye sponsor arayışına girer, kimse yüzüne bakmaz. ‘‘Dünya Åžampiyonu olacağım’’ dediÄŸinde gülerler. Gerçi sonra ‘‘bilardocu bir kız’’ bulup evlenecektir ama o sıralar ‘‘Hayatımı devam ettirebileceÄŸim bir iÅŸ deÄŸil bu. Bilardocuyum, kız vermezler ya. Bırak parayı, statün sıfır' diye umutsuzluÄŸa kapılarak bırakır yine. Bir diÄŸer ablasının yanına, Diyarbakır'a gider. Bırakamaz tabii, orada da bilardo turnuvaları düzenler, ustalığını konuÅŸturur, heveslilere hocalık yapar. Tam o günlerde bir telefon gelir: Ankara'da Bilardo EÄŸitim DerneÄŸi kurulmuÅŸ, bilardo ilk kez resmi statü kazanmış, turnuvalar düzenlenmektedir. Yıl 1987. Bu kez umutlanır; sponsor da bulur. Platin Bilardo'nun sahibi Platin DoÄŸan, ‘‘Ya bu turnuvayı kazanacaksın ya da elinde süpürge sokakları süpüreceksin’ der ona. Neyse ki sokakları süpürmesine gerek kalmaz; çünkü o zamana kadar Türkiye'de hiç yapılmamış dereceleri yaparak rekorla ilk resmi Türkiye Åžampiyonu olur. Hem de finalde yine Bora Karatay'ı yenerek... SÄ°HÄ°RLÄ° VURUÅžLARI LÄ°TERATÃœRE GEÇTÄ°Platin'in desteÄŸiyle ilk kez Ä°stanbul'da bir oda bir salon evi olur; Ebru GündeÅŸ'in babası Remzi GündeÅŸ'in eskici dükkanından alınan eÅŸyayla doldurduÄŸu. Sonra bir bilardo salonu açar; içinde kahve oyunu olmayan ilk bilardo salonu. NiÅŸantaşı'nda, dört katlı, insanların sıraya girebilmek için kat garsonlarına rüşvet verdiÄŸi Majestik Bilardo'ya ortak olur. Her hafta, aralarında kızların da olduÄŸu yüze yakın öğrenciye ders verir. Onlardan biriyle, Aygen Berk'le daha sonra evlenecek, 1993'te kurulan Türkiye Bilardo Federasyonu'nun kurucu üyesi olacak Berk'le bilardo salonları iÅŸletecek, sonra ayrılacaktır. Her ÅŸey yolunda giderken, ‘‘kendini iÅŸadamı gibi hissetmeye baÅŸladığı için’’ birden vazgeçer ve ‘‘dünya ÅŸampiyonu’’ olmak üzere sponsor aramaya baÅŸlar. Zeki Bilardo'dur bu kez sponsoru. Ä°lk kez 1992'de çıkar yurtdışına. Ä°lk denemesinde heyecandan yenilse de Berlin'de Dünya Åžampiyonu ve idol, Hollandalı bilardocu Ceulemans'ı canlı yayında 3-0 yenmeyi baÅŸarır. Dünya çapında turnuvalara katıldığı 1993'te dünya klasmanında altıncılığa yükseldiÄŸi için Dünya Bilardo BirliÄŸi onunla pek çok prosedürü atlayarak kontrat imzalamak zorunda kalır. Aynı yıl dünya üçüncüsü, bir yıl sonra Dünya Åžampiyonu'dur. Fiilen çalışan bir bilardo federasyonu bile olmayan bir Türk bilardocu olarak....Avrupa'da, ‘‘Bu Türkiye'nin Rusya'yı buz hokeyinde yenmesi gibi bir ÅŸey’’ yorumu yaparlar. Adı Mr. Magic'e (Bay Sihir), Turkish Prince'e (Türk Prensi), hatta Turkish Delight'a (Türk Lokumu) çıkar. Yüz yıldır bilardo oynayan Hollandalılara (ona göre sistem insanı, kalıplarının dışına çıkmayan Avrupalılar) 40 kadar yeni teknik gösterir; Semih Saygıner Magic Shots (Semih Saygıner'in Sihirli VuruÅŸları) olarak literatüre geçer bu vuruÅŸlar. Hollanda liginde dokuz yıl profesyonel oyunculuk yapar. Gazetelere haber, dergilere kapak, televizyonlara konuk olur. Ä°ngilizce, Almanca, Ä°spanyolca, Hollandaca, Korece, Japonca, Arapça, hangi ülkeye giderse o dilde konuÅŸur. Koreliler, yarım yamalak Ä°ngilizceleriyle ‘‘Şıgını veri guuu’’ (Semih Saygıner, çok iyi) diye anarlar onu...BU YEMEĞİ BEN PİŞİRDÄ°M ÇÖPE DÖKTÃœRMEMAma Türkiye'de bilardo sporu açısından biraz sorunlar vardır. Federasyon, baÅŸarılarını pek teÅŸvik etmek, kamuoyuna duyurmak heveslisi deÄŸildir. Saygıner, Avrupa'da, Japonya'da ödül aldığı, Ä°stiklal Marşı'nın çalındığı törenlerin görüntülerini televizyonlarda yayımlatmak için göbeÄŸini çatlatır. Galiba hak ettiÄŸi ilgiyi yeterince göremez. Ona göre, bal gibi bir spordur bilardo. Estetik, insanın sürekli kendini geliÅŸtirmesi gereken. Sporun tanımına uyan her ÅŸey vardır içinde; rekabet, ön hazırlık, beslenme, çalışma... ‘‘Hatta doping kontrolü yapılıyor! Biz burada spor mu diye konuÅŸuyoruz, dünya ÅŸampiyonuyum ben ya... Tamam Türkiye'de insanlar kahvelerde oynamak zorunda kalıyor, çünkü tesisler yeterli deÄŸil. Åžimdi üç bin tane kadar Bilardo Spor Salonu diye geçen yerler var; kahve oyunlarının oynanmadığı... Ama geçen törende BaÅŸbakan Tayyip ErdoÄŸan bana, ‘yerine insan yetiÅŸtir' diyor. Hangi parayla, projeyle, hangi yönetimle?’’Bu yüzden pek çok projesini de hayata geçiremez. Ne yapmak lazımdır? Söz onun: ‘‘Biz, Milli Takım arkadaşım Tayfun TaÅŸdemir'le 1999 yılında dünya ÅŸampiyonu olduk, haberiniz var mı? Hayır. BaÅŸarılar medyaya yansımıyor. Federasyon üzerine düşeni yapmıyor. Åžimdi ben diyorum ki, madem yapmıyorlar, gerekiyorsa genel sekreter, gerekiyorsa baÅŸkan olacağım. Çünkü bu yemeÄŸi ben piÅŸirdim, kimsenin de çöpe dökmesine izin vermem. Can atmıyorum federasyon baÅŸkanı olmaya ama kasımda seçimler var, ihtiyaç olursa adaylığımı koyacağım.’’DOÄžUÅžTAN STAND-UP'ÇISemih Saygıner bu arada, biraz Yılmaz ErdoÄŸan-Cem Yılmaz karışımı biridir; arkadaÅŸlarının sık sık ‘‘ya gel bizi güldür’’ diye çağırdığı. Her türlü ÅŸiveyi baÅŸarılı bir ÅŸekilde konuÅŸur, güzel taklit yapar, hazırcevaptır. Bu yeteneklerini de -ne demekse- bilardocu stand-up'çı gibi, salonlarda ÅŸovlarla sergiler. Turneler yapar. Hangi ülkeye gittiyse, o ülkenin dilinde üstelik. Åžovlarda anlattıkları başına gelen gerçek olayların toplamıdır. Bu özellikleriyle dizi teklifleri alması boÅŸuna deÄŸildir.Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!