Güncelleme Tarihi:
Türk Ekonomi Bankası’nın (TEB) ana sponsorluğunda Kaya Palazzo Belek tesislerinde gerçekleştirilen röportajda Marcos Baghdatis, kariyerine ve özel yaşantısına dair dikkat çeken ifadeler kullandı.
İşte tecrübeli raket ile yapılan o röportaj:
- Türkiye’ye daha önceden de gelmiştin… Bu turnuvaya gelirken neler hissettin? Ve tekrar gelmeyi düşünür müsün?
- Tabii ki ailemle tatile gelmeyi düşünürüm. Ama tabi hayatta neyle karşılaşacağımız belli değil. Gelecek sene ne olacağını da şu andan söyleyemeyiz. Ama hava ve buradaki hotel çok güzel, o yüzden ailemle de gelmeyi isterim. İstanbul’da da oynamıştım zaten geçen sene. Çok güzel bir deneyimdi. İnsanlar çok iyi. Antalya’ya ilk kez geliyorum ve harika bir şehir olduğunu düşünüyorum. Otel de harika. Burada tenis oynamaktan keyif alıyorum.
- Futbolla çok yakından ilgilisin. Hangi takımı tutuyorsun ve Türk Futbolu’nu takip edebiliyor musun?
- Sıkı bir Manchester United’ın taraftarıyım. Sir Alex Ferguson, çocukluğumdan beri benim için bir idol. O yüzden Manchester United’ı destekliyorum. Genelde Premier Lig’i ve Kıbrıs’taki birkaç takımı takip edebiliyorum. Ancak Türk Futbolu’nu yakından izleyemiyorum ve bilgi sahibi değilim.
- M. United fanatiği olduğunu ve Sir Alex Ferguson hayranı olduğunu öğrenmişken teniste örnek aldığın isimler kimler?
- İki sebepten ötürü iki idolüm var. Bunlardan ilki Andre Agassi. Çünkü çocukken Kıbrıs’ta televizyonda onun Wimbledon’daki final maçını izlemiştim. Orada kazanmıştı ve o zamanki duygularım şöyleydi; o maçı izledikten sonra onu sevdiğimi anladım. Final sonrasındaki duygularım çok netti bu konuda. İkinci idolüm ise Patrick After. Hatta saç ve sakal stilimden de anlayabilirsiniz. Biraz ona benzemeye çalışıyorum. Sahadaki karakterini çok beğeniyordum. Sporcu olarak da onu izlemeyi çok seviyorum.
- Türkiye’deki kortlar ve tesisler ile diğer ülkelerde bulunan tesisleri kıyaslayabilir mi? Aralarındaki farklar nelerdir?
- İstanbul’da daha önce oynamıştım. Orada da kortlar gayet iyiydi. Çoğu turnuvadakine benzer kortlar, daha düşük bir seviyede değil. Birbirlerine benziyorlar. Ama çim kort daha zorlu. Çim kortta maç kazanmak ve aynı zamanda performansınızı idame ettirmek hiç kolay değildir. Özellikle bu sıcak havada çok zor. Ayrıca çim kortun bakımı da çok kolay değildir. Türkiye’dekiler gayet iyi.
- Sence ‘Big Four’ ile turda mücadele eden diğer oyuncuların farkı nedir?
- Öncelikle ‘Big Four’la ilgili olarak şunu söyleyebilirim: ‘Hem mental olarak hem de fiziksel açıdan çok güçlü oyuncular. Ve kariyerlerini de çok iyi yönetebilen oyuncular. Özellikle çok fazla sakatlık yaşamadılar. Bu en önemli özelliklerinden birisi. Çok iyi ekiplerle çalışıyorlar. Yetenekleri inanılmaz. Djokovic’i düşünün 230-250 km arası hızlı bir servisi çok rahatlıkla karşılayabiliyor. Dolayısıyla ‘Big Four’daki oyuncuların hem özel hem de spor yaşantılarının çok dengeli olduğunu söyleyebilirim. En önemli özelliklerinden biri de bu. John’a gelince, şöylemiş olduğu şey çok karşılaştırılabilir bir şey değil. Çünkü Serena, kadınlarda bir efsane. Özellikle hamile olduğu dönemde böyle bir açıklamanın yapılması doğru değil. Sonuç olarak bir şeyler söyleniyor. Gazeteciler, ve diğer insanlar bir şeyler söylüyor. Bu şekilde ilerleyen bir süreç oluyor. Ama ikisi de efsane. Spora çok şey katan 2 isim.
- Kariyeri boyunca en çekinerek oynadığın rakibin hangisiydi ve oynadığın en büyülü atmosfer hangisi?
- Hiç öyle bir oyuncu olmadı. Avustralya’da oynamayı sevdiğimi herkes çok seviyor. 2006 Avustralya Açık’ta Nalbandian’a karşı oynadığım yarı final maçı unutulmazdı.
- 2012’de Avustralya Açık’ta Wawrinka ile oynadığın maçta 30 saniyede 4 raket kırmıştın. Bunun sebebi neydi?
- Eşim, koçum, atmosfer ve her şey benim sinirimi bozmuştu o anda. Olur böyle şeyler. Bana da oldu. Bazı anlar gelir 180 derece dönersiniz. O anda böyle bir andı. Ben de sinirimi bu şekilde çıkardım.