Oluşturulma Tarihi: Aralık 26, 2001 00:00
İki stratejik karar Bilgili'nin sarsıntıya giren başkanlığını tehlikeli suların dışına çıkarttı. Bunlardan birincisi, eski Beşiktaşlı oyuncu Sinan Engin'in menejerliğe getirilmesi; ikincisi ise Scala'nın yerine Daum'la anlaşılmasıydı.Tarih 4 Mart 2001. Günlerden pazar.Ligde büyük bir çöküş yaşayan
Beşiktaş, İstanbulspor karşısına çıkacaktır.Büyük umutlarla getirilen İtalyan hoca Nevio Scala ile yolların ayrılacağı az çok kesinleşmiş gibidir. Gariptir ki, Başkan Serdar Bilgili, o gün İnönü Stadı'nda şeref locasındaki her zamanki yerinde yoktur.Bilgili, o sırada Frankfurt'ta bir otel odasında gizlice buluştuğu Christoph Daum'a şöyle der: ‘‘Sana ihtiyacım var. Beşiktaş kötüye gidiyor. Takımın başına geçmeni istiyorum.’’Daum, Alman milli takımının başına geçmek üzereyken kokain kullandığı iddialarının ortaya atılması yüzünden büyük bir sarsıntının içinden geçmektedir. Milli takım için yapılan anlaşma geri çekilmiş, Almanya'daki kariyeri büyük bir belirsizliğe girmiş, özetle bütün hayatı altüst olmuştur. Daum, Bilgili'yi şöyle yanıtlar:‘‘Durumumu biliyorsun. Uğraşmam gereken şahsi sorunlarım var. Uzun bir mahkeme süreci beni bekliyor. Çalışmayı düşündüğüm bir dönemde değilim. Önce bu sorunlarımı halletmeliyim. Ancak ondan sonra teknik direktörlüğe dönebilirim.’’Bilgili, isteksiz gözüken Daum'a şu karşılığı verir: ‘‘Biz bu sorunların savaşını seninle birlikte veririz. Ama benim şimdi sana ihtiyacım var. Ne yap yap, gel... Sana bütün esnekliği, anlayışı göstermeye hazırız. Bu zor döneminde Beşiktaş'ı hep yanında bulacaksın.’’KADER ORTAKLIĞIDaum, o noktada müteredditti. 1990'lı yılların ortalarında Beşiktaş'ın teknik direktörlüğünü yaparken, kulübün genel sekreteri olan Bilgili'yi yakından tanımıştı.Dostlukları Beşiktaş'tan ayrılmasından sonra da devam etmişti. Hakkındaki iddialar nedeniyle herkes uzağında dururken şimdi Beşiktaş kendisine elini uzatıyordu. Aslında Bilgili de zor durumdaydı. Alman hoca, görüşmenin sonunda olurunu bildirdi.Daum, bu görüşmeden üç gün sonra
Galatasaray'ın Şampiyonlar liginde yapacağı maç için Alman TV kanalının yorumcusu olarak İstanbul'a gelecekti.Bilgili, görüşmeden ayrılırken ‘‘Eşyalarını yanında getir. İstanbul'dan dönüş yok. Haftaya Antep maçında takımın başında sahaya çıkacaksın’’ dedi.Bilgili ve Daum'un 4 Mart 2001 tarihinde Frankfurt'taki otel odasında el sıkışmaları ile birlikte Beşiktaş'ın kötü gidişinin seyri kontrol altına alınacaktı. Bilgili, aynı pazar akşamı uçakla Frankfurt'tan İstanbul'a döndü.Frankfurt operasyonun ilk ayağı büyük bir sessizlik içinde tamamlanmıştı. Beşiktaş üst yönetimindeki üç-dört kişi dışında kimsenin bu gelişmeden haberi yoktu.Daum çarşamba günü TV yorumcusu kimliği ile İstanbul'a geldi. Perşembe sabahı Beşiktaş'la sözleşmeyi imzaladı, ardından cuma günü takımın başında Gaziantep'e gitti.BEŞİKTAŞ’TA DEĞİŞİM SANCILI OLDU4 Mart 2001 tarihi, Bilgili açısından dibe vurduktan sonra yukarı çıkışın başladığı gündü. Yeni yönetim, 2000 yazında yaptığı yeni transferlerle takımın bütün çehresini değiştirmişti. Bir bu kadar önemlisi, teknik direktörlüğe Avrupa'nın en başarılı hocalarından biri olarak kabul edilen Scala'nın getirilmesiydi. Beşiktaş, kabuk değiştiriyordu. Takım, yeni hoca ve yeni kadro ile 2000-2001 sezonuna iddialı bir giriş yaptı. Avrupa Şampiyonlar Liginde İstanbul'daki karşılaşmada Barcelona'yı 3-0 yenmesi, Beşiktaş'a büyük bir özgüven getirdi.Beşiktaş, ligde de
Fenerbahçe'yi 3-0, Galatasaray'ı da 3-1 hezimete uÄŸratarak tırmanışa geçti. Gelgelelim, herÅŸey yolunda giderken, takım birden beklenmedik bir düşüşe geçti. Avrupa cephesinde deplasmanda Leeds karşısında 6-0, Milan karşısında uÄŸranılan 4-1 lik hezimetler, ligde birbiri ardına alınan yenilgilerle birlikte sezon başındaki iddia birden söndü. Olumsuzluklara yönetim içindeki çalkantılar eklendi. ÖrneÄŸin, Futbol sorumlusu Ahmet HamoÄŸlu istifa etti. Serdar Bilgili, kulüp baÅŸkanlığında birinci yılını doldururken sıkıntılı bir döneme girmiÅŸti. Camia ayaktaydı. Artık, baÅŸarısız bir baÅŸkan muamelesi görüyordu. Çöküşün bir ÅŸekilde dizginlenmesi gerekiyordu. Bu noktada alınan iki stratejik karar Bilgili'nin sarsıntıya giren baÅŸkanlığını bir nebze olsun tehlikeli suların dışına çıkartacaktı. Bunlardan birincisi, yarattığı bütün eleÅŸtiri rüzgarına raÄŸmen, eski BeÅŸiktaÅŸlı oyuncu Sinan Engin'in menejerliÄŸe getirilmesiydi. Ä°kincisi ise ciddi saÄŸlık sorunları çıkan ve artık takımı götüremeyeceÄŸi anlaşılan Scala ile sözleÅŸmenin fesh edilip, yerine kuvvetli ve Türkiye'yi iyi bilen bir teknik direktör olan Daum'un getirilmesiydi.Her iki kararın da zaman kaybetmeksizin alınıp uygulamaya konması, BeÅŸiktaÅŸ camiasında yarattığı bütün dalgalanmaya raÄŸmen, uzun dönemde kulübe rahatlama getirecekti.VE KARTALLAR UÇMAYA BAÅžLADIBeÅŸiktaÅŸ, 2001-2002 sezonuna iÅŸte bu sıkıntılı dönemi atlatarak girdi. Transferler mütevazı ölçülerde tutuldu, star oyuncuların uzağında duruldu. En büyük güçlük, insan malzemesinin iki yıl öncesine kıyasla neredeyse yüzde 90 deÄŸiÅŸmiÅŸ olmasıydı. ÖrneÄŸin, ilk 11'de Fevzi, Tayfur ve Ali Eren dışında iki yıl önceki ekipten hiçbir oyuncu yoktu.Futbolcular birbirlerini daha yeni tanıyorlardı. Daum, iÅŸte bu kadrodan yepyeni bir takım yarattı.Gelgelelim, yeni sezon da BeÅŸiktaÅŸ açısından büyük bir hayal kırıklığıyla açıldı. Ligin ilk maçında Trabzon'a 2-1 yenildiler. Bunu, bir sonraki hafta Bursaspor'la alınan 2-2'lik beraberlik izledi. Diyarbakırspor galibiyetini (4-0), Samsunspor (1-2) ve Ä°stanbulspor (0-1) yenilgileri izledi.Takım, Daum'la da yürümüyordu. Taraftar, lige ilgisini kaybetmiÅŸ, BeÅŸiktaÅŸ yeniden bir çalkantının içine girmiÅŸti.Dönüm noktası, Ankara deplasmanında Ankaragücü karşısında elde edilen 4-3'lük galibiyet oldu.Ankaragücü maçını tam 10 hafta sürecek bir yenilmezlik dönemi izleyecek, BeÅŸiktaÅŸ alınan iki beraberlik dışında 8 maçı da galip bitirecekti.BeÅŸiktaÅŸ, son 7 maçın tümünü birbiri ardına kazanarak ligin ilk yarısını bir maç eksiÄŸi bulunan Galatasaray'ın üstünde averajla birinci tamamlayacaktı. Burada dönüm noktası, kuÅŸkusuz, BeÅŸiktaÅŸ'ın Fenerbahçe'yi 2-1 maÄŸlup ettiÄŸi 2 Aralık tarihli maçtı.Bu galibiyetle birlikte takımın özgüveni yerine gelecek ve kartallar yeniden yüksekten uçmaya baÅŸlayacaklardı.BEŞİKTAÅžLILIK RUHU NEDÄ°R?DoÄŸru, öbürlerinde olan pek çok ÅŸey bu takımda yok. ÖrneÄŸin, taraftar sayısı diÄŸer ikisinin bir hayli gerisinde. DiÄŸer ikisi ölçüsünde bir medya desteÄŸi yok. Devlet, hükümet desteÄŸi de yok. Bütçesi diÄŸerleriyle kıyaslanamayacak kadar sınırlı. Öyle müteahhit desteÄŸi falan derseniz, hiç yok.Bütün oyuncularını biraraya getirdiÄŸinizde, toplam piyasa deÄŸerleri Fenerbahçe'de bir Revivo ile Andersson'un ikilisinin toplam deÄŸerine eÅŸit duruyor.Gelgelelim, iÅŸ sonuca geldiÄŸinde çok ÅŸey farkediyor.Bu farkı getiren nedir?Fark, BeÅŸiktaÅŸ ölçüleridir; BeÅŸiktaÅŸlılık ruhudur.Bu ölçülerin varlığıdır ki, diÄŸerleriyle kıyaslandığında ilk bakışta eksi gibi gözüken faktörler aslında bu takımın artıları olmaktadır.Evet, bütçesi sınırlıdır; ama, hiçbir zaman diÄŸerleri gibi müflis duruma da düşmemiÅŸtir. Çünkü ayağını yorganına göre uzatır. Bir de, yöneticileri vergi ertelemesi için Maliye Bakanının özel kaleminde randevu beklemez.Bu kulüpte milyonlarca dolarlık söylemler zaten övünme konusu olamaz. Maddiyatın üstüne çıkan çok baÅŸka bir güç vardır bu kulüpte. Ayrıca, öbür ikisinde gördüğünüz çalkantılı yönetim yapılarına da pek rastlamazsınız.ÖrneÄŸin, yönetimin tepesindeki görüş ayrılıkları, çatlaklar öyle kamuoyu önünde cereyan etmez. ‘‘Tıraşı kes’’ ÅŸeklindeki iletiÅŸim biçimlerine hiç rastlamazsınız. Çünkü, bu kulüpte Hakkı Yeten'in manevi otoritesi, disiplini hala geçerlidir. Baba Hakkı'nın ruhu hálá kulüp binasının odalarında gezinir.Çünkü, bu kulüpte efsanevi baÅŸkan Süleyman Seba'nın geçmiÅŸten bugüne taşıdığı gelenek hálá hükümranlığını sürdürür.BeÅŸiktaÅŸ'ta aslolan, kuÅŸaktan kuÅŸaÄŸa taşınan tevazu, saygı, dayanışma ve yardımlaÅŸmayı esas alan bu kimliktir. Bu kimlik taraftarla takımın iliÅŸkisine aynen yansır. Tribünlerden yükselen tezahürat diÄŸerlerinden çok farklıdır. Seyirci, sahadaki takıma ‘‘BeÅŸiktaşım benim, biricik sevgilim, söyle senden baÅŸka, kimim var benim’’ diye seslenir. BeÅŸiktaÅŸ, seyircisinin, taraftarının gözünde aÅŸkla, tutkuyla baÄŸlanılan bir fenomendir; o bir sevgilidir.Ve tribünlerde pankartlarda ‘‘siyah beyaz, ölüm yaÅŸam’’ denklemi karşınıza çıkar. BeÅŸiktaÅŸ ruhu, gücünü doÄŸanın en temel, birbirine en zıt bu iki renginin buluÅŸmasından alır. Bu buluÅŸmada sarıların, lacivertlerin, kırmızıların gösteriÅŸi yoktur.Ama bu iki karşıt rengin birbirini tamamlamasının getirdiÄŸi denge ve ölçü vardır.Ä°ÅŸte yaÅŸanan bütün sıkıntılara ve sorunlara raÄŸmen BeÅŸiktaÅŸ'ın ligi birinci bitirmesinin sırrı buradadır. Bu bir ruh iÅŸidir. Bu, BeÅŸiktaÅŸlılık ruhudur.YARIN: CHISTOPH DAUM Ä°KÄ°NCÄ° YARIYI NASIL GÖRÃœYOR?Â
button