Oluşturulma Tarihi: Ocak 14, 2006 00:00
Vampir sözcüğü size ne hatırlatıyor? Kan, yarasa, karanlık yapılar olabilir mi? Ya Kont Drakula? Drakula’nın bir roman ve film kahramanı olduğunu sanırız birçoğunuz biliyorsunuz. Yoksa Kont Drakula gerçekten yaşamış mıydı?
1310 yılında Fransa’da insanlar arasında vampir histerisi yaygındı. Bunu takip eden yüzyıllarda diğer Avrupa ülkelerinde de benzer bir korku yaşanıyordu. O dönemin insanları bilimden çok uzaktılar ve kan emen ölümsüzlerle ilgili tüyler ürpertici her öyküye inanarak panik yaratıyorlardı. Vampirler hakkında o kadar çok öykü vardı ki insanlar ister istemez onların varlığına inanmaya başlamışlardı. Öyle ki ölümsüz vampirler için özel mahkemeler bile kurulmuştu.
Vampir olduğuna karar verilen zavallı kurban, kalbine kazık batırılarak öldürülüyordu. Çünkü insanlar ölümsüz vampirlerden ancak bu şekilde kurtulacaklarına inanıyorlardı.
1897 yılında vampirlerin, vampiri nihayet sahneye çıktı: Kont Drakula. Yazar Bram Stoker’in vampir romanı yayımlanınca bu korku bir isim kazanmış oldu.
Çocukluğu hastalıklarla geçen Bram Stoker, 1847 yılında yoksul bir ailenin çocuğu olarak Dublin’de dünyaya gelmişti. Edebiyat, felsefe ve matematik eğitimi alan Stoker, tiyatro eleştirmenliği yaparak geçimini sağlıyordu, ilk kitapları pek başarılı değildi.
Kazıkçı Küçük Şeytan
Bram günün birinde Shakespeare oyuncusu John Irving’le karşılaşır ve bu karşılaşma onun yaşamındaki dönüm noktası olur. John Irving’in neye benzediğini merak ediyorsanız, romanlardaki vampir Drakula’nın tasvirlerini okumanız yeterli. Irving’den başka hiç kimse Drakula tiplemesi için bu kadar uygun olamazdı. Stoker 27 yıl boyu Stoker’in menajerliğini yapmıştı. 1897 yılında yayımlanan vampir romanı İngilizce konuşulan ülkelerde en başarılı çalışmalardan biri haline geldi.
Balkanları gezmiş olan Stoker, Arminius Vambery adlı türkologu da yakından tanıyordu. Vambery ona Vladislav III’den (1431-1476) bahsetmiş olmalı. Ancak kısaca Vlad olarak da anılan bu hükümdar ne vampir ne de kont idi.
Bugünkü Romanya’nın bir bölgesinde hüküm süren, kanlı ve zalim bir hükümdar olan Vladislav, Türklere karşı savaşıyordu ve binlerce düşmanını korkunç yöntemlerle öldürmüştü. En sevdiği işkencelerden biri hayatta olan kurbanının bedenine kazık saplayarak öldürmekti. Vlad bu yüzden Drakula ve Tepes gibi iki isimle birlikte anılıyordu. Drakula Romence’de "küçük şeytan" demek. Tepes ise aşağı yukarı "kazıkçı" anlamına gelmekte. Böylece Transilvanya vampirlerin vatanı, Vlad Drakula ise kahramanın isim babası oldu. Ayrıca ölümsüz vampirlerin tabut içinde kazıklanarak öldürülmesi de "kazıkçı" hükümdardan esinlenilmiştir. Vlad Drakula 46 yaşındayken öldürüldü. Söylenceye göre küçük bir adadaki bir manastırın bahçesine gömülmüş. Ama cesedinin gerçekten de orada olup olmadığını kimse bilmiyor.