Oluşturulma Tarihi: Temmuz 22, 2006 00:00
Ateşböcekleri nasıl ve niçin ışık yayarlar, ışıkları nereden geliyor?Ateşböcekleri içlerindeki bir kimyasal reaksiyon sayesinde ışıldarlar. Bu reaksiyona biyo-lüminesan denir. Hücrelerdeki oksijen, kalsiyum, enerji depolayan molekül (adenosin trifosfat-ATP) ve lüsiferaz enziminin içindeki lüsiferin boya maddesi ile birleştiği zaman bir parlaklık yayar. Bol miktarda ısı çıkartan lambadan farklı olarak,
ateşböcekleri "soğuk ışık" üretir. Eğer ışık üreten organı ampul kadar ısınsaydı, böcek kesinlikle yaşamazdı.
Işık organı, ışığı açma/kapatma işlemini kontrol etmek için gerekli olan diğer kimyasal maddelere de oksijen sağlar. Oksijen olduğu zaman ışık organı ışık yayar; oksijen olmadığı zaman organ kararır.
Akciğeri olmayan böcekler vücutlarının dışındaki oksijeni, trakeol denilen küçük tüpler aracılığıyla iç kısımlardaki hücrelere taşır. Trakeol’den dışarı oksijen akışını kontrol eden kaslar görece olarak yavaş çalıştığı için, ateşböceklerinin ışığını bu kadar çabuk nasıl yaktığı hala gizemini koruyor.
Ancak son günlerde bilim adamları nitrik asidin cok önemli bir rol oynadığını keşfetti. Tipik olarak hücrelerin içindeki mitokondriya varolan oksijene tutunur. Oksijen, hücrelere enerji üretmek için gereklidir.
Nedenleri çok
Mitokondriyanın bir miktar oksijen salmasını sağlamak için ateşböceğinin beyni nitrik oksit salgılama sinyali gönderir. Nitrik oksit mitokondriya üzerinde oksijenin yerini alır. Işık organına giden oksijen, daha sonra ışığın çıkmasına yol açan kimyasal reaksiyon için kullanılır.
Ancak nikrik oksit çok çabuk parçalandığı için oksijen yeniden bağlanmak amacıyla mitokondriyaya doğru yola çıkar ve ışığın üretimine son verilir.
Ateşböceklerinin ışık yaymasının birden fazla nedeni vardır. Bunlar vücutlarında koruyucu stereoidler üretir. Böylece düşmanlarına av olmaktan kurtulurlar. Işık yaymaları yenilemeyecek durumda olduklarını gösteren bir işarettir. Yetişkin ateşböcekleri kendi türlerine özgü bir şekilde ışıldarlar.
Böylece karşı cinsin üyelerinin, erkekler arasında
seçim yapmalarını kolaylaştıracak bir farklılık yaratmış olurlar. Bazı araştırmalara göre dişiler, erkeklerdeki bazı parıldama şekillerini diğerlerine tercih ederler. Daha hızlı yanıp sönmek ve ışığın yoğunluğunun fazla olması dişilere daha cazip gelebilir.
İnsanlar şarkı söylerken kendi sesini duyar mı?Soru: İnsanlar şarkı söylerken kendi sesini duyup hatalarını düzeltebilir mi? Perde farkını işitmekte zorlanan kişilerin iyi bir şarkıcı olma şansı ne kadar?
Yanıt: Bir müzik parçasını doğru icra etmek için yetenekli müzisyenleri kopya etmek ve pratik yapmak gerekir.
Bu konuda algılama ile icrayı birbirine karıştırmamak gerekiyor. İnsanların, tenis karşılaşmalarında, iyi bir servisi kötüsünden ayırt edebildiği için, normal olarak usta bir tenisçi gibi tenis oynamasını bekleyemeyiz. Ne var ki bu mantık şarkı söyleme konusunda geçersizdir.
Eğer kendi söylediğiniz şarkıyı duyup düzeltemiyorsanız, bu tamamen spesifik bir yeteneğinizin eksik olduğu anlamına gelir.
Uzmanından şarkı söyleme dersleri aldığınız zaman şarkı söylemenin fiziksel duygusu ile ürettiğiniz ses arasında bir köprü kurmayı öğrenebilirsiniz.Bu da size sesiniz üzerinde istemli kontrol kazandırır. Bu noktadan sonra tekniğinizi ve ustalığınızı geliştirmek tümüyle alıştırma yapmanıza bağlıdır.
"Ton sağırı", perde farkını işitmekte zorlanan kişiler için kullanılan bir terimdir. Ancak bu terim, iyi bir şarkıcıyı kötüsünden ayırt eden kişiler için kullanılmaz. Perde farkını işitmeme konusunda yaşanan bu yetersizlik, pek çok kişiye göre düzelmesi mümkün olmayan bir eksikliktir.