Dr. Yanıt

Güncelleme Tarihi:

Dr. Yanıt
Oluşturulma Tarihi: Nisan 01, 2006 00:00

Bazı yiyeceklere duyulan şiddetli arzunun nedeni ne?

Özel bir gıda maddesine duyulan arzunun besin yetersizliği ile bir ilgisi yoktur. Ancak bu olayda başka biyolojik faktörler etkilidir. Bilim adamları bu türlü aşırı iştah gösterilerinin sinirsel temelini ortaya çıkartmak için fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme (fMRI) tekniğinden yararlandılar.

Bu görüntüler, kişinin özel bir yiyecek maddesine istek duyduğu zaman beynin amigdala, anterior cingulate, orbital frontal korteks, insula, hipokampus, caudate ve dorsolateral prefrontal korteks gibi bölgelerinde faaliyetin başladığını gösteriyor.

Nöral bölgelerin oluşturduğu bir şebeke, yiyecek arzusunun duygusal, bellek ve kimyasal-duyusal uyarısıyla ilgili olabileceğini işaret ediyor.

Çikolata arzusu buna bir örnek oluşturabilir. Çikolata yemek, doyumu etkiler veya feniletilamin, tiramin, serotonin, triptofan ve magnezyum gibi beyindeki duygudurumu etkileyen kimyasal maddeleri etkileyerek, çikolata arzusunda değişiklikler yaratır.

Depresyonu açaltır

Basit bir karbonhidrat içeriği gibi ilave faktörler yiyeceğin cazibesini artırır veya depresyonu azaltır. Son yapılan araştırmalar besin-nörolojik bağlantıyı destekliyor.

Bu araştırmalarda, beynin uyuşturucu reseptörlerini bloke eden nalokson denilen maddenin, tatlı, yağlı (bunların arasında çikolata da bulunuyor) besin maddelerinin tüketimini baskıladığını gösteriyor. Marihuana gibi uyuşturucularda bulunan "cannabinoid"lerin incelenmesi sonucu, seçici iştahın, sinir kimyası ile yakın ilişkisi olduğunu ortaya çıkartıyor.

Bazı araştırmalara göre çikolata arzusu, özellikle kadınlarda, strese ve ayrılık duygusuna reaksiyon olarak ortaya gelişebilirken, hormonal dalgalanmalar ve nöropeptid yoğunluğundaki değişikliklerden de kaynaklanabilir. Bu konuda kültürün etkisini de yabana atmamak gerekiyor. Örneğin, İspanyol kadınları görece olarak daha fazla miktarda çikolata yerler. Dolayısıyla bu tatlıya karşı arzuları sınırlıdır. Tam tersi, Amerikalı kadınlar görece olarak daha az miktarda çikolata tüketirler, ancak bu gıda maddesine karşı duydukları arzu daha büyüktür.

Saçlarımız nasıl ağarır?

Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden kanser araştırmacısı David Fisher ve meslektaşları bir tür cilt kanseri olan melanoma ile ilgili araştırmalarını sürdürürken, insan saçlarının beyazlaşmasının altında yatan mekanizmayı anlamaya çalıştı.

Fisher ve arkadaşlarının amacı kontrolden çıkıp melanoma’ya yol açan melanosit denilen cilt hücrelerini tespit etmekti. Normal olarak bu hücreler, melanin denilen, saç kıllarını ve derinin rengini veren pigmenti üretir.

Ancak saçların beyazlaşması bu bağlamda ne anlama gelir? Saç kılı melanositleri basit bir şekilde bu pigmentlerin üretimine son mu verir? Yoksa yalnızca ölürler mi?

Bu soruya verilen yanıt çok kanser tedavisi açısından çok büyük önem taşır. Saç melanositleri ölüyor iseler, bilim adamları kansere yol açan deri melanositlerinin ölmesini sağlayacak tetikleyiciyi de bulabilirler.

Deri melanositleri Ğkansere yol açsın veya açmasın- öldürülmesi en zor hücrelerden biridir. Zor ölmelerinin nedeni büyük bir olasılıkla güneş ışığının morötesi saldırısına direnmesidir. Fisher, "Sorun, habis şeklinin de bu direnci aynen korumasıdır" diyor.

Pigment olmayınca

Fisher’ın ekibi, genetik mutasyona uğratılarak zamanından önce tüyleri beyazlatılmış fare melanositlerinin yaşam döngüsünü araştırdılar.

Burada sorun, yeni melanosit üreten kök hücrelerinin görevini yapmamasıydı. Bir süre sonra kök hücreleri öldüler . Dolayısıyla yeni melanositlerin üretilmeyeceği anlaşılmış oldu.

Pigment olmayınca saçlar beyaz renkli çıkıyordu. Fisher’ın ekibi daha sonra insan saçlarının foliküllerini incelediler ve yaşlı insanlarda aynı işlemin geçerli olduğunu keşfettiler.

Fisher geldikleri noktayı şöyle açıklıyor: "Araştırma ekibimiz saçın nasıl beyazladığını ortaya çıkarttığına göre, bir sonraki aşamada görevimiz, aynı senaryonun melanoma’da da geçerli olmasını sağlamak olacak."
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!