Kokarca spreyi hangi kimyasallardan oluşur
Soru: Kokarcanın çıkarttığı kokunun içindeki kimyasal bileşimler nelerdir?
Yanıt: Kokarcanın püskürttüğü yağlı spreyin içinde krotil merkaptan, izopentil merkaptan ve metil krotil disülfid bulunur. Bunların hepsi insan burnunun hissedebildiği pis kokulardır. Kokarca tehdit altında olduğunu hissettiği anda, anusunun iç kısımlarında bulunan iki küçük keseden bu pis kokulu spreyi püskürtür. Hayvan sıvıyı bir metre öteye kadar püskürtürken, koku 2.5 kilometre öteden duyulabiliyor.Kıskançlık ne işe yarıyor?
SORU: İnsanlar veya canlılar neden kıskanç, kıskançlık ne işe yarıyor?
YANIT: Kıskançlık, hayatta kalabilmek için gerekli olan bir duygu. İnsanoğlu neslini bu duygu sayesinde sürdürebiliyor.
Richard Dawkins adındaki bilim, Türkçeye de çevrilen ‘Bencil Gen'' adındaki eserinde, evrim geçiren genlerin insan vücudundan geçici bir taşıyıcı olarak yararlandığını yazıyor. Cinsellik genler için iyidir, ancak cinselliğin kadınlar ve erkekler üzerindeki evrimsel etkileri farklıdır.
Yaşamları boyunca milyonlarca sperm üreten erkekler, genlerini gelecek nesillere aktarmak için mümkün olduğunca fazla sayıda kadını hamile bırakmak zorunda. Ancak kadın sayısı spermler kadar çok olmadığından, bencil genlerinin dürtüsüyle erkekler, kadınlar için birbirleriyle yarışmak zorunda kalıyor.
Öte yandan kadınlar, yaşamları boyunca kısıtlı sayıda çocuk doğurabildiklerinden, cinsel ilişkide nicelikten çok niteliğe önem veriyor. Bu durumda da kadınlar az sayıdaki zengin ve yakışıklı erkek için birbiriyle yarışmak zorunda kalıyor.
Bu rekabet ortamı başka bir güç tarafından dengeleniyor:ışbirliği. Buzul Çağı'nda tek başına çocuğunu ve kendini doyuramayan kadın erkeğe muhtaç kalıyor. Erkek ise genlerini gelecek nesillere aktarmak için kadına gereksinim duyuyor. Ancak bu gereksinimin de bir bedeli var. Erkek, eşine ve çocuğuna bakmak için avlmanmak zorunda kalıyor. Ve o dönemin vahşi koşullarında tek başına avlanamayacağı için diğer erkeklerle işbirliği yapıyor. Öte yandan kadın, çocuğuna bakmak için çevresindeki kadınlara danışıyor ve onlardan yardım istiyor. Sonuçta ortaya şöyle bir tablo çıkıyor: Erkek diğer erkeklerle hem yarışmak hem de işbirliği yapmak zorunda kalıyor. Kadınlar için de bu tablo farklı değil.
Kıskançlık devrede
İşte bu aşamada kıskançlık devreye giriyor. Bütün bu karmaşık yapı içinde aşk ve sadakat bencil genin çıkarlarıyla çelişmeye başlıyor. Örneğin, üç karısıyla memnun ve mesut yaşayan bir erkek daha genç ve daha sağlıklı bir kadın arayışından vazgeçebiliyor. Böyle bir olasılık bencil genin işine gelmiyor ve tehlikeyi bertaraf etmek için erkeği kıskançlık denilen illetin pençesine itiyor.
Kıskançlığın etkisiyle erkek, üç kadından ne kadar memnun olursa olsun, dört karılı bir erkeğe gıpta etmeye başlıyor. Ve sonuçta bir eş daha edinmeden (11 karılı erkeğin karılarından birine el koyabiliyor) kıskançlığı yatışmıyor. Bu noktada bencil gen muradına erdiğinden kışkırtma eylemine son veriyor.
Benzer bir şekilde, kocası 10 koyuna sahip olan kadın, 11 koyunlu bir adamla evli olduğu için arkadaşını kıskanıyor. Kadını zina dahil her türlü ilişkiye zorlayan bu kıskançlık, kadının üstün genlere sahip bir erkekle çiftleşmesine zemin hazırlıyor.
Kıskançlık, temelde yetinme duygusunu ortadan kaldırıyor. Ne kadar üstün niteliklere sahip olursak olalım, yetersizlik hissi insanların yakasını bırakmıyor.
Rölativite ile ilgili mi?
Bilim adamlarına göre kıskançlık rölativite kavramıyla yakından ilintili. Çünkü genlerin dünyası da rölatif. Etoburlar ve otoburlar arasındaki rekabet bu rölativiteye en mükemmel örnek. Bir otobur saatte 30 kilometre hızla koşabilse bile, bir etoburun saatte 31 kilometre hızla koşabiliyor olması, otoburun yaşam şansını ortadan kaldırıyor.
Sonuçta evrimsel rekabet mutlak değil, rölatif bir olgu. Bu arada biyolojik bazı doğruları da kabul etmek gerekiyor. Örneğin balıklar denizde boğulmaz, ağaçlar fotosentez yapar, kuşlar gökyüzünden yere düşmez. Ancak bu minimal doğrular sağlanır sağlanmaz, canlılar ayrıntılarda birbirleriyle rekabete girer. Bu nedenle rölativite ortaya çıkar.
Kıskançlığın etkileri yalnızca biyolojik alanda değil, sosyal alanlarda da kendini hissettiriyor. Örneğin yoksullarla varsıllar arasındaki çelişkiler bir anlamda kıskançlıktan kaynaklanıyor. Dolayısıyla kıskançlık sosyal adalet kavramının da ortaya çıkmasına zemin hazırlamış oluyor.
Toplumsal gelişmeye bir göz atıldığında tek eşli evliliklerin yaygınlaşması, insan hakları kavramının kök salması, mülkiyet haklarının yasal temellere oturtulması kıskançlığın dolu dizgin gidişine set çekmeyi başaran önemli gelişmeler. Bugün adalet duygusu kıskançlığın en büyük antikorlarından birisi. Böylece genler arasındaki bitmez tükenmez mücadele, sonunda insanların kıskançlıklarını daha kabul edilebilir şekillerde ortaya çıkartmasına neden oldu
7 ölümcül günah nedir?
SORU: Sık sık duyarız, 7 ölümcül günahın ne olduğunu belirtir misiniz?
YANIT: Kıskançlık, oburluk, öfke, kibir, tembellik, açgözlülük ve şehvet... Ahlaki açıdan günahın kurumsallaşması 6.Yüzyıl'da Hıristiyanların dini lideri Papa Gregor tarafından gerçekleştirildi. 7 Ölümcül Günah kavramının yaratıcısıdır bu Papa; insanların içindeki olumsuz duyguları ve biyolojik gereksinimleri 7 ana başlık altında toplayarak, insanların barış ve uyum içinde yaşayacaklarını sandı.
Günah kavramının dinsel boyutunu din bilimcilere bırakıp, bilimsel yönünü ele aldığımızda, biyolojik etmenler ön plana çıkıyor. Kültürel tabu olarak toplumları büyük ölçüde etkileyen günah kavramı başlıca iki önemli biyolojik nedenden kaynaklanıyor.
Birincisi ve en önemli olanı, bireyleri keyifli ve gerekli şeyleri (cinsellik ve
yemek gibi) aşırıya vardırmasına engel olmasıdır.
İkincisi, bireylerin bencil içgüdüleri ile toplumların ortak çıkarları arasında denge kurmaktır. Bu görüşe göre, biyoloji ile kültürün çatıştığı noktada ortaya ahlak çıkıyor.
Papa Gregor bugün sağ olsaydı, büyük bir olasılıkla günah listesini güncelleştirir ve listeye yeni günahlar eklerdi. Süpermarketlerde büyük bir hırsla alışveriş yapan insanları görseydi, açgözlülük ve doyumsuzluğu ön plana çıkartırdı.
Göz yaşarmasına çözüm var mı?
SORU: Soğan doğramak çoğunlukla gözleri yaşartır. Bunu engellemenin bir yolu da bileğin iç kısmını musluğun altında tutup, birkaç saniye boyunca soğuk su damlatmaktır. Bu nasıl açıklanır?YANIT: Gözlerin yaşarmasına yol açan maddeler, gözyaşı bezlerine ulaşmak için burundan geçer. Buna çok benzer bir şekilde, burun mukozasındaki bir damarın çatlaması sonucu ortaya çıkan burun kanaması, soğuk ile temas yoluyla durdurulur. Bu nedenle halk arasında burun kanamasını durdurmak için hastanın sırtına bir deste soğuk anahtar dokundurulur. Büyük bir olasılıkla bu damar daraltan etki, kanı durdurduğu gibi gözyaşını da durdurabilir. Ne var ki kimse, haklı olarak kollarından soğuk sular akarken soğan doğramak istemez.
Gözlerin yaşarmaması için soğanı tepesinden kök kısmına doğru kesmelidir. Gözleri yaşartan kısım köklerdir. Ayrıca soğanı kesmeden önce yarım saat buzdolabında bekletmek de yarar sağlayabilir.