Güncelleme Tarihi:
Sporcuların giderek daha çok başvurduğu doping sorunu 2000 Olimpiyatları'nı da gölgeleyecek.
Uluslararası Olimpiyat Komitesi, tam 30 yıldan beri, Olimpiyat yarışmalarında ilaç testi uyguluyor, ama ne yazık ki bu süre içinde sadece 52 atletin ilaç kullandığı saptanabildi. Dünyaca ünlü Olimpiyat şampiyonlarından Carl Lewis ve Mark Spitz, Sydney Olimpiyatları'ndan önce sorunun çözümlenmesinin imkansız olduğu görüşünde.
Yeni Avustralya stadyumunda Olimpiyat meşalesinin yakılmasına yaklaşık 10 ay kaldı. Fakat Sydney-2000'in dopingsiz bir Olimpiyat olması için verilen savaşın şimdiden kaybedildiği söylenebilir. Gerçi gelecek yılın evsahibi ulusu, sporcuların ilaç kullanmaları olasılığına karşı çok ciddi önlemler alıyor ve doping kullananlara ağır cezalar vermeyi planlıyor ama dünya atletizminin yönetimini üstlenen örgütün (IAAF) geçenlerde yapılan yıllık toplantısında durumun hiç parlak olmadığı ortaya çıktı.
Yüzyılın atleti olarak ödüle layık görülen ünlü atlet Carl Lewis, ‘‘Bu iş, tümüyle çok acıklı bir şakaya dönüştü,’’ diyor. ‘‘Mesele sadece ilaçlardan ibaret değil. Yalanlar ve insanları koruyan federasyonlar daha önemli bir engel teşkil ediyor.’’ Dokuz altın madalya kazanarak Olimpiyatlarda bir rekorun sahibi olan Carl Lewis, en önemli sorunun Uluslararası Olimpiyat Komitesi yöneticilerinin aslında bir çözüm üretmek istememeleri olduğu kanısında. ‘‘O komitedekiler, ilaç sorununa çözüm bulmaya kendilerini adamamışlar. Onların uyguladıkları testlerden çok daha etkili yöntemler var, ama ben öncelikle onların kimseyi yakalamak istemediklerini düşünüyorum. Bu gerçekten çok acı’’ diye belirtiyor bu konudaki kaygılarını.
İLAÇ KULLANILIYOR
Carl Lewis'in görüşlerini ve duygularını büyük yüzücü Mark Spitz de paylaşıyor. Mark Spitz, 1972 Münih Olimpiyatları'nda yedi altın madalya kazanmıştı. Olimpiyat tarihinde bireysel spor dalında bu kadar çok madalya kazanan başka bir sporcuya rastlanmadı.
Amerikalı yüzücü, yetkililer isterlerse, Sydney Olimpiyatları'nın yüzde yüz temiz olabileceğini belirtiyor. ‘‘Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC)'nin test etmeye yanaşmadıkları pek çok ilacı test etme olanağına ve gücüne sahip olduğu kesin. Ancak bazı ülkelerin baskısı yüzünden bunu gerçekleştiremiyorlar.’’
Mark Spitz, sözlerini şöyle sürdürüyor, ‘‘Aslında komite, test edebileceği ilaçların tam listesi üzerinde çalışma yapsa, sözünü ettiğim o ülkelerin hiçbiri temiz çıkmaz. Bu iş bu kadar açık ve basit. Yani sorun ilaç testlerinden sonuç alınamaması değil, onların her ilacı test etmeyi göze alıp almayacakları. Benim bu soruya cevabım hayır.’’
Eğer, büyük çoğunluğun, tüm zamanların en büyük Olimpiyat şampiyonları olarak tanımladığı iki kişi ilaç kullanımının hálá yaygın olduğu kanısındaysa, başkaları neden sisteme güvensinler?
İNGİLTERE'NİN BASKISI
IOC, şubat ayında, sporcuların performans kanseri olarak nitelendirilen ve yavaş yavaş Olimpiyatların kalbini kemirmeye başlayan ilaç kullanımına karşı ciddi bir mücadele başlatmaya niyetli göründü. Milyonlarca dolar harcayarak bağımsız bir anti-doping ajansı kurmayı hedefledi. Bu kuruluş dünya çapında bir araştırma yapacak ve çalışmalarını Sydney Olimpiyatları'ndan önce tamamlayacaktı.
Dahası, bilimciler, insanların büyüme hormonu ve kan akışını hızlandıran eriythropoietin'in varlığını saptayacak güvenli bir kan testini keşfetmek üzere olduklarına inanıyorlardı. Başarılı sporcuların genellikle kullandıkları bilinen ama idrar testinden bu maddelerin kullanımının saptanması imkansızdı.
Bu iki faktör ve Avustralya hükumetinin Olimpiyat hazırlıkları sırasında performans artırıcı ilaçları gizlice ülkeye sokmaya çalışacak kişilere karşı ağır yasalar hazırlamaya istekli görünmesi iyimser olmak için yeterliydi.
Şimdi ise anti doping ajansının İngiltere başta olmak üzere bazı ülkelerden gelen tehditler karşısında ancak kuruluş aşamasına gelebildiği görülüyor. Bilimcilerin kan testi projesi ise parasızlık yüzünden yarım kaldı. Geçtiğimiz günlerde Avustralya'da gerçekleştirilen sporda ilaç kullanımı konulu uluslararası konferans da hiçbir şeyin değişmeyeceği endişesini güçlendirdi.
ATLETLER HUZURSUZ
Olumlu sonuç elde etmekteki bu azalma rakiplerinin hile yaptıklarından kuşku duyan atletleri hiç memnun etmedi. Dahası, elde edilen beş olumlu sonuç, bilinmeyen nedenlerle işleme konulmadı. Gerçi IOC, son yıllarda ilaç araştırmaları için 3.5 milyon dolar harcadı ama örgütün tıp komisyonu başkanı Prens Alexandre, 2000 olimpiyatlarında kan testi yapılabileceğine ihtimal vermediğini çünkü bu testlerin güvenilir olduğunu kimsenin garanti edemeyeceğini belirtti. Başkan ‘‘Yüzde yüz doğru olduğu saptanmamış bir test yüzünden birinin madalyasını geri alamazsınız, bunu kabul edelim,’’ dedi.
GÜVENİLİR DEĞİL
Bilimcilere göre kan testlerinin yapılması olasılığı hálá var, ancak IOC'nin hemen harekete geçmesi ve bu iş için fon ayırması gerekiyor. IOC şu sıra yeni testlere yardımcı olmadığı için bağışlanabilir. Linford Christie ve Merlene Ottey gibi sporcular, stereoid kurban oldular. Almanya'nın 5 bin metrede 1992 yılında şampiyon olan sporcusu Dieter Baumann da test sonucunda yarışma dışı bırakılmıştı.
Dünyanın bir numaralı 100 metre kadın koşucusu Marion Jones, ‘‘Bu olaylardan sonra doğru test sistemine sahip olduğumuza yüzde yüz inanamıyorum,‘‘ diyor.
BİR TEK JOHNSON
Ancak en büyük uyuşturucu ve ilaç skandallarının laboratuvar dışında ortaya çıktığını da belirtelim. Geçen yıl Fransa bisiklet turu öncesinde bir arabanın bagajında Fransız polisinin ele geçirdiği uyarıcı ilaçlar, bu bisiklet turunda uyarıcı kullanmanın yaygın bir alışkanlık olduğunu ortaya çıkardı. 1998 yılının başlarında Avustralyalı gümrük görevlileri Çinli bir yüzücünün büyüme hormonu kullandığını saptadılar. Bu yüzden de Çinli yüzücülerle ilgili kuşkular arttı. IOC tam 30 yıldan beri, Olimpiyat yarışmalarında ilaç testi uyguluyor ama ne yazıkki bu süre içinde sadece 52 atletin ilaç kullandığı saptanabildi.
Olimpiyat ilaç testinde başarısızlığa uğrayan tek büyük isim yüz metre koşucusu Ben Johnson'du.