Doktorlar, hastanın yaşadıklarını yaşayarak teşhis koyacak!

Güncelleme Tarihi:

Doktorlar, hastanın yaşadıklarını yaşayarak teşhis koyacak
Oluşturulma Tarihi: Haziran 03, 2006 00:00

Kalp yetmezliğinden şizofreniye kadar bütün hastalıkları anlamanın en iyi yolu, belirtileri birinci elden yaşamaktır. Doktorlar bugüne kadar hastanın öyküsünü dinleyerek ne olup bittiğini anlamaya, laboratuvar tetkiklerinden gelen sonuçlardan bedenin içinde olup bitenden yorum çıkarmaya çalışıyordu.

Hasan parkta yürüyordu. Daha doğrusu yürümeye çalışıyordu. Göğsü daralıyor, soluk almakta zorlanıyor, bacakları vücudunu taşımıyordu. Kalbi sanki kulaklarında atıyordu. Keşke karısının sözünü dinleseydi. Aylardır bir doktora görünmesini söyleyen karısının sözlerini ciddiye almadığına şimdi çok pişmandı.

O, kalp rahatsızlığının tanısı konmamış binlerce hastadan biriydi. Şimdi doktorlar ve hemşireler, artık, Kalp FX Pod’u adı verilen bir cihaz yardımıyla Hasan’ın yaşadıklarını hissedebilecekler Ğen azından birkaç dakika için-.

Kalp FX Pod’unun deneme seansında, küçük bir kabinin içinde oturan doktorlar, jimnastik salonlarındaki makinelerdeki pedallara benzer pedallara basarak "yürürken", diğer yandan da Hasan’ın parkta yaşadıklarını bir teyp bandından dinledi.

Daha sonra pedalların direnci artırıldı ve hava ile şişirilmiş yeleğin basıncı artırılarak göğsü sıkıştırması sağlandı. Böylece denekler soluk almakta zorlanmaya başladı. Aynı anda oturdukları sandalyeye güm güm vurularak, kalp çarpıntısı efekti yaratıldı.

Bu zor deneyimden yakında çok sayıda doktorun da geçmesi planlanıyor. İlaç şirketi AstraZeneca’nın yürüttüğü bu proje kapsamında, bu cihazlardan beşi bir yıl boyunca ABD’de 63 kenti turlayacak.

Hastaları insan olarak görmek

Hastalıklı kapakçıklar veya tedavi edilmemiş yüksek tansiyona bağlı olarak ortaya çıkan kalp yetmezliği, basit olarak organın vücuda yeterli miktarda kanı pompalamakta zorlanması anlamına gelir.

AstraZeneca’nın kalp damar ürünleri yöneticisi Joanne Curley, çok sayıda insanın, kendinde kalp yetmezliği olduğunu ne yazık ki acil servislerde öğrenmek zorunda kaldığına dikkat çekiyor.

Bazı hastalardaki semptomlar ise solunum yolu hastalıkları ile karıştırılabiliyor. Curley, Kalp FX Pod’u yardımı ile kalp uzmanlarının hastanın gereksinimlerine daha iyi yanıt verebileceğini umuyor.

"Kardiyologlar çoğu zaman her şeyi bildiklerini sanır" diye konuşan Curley, "Ancak hastalarını insan olarak görmemeye başlayınca sorun çıkıyor" diyor.

Ortak payda

Fakat Kalp FX Pod’u, benzer projelerden yalnızca biri. Diğerleri çok gelişmiş sanal gerçeklik (VR) simülatörleri ve daha düşük teknoloji içeren projelerden oluşuyor.

Bütün bu projelerin ortak paydası, hastaların yaşadığı sıkıntıların algılanmasını hedeflemeleri. 1990’larda bu yöndeki çalışmalarıyla bugünkü projelerin yolunu açan tasarımcı David Zeltzer, "Burada anahtar sözcük empati" diyor.

Mid Carolina’daki kliniğinde Heart FX Pod’u ilk kez üzerinde deneyen kardiyolog Edward McMillan, cihazın görevini yaptığını belirterek şöyle konuşuyor:

"Bugüne dek kalp yetmezliği tanısı koyduğum hastalarımın pek çoğunun, daha fazla egzersiz yapmaları doğrultusundaki önerilerimi neden reddettiklerini hiç anlamıyordum. Artık nedenini biliyorum, çünkü düşüncelerim değişti. Orta şiddetle seyreden kalp yetmezliği insanları gerçekten zorluyormuş."

Diğer projeler

Diğer projeler mesajlarını verebilmek için daha karmaşık teknolojilerden yararlanıyor.

Örneğin Chicago’daki Illinois Üniversitesi’nden araştırmacılar, maküler dejenerasyon, glakom ve diyabetik retinopati gibi tümü körlüğe yol açan hastalıkların etkilerini taklit eden bir VR simülatör geliştirdi.

Sanal gerçeklik gözlükleri takan gönüllüler, evin içinde yetersiz ışık koşulları altında yollarını bulmaya çalışır.

Allergan ismindeki ilaç şirketinin desteği ile üretilen prototip, üzerine basıldığı zaman çığlık atan bir kediyi de içeriyor.

Illinois Üniversitesi Tıbbi Sanal Gerçeklik Laboratuvarı’nda görevli Mary Rasmussen "Masadan düşen bir cam vazo, zorlukla açılan kapılar gibi yeni engelleri senaryoya ilave etmeyi planlıyoruz" diye konuşuyor.

İç dengeleri bozuyor

İsveç’teki Umea Üniversitesi Geriatrik Tıp Bölümü’nden Gösta Bucht tarafından geliştirilen bir sanal gerçeklik simülatörünün işlevi, inme hastalarında ortaya çıkan görme bozukluklarının hastaları nasıl etkilediğini göstermek.

Bu cihazı deneyen gönüllüler, görüşlerini bozan mekanizmalar ile evin içinde dolaşmak zorunda kalıyor.

Gönüllüler ayrıca vücudun bir kısmının hareketini engelleyen bir tekerlekli sandalyede oturup, bir tarafı tutmayan inmeli hastaların ne gibi sıkıntılarla karşılaştıklarını deneyerek öğreniyorlar.

İnme simülatörüne iki kez giren Britt Ehrlin adındaki bir hemşire, "Bu insanın iç dengelerini bozun bir deneyim.

İkinci kez cihazı denediğim sırada bir radyo muhabirine yaşadıklarımı anlatıyordum. O kadar büyük bir sıkıntı içindeydim ki söyleşiyi yarıda kesmek zorunda kaldım. Ancak bu yaşadıklarım hastaları anlamamda çok yararlı oldu" diyor.

VR simülatörleri yetenekli programcılar ve pahalı cihazlar gerektirir. Ancak zamanla maliyetler aşağı çekildikçe, bazı bilim adamları simülatörlerin ucuzlayıp daha geniş kitlelere ulaşılabileceğini düşünüyor.

Hayal ürünü oyunlar

Avustralya, Brisbane’deki Queensland Üniversitesi’nden Peter Yellowlees şizofreni hastaları için bir VR simülasyonu geliştirdi. Ancak Davis’teki Kaliforniya Üniversitesi’ne geçen Yellowlees internette çok oyunculu "İkinci Hayat" isimli hayal ürünü bir oyun programladı. Bu oyunda insanlar avatar adı verilen karakterlere bürünüyorlar.

Umea ve Chicago projeleri ile karşılaştırıldığında daha yavaş seyreden İkinci Hayat, şizofreni hastalarının yaşadığı kuruntuları gözler önüne seriyor. Bir hastane koridorunda, nereden geldiği belli olmayan sesler kendinizi öldürmenizi söylerken, ayağınızın altındaki döşemede derin yarıklar açılıyor.

Domuza benzetiyor

Duvardaki resimler canlanıp sizin aslında bir domuza benzediğinizi söylüyor. Bu programı kullanan deneklerin dörtte üçü, şizofreni hastalarının yaşadığı sanrıların ne denli korkunç olduğunu anladıklarını belirtirken, yüzde 69’u hastalığın görsel sıkıntıları hakkında daha iyi bilgi edindiklerini söyledi.

Diğer projeler yüksek teknolojiden tümüyle uzak duruyor. Second Wind Dreams adında bir kuruluşun geliştirdiği "The Virtual Dementia Tour Kit-Sanal Bunama Turu" isimli yaşlıları daha iyi anlamayı sağlıyor.

Bir gözlük ve şaşırtıcı sesler çıkartan bir teypten oluşan sistem çok ilkel gibi görünmekle birlikte, özellikle huzur evlerinde çalışan bakıcılar için düşünülmüş. Bu sistem sayesinde bakıcılar daha anlayışlı ve sevecen davrandıklarını itiraf ediyorlar.

New Scientist’te yayımlanan yazıya göre, bütün bu simülasyon projelerinin yararlarına ilişkin olumlu sonuçları alınmaya başladıkça bu sonuçların kalıcı olup olmadığı sorgulanmaya başladı. Bugüne dek bu konu sistematik olarak araştırılmış değil. Fakat AstraZeneca ve Allergan bu etkiyi ölçmeye hazırlanıyor. Doğal olarak projelerin başarısı ilaç satışlarını etkileyebilir.

SANATA AKSEDEN YAŞAM

1992 yılında bir araba kazasında beyni zedelenen Rita Addison adındaki fotoğraf sanatçısı, dışarıdan bakıldığında sağlıklı göründüğü halde, görme, işitme ve denge sorunları yaşıyordu. Kazanın üzerinde bıraktığı hasarın ne denli şiddetli olduğu konusunda doktorları ikna edemeyen Addison, sorunlarını sanat yoluyla ifade etmeye karar verdi ve Massachusetts Institute of Technology’den sanal gerçeklik uzmanı David Zeltzer ve Illinois Üniversitesi’nden Marcus Thiebaux ile birlikte CAVE adını verdikleri projeyi başlattı.

CAVE, küçük bir odanın zeminine ve duvarlarına yansıtılan 3 boyutlu görüntülerin oluşturduğu sanal bir çevreydi. Çarpıtılmış görüntülerden ve huzursuz edici seslerden oluşan bu sanal ortam, Addison’un hasta beyninin dünyayı nasıl algıladığını net bir şekilde gözler önüne serince, sergi bilim çevrelerinin ilgisini çekti..

Addison, Umea Üniversitesi’e davet edildi ve inme simülatörünün geliştirilmesine yardımcı olması istendi. Addison, sıradan bir insanın yakınmalarına kulak asmayan tıp otoritelerinin dikkatini ancak bu yolla çekebildiğini söylüyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!