Oluşturulma Tarihi: Ağustos 14, 2005 00:39
Beden sıcaklığını ayarlayan protein balıklarda da var
Memelilerin bedenini ısıtan proteinin balıklardaki varlığını Philipps Üniversitesi bilim adamları saptadı. Araştırmacılar bu ‘kimyasal ısınmanın’ sadece memelilerde bulunduğunu sanıyorlardı.
Bununla birlikte bu proteinin balıklardaki işlevi henüz tam olarak bilinmemekte. Temeli UCP1 proteinine dayanan kimyasal ısınma sistemi yaklaşık 40 yıl önce saptanmıştı. Bilim adamları bu proteinin 140 milyon yıl önce memelilerde ortaya çıktığında önemli bir rol oynamış olabileceğini düşünüyorlardı ve kimyasal ısınma soğuk çevre koşullarında hayatta kalabilmek için evrim açısından bir avantaj olarak kabul edilmişti.
Ancak son araştırmalar günümüzdeki birçok
balık soyunun 420 milyon yıl önce memelilerden tamamen bağımsız olarak aynı gelişmeyi yaşadıklarını göstermekte. Titremesiz sıcaklık oluşumu (nonshivering thermogenesis), hücrelerin mitokondirlerinde adenosin trifosfat biçimindeki enerjinin üretilmesini engelleyen UCP proteinlerinin etkisine dayanıyor. Bunun yerine sıcaklık enerjisi üretilmekte.
Bu süreç ise varlığı sadece memelilerde saptanan kahverengi yağdokusunda işlemekte. Ancak bilim adamları çok sayıda genom veri bankasını inceleyerek, zebra ve balon balıklarında da söz konusu proteine rastlamışlar.
Balıklar 420 milyon yıl önce dört ayaklı kara hayvanlarına ve en sonunda da insana giden evrim çizgisine saptıkları için, bu proteinin memeliler tarafından ‘keşfedilmediği’ apaçık ortada. Ama proteinin balıklardaki fonksiyonu henüz bilinememekte. Teorilerden biri, proteinin gerçekten de balıklarda sıcaklık üretmeye yaradığına dayanıyor.
İkinci bir teoriye göre ise protein tamamen farklı bir fonksiyona sahip olabilir. Mesela yağ asitlerinin taşıyıcıları olarak görev yaptıkları gibi hücrelerin dolayısıyla da organizmayı yaşlandıran süreci baskılıyor olabilir. Çünkü diyor Klingenspor, UCP proteinleri, mitokondrilerdeki oksijen radikallerinin oluşumunu da engellerler.
İlk kez kırmızı ışık yansıtan bir medüz bulunduBulgu, derin deniz canlılarının kırmızı ışığı da algılayabilmelerini göstermesi açısından önem taşımakta.
Kaliforniya sahillerinde 1600 ve 2300m derinlikte Erenna familyasına ait medüzleri araştıran Steven Haddock, bu bölgedeki medüzlerin diğer Erenna medüzlerinden farklı olarak
yengeç değil balıkla beslendiklerini söylüyor.
Bilim adamının toplamış olduğu örnekler bugüne dek bilinmeyen bir türe ait. Medüzlerin dokunaçları merkezi bir saptan dallanıp budaklanmakta ve avlarını hareketsiz kıldıkları zehirli ısırgan hücrelere sahip.
Araştırmacılar saplarda kırmızı ışıyan noktalara da rastlamışlar. Genç dokunaçlardaki ışık mavimsi yeşil, yaşlı dokunaçlardaki ise kırmızı yansıyor.
Kırmızı ışığın derin sularda avların medüzlere çekilmesinde işe yaradığı tahmin edilmekte. Mavimsi yeşil ışık biyolojik gazışıyla oluşmakta. Gazışı daha öncelerde bu tür medüzlerde görüldüyse de bunlar sadece savunma mekanizması görevini görüyordu. Kırmızı ışık flüoresanla meydana gelmekte.
Bir madde mavimsi yeşil ışığı soğurarak diğer dalga boylarında yani kırmızı ışık olarak yansıtmakta diye açıklanıyor Spiegel’deki haberde. (www.spiegel.de). Bulgu derin deniz canlılarının kırmızı ışığı da algılayabilmelerini göstermesi açısından önem taşımakta.
Baltık denizinde dev balina cesedi
Geçtiğimiz haftalarda Baltık denizi sahillerine 18m uzunluğunda bir balina ölüsü vurdu. Uzmanlar sansasyonel bulgunun, henüz tam gelişmemiş erkek Fin balinasına (Balaenoptera physalus) ait olduğunu bildirdiler. 40 tonluk hayvan aynı gece bilimsel araştırmalarda kullanılmak üzere Stralsund Deniz Müzesi’ne taşındı. Deniz müzesinden yapılan açıklamaya göre 14.yy’dan bu yana Baltık denizinin güneyinde beş ölü Fin balinası bulunmuş. Bilim adamları, iskeletinin büyük bir olasılıkla 2008 yılından itibaren müzesinin yeni binasında sergilenmeye başlanacağını bildirdiler.