Divriği başyapıtı için son bir çağrı

Güncelleme Tarihi:

Divriği başyapıtı için son bir çağrı
Oluşturulma Tarihi: Eylül 16, 2006 00:00

Divriği Ulucamisi ve Şifahanesi İslam ve Türk tarihinde özellikle heykel niteliğindeki bezemeleriyle eşi olmayan bir yapıdır. Divriği Ulusal Mucizesi nasıl korunur, nasıl korunmaz? Türkiye’nin bu eşsiz ve ulusal kültür için paha biçilmez başyapıtı, bir müzelik yapıdır. Yapı acilen bütünüyle korunma altına alınmalı, yani bir müzeye dönüştürülmeli.

Basınımızda ülkemizin en önemil tarihi eserlerinden Divriği Ulu Camiinin restorasyonu üzerine yazılar çıkmaya başladı. Konunun uzmanı, Kent ve kültür tarihçisi, mimar Prof. Dr. Doğan Kuban’ın bu konuda daha önce yaptığı son çağrıyı, sayfalarımıza alıyoruz. Ayrıca Divriği ile ilgili kapsamlı bir broşürü şu adresten indirmek mümkün: www.yapi.com.tr/V_Images/haberler/attachment/divrigi.pdf

"Bir süredir tartışılan Divriği Ulucamisi ve Şifahanesi Restorasyonu ile ilgili olarak kamuoyunun aydınlatılması çabasını sürdürmek gerekir.

Bu konuda Mimarlar Odasından, İCOMOS Türkiye temsilcilerinden, TAÇ Vakfından, restorasyon derneklerinden, Üniversitelerden, Mimari ve sanat tarihçilerinden, tarihçilerden aydınlardan yeteri kadar ses çıkmadığına göre, Türkiyenin bu eşsiz ve ulusal kültür için paha biçilmez başyapıtı, Türkiyede restorasyon adı verilen yarım-teknik tamirlerin sonucunu diğer ortaçağ yapıtlarıyla paylaşacak demektir.

Bu, anlıyan için bir karabasandır. Çağrıyı yineliyorum:
/images/100/0x0/55eb5dbdf018fbb8f8bc75b9

1. Divriği Ulucamisi ve Şifahanesi İslam ve Türk tarihinde özellikle heykel niteliğindeki bezemeleriyle eşi olmayan bir yapıdır.

2. Bu yapının kurtarılması bağlamında bilgili ya da cahil, sorumlu ya da sorumsuz her vatandaşın iyi niyeÏtinden şüphelenilemez. Fakat bunun nasıl yapılacağı konusunda yeterli bir bilgi birikimi yoktur.

3. Divriği bezemeleri yarım yüzyıldır bilgisizce ve kayıtsızca yapılan sözde restorasyonlar ve bakımsızlıktan bugün acınacak durumdadır. Ve tehlikeli bir bozulma sürecinin sınırına gelmiştir. Bundan böyle bunlar üzerinde teknik bir spekülasyon yapılamaz. Divriği çok değerli bir sanat yapıtıdır, bir islami ortaçağ heykelidir.

4. Türkiyede Tarihi eser restorasyonu, özellikle Selçuk dönemi gibi kesinleşmemiş bir üslup çağında, bilgisizlik, teknik yetersizlik, ihale süreci denen gelişmemiş yasal düzenleme ve son zamanlardaki her tür estetik kontroldan uzak kullanımlar nedeniyle, çok kez, yapıların tarihi kimliklerini yitirmelerine neden olan bir olgudur.

Bu ortamın sonucu olan restorasyon kültürü Divriği ve benzer yapıların taşoyma bezemelerini koruma gibi teknik ve estetik olarak çok karmaşık bir sorunun üstesinden gelecek bir olgunluğa ve yeterliliğe hiç bir zaman erişmemiştir. Ve Divriği taçkapıları bezemesi türünden bir uygulama hiç bir zaman yapılmamıştır. Bunu yapabilecek bir iki teknisyenin de böyle bir deneyimi olmamıştır.

Taşoymanın uzmanı yok

Kaldı ki bu tür uzmanların özgür ve uzun vadeli çalışmasını sağlıyacak yasal ve kurumsal çerçeve de hazır değildir. Başka bir deyişle Anadolu-Türk Ortaçağının temel özelliği olan taşoyma bezeme şimdiye kadar bilimsel bir restorasyon konusu olmamıştır. kaldı ki ortaçağın taşoyma bezemeleri konusunda bilgili olan sanat tarihçileri restorasyon kriterlerinden habersizdir. Restorasyon uzmanları da ortaçağ bezemesinden habersizdir. Daha insaflı olmak gerekirse, bunların bir uygulamada şimdiye kadar yanyana geldiği görülmemiştir.

5. Türkiye’de yasal ve yönetmeliksel çerçeve, nekadar özel koşullar yaratılırsa yaratılsın, bu tür bir restorasyon için yeterli değildir. Hatta zararlıdır. Bir işe ayrılan parasal kaynağın belirli bir sürede harcanması gibi bir zorlama da hangi tür ihale yapılırsa yapılsın, restorasyon uygulaması için sakıncalıdır.

Kaldı ki her ihalede müteahhit bir an önce parasını almaya çalışan bir işadamıdır. Bir eski eser sevgilisi değildir. Bu ve buna benzer kısıtlamalar Divriği ve benzeri bir kaç yapı için özel bir yasa çıkarılmasını ve restorasyon kontrolunun idarelerce değil, bir uzmanlar kurulunca kontrol edilmesini gerektirir.

Divriği bir müzelik yapı

6. Bütün bu koşullar ve gözlemlerin ötesinde Divriği Taçkapılarının eşsiz bezemelerini taşıyan taş malzeme tümüyle bozulmanın sınırındadır. Her taşın üzerindeki sayısız motif de o taşla birlikte erimektedir. Bu kapılar Ortaasyadan Anadoluya bir sanat ortamının bütün deneyimlerini yansıtan birer müzedir. Tasarımları da sadece bu yapıda görülmektedir.

Kısaca Divriği bir Müzelik yapıdır. 1228 tarihli neredeyse sekizyüz yıllık bir yapının küçük boyutlu binbir motifini bir taş duvar gibi kimyasal yöntemlerle beş-on senelik garantilerle dış etkilere açık bırÿakmak riskini herhangi bir Türk sanat tarihçisi ve aydını kabul edemez. Bunu önerebilecek malzeme uzmanlarının ortaçağ sanat tarihi bilgisi sınırlıdır.

Kaldı ki kimyasal müdahele rüzgar, don, kar gibi etkenlerin ve insan faktörünün yaratacağı tehlikelere karşı bir koruma olanağı vermez. Çünkü bu motiflerin bir çok ayrıntısı zaten bir kaç santimetre kalınlığındadır. Ve hepsi birbirlerinden farklıdır.

7. Yapının bütünüyle korunma altına alınması acil bir zorunluluktur. Yani yapının bir müzeye dönüştürülmesi gerekir. Bu yapının bir örtü altına alınması demektir. Bu örtü bir hangar olmayacaktır. Estetik niteliği yüksek, şeffaf çelik-cam bir tasarım olacaktır. Camın rengi içerde belki bir az aydınlatılmış yapıyı dışarıya yansıtacak nitelikte, fizik sel nitelikleri ise içeride istenecek iklim koşullarını yerine getirecek şekilde saptanacaktır.

Kısaca bir müzenin bütün koşullarını sağlıyacak bir mimari ve strüktüral tasarım olacaktır. Kuşkusuz bu müzenin çevresi temizlenerek çirkin yapılaşma tasfiye edilecek, ve eskiden olduğu gibi, yapı kent tacı olarak bir yeşil alan içine alınacaktır.

Acilen ne yapılmalı

8. Yapının sınırlı bir heyelan alanı içinde olması söz konusudur. ve yamaçtan ve çevreden inen suyu almaktadır. Bunlar teknik olarak inşaat mühendislerince çözümlenecek sorunlardır. Örtünün tasarımı ise ilginç bir mimarlık-mühendislik tasarımıdır. Ve belki uluslararası bir yarışma konusudur.

9. Yapı ancak kuru ve sağlıklı bir ortama kavuşturulduktan sonra restorasyonla ilgili sorunlar, genel olarak varolanı koruma üzerinde yoğunlaşabilir. Yenileme yapılamaz. Bu bezeme burnu kırık antik heykel gibi korunacaktır. Yapı özerindeki uydurma çatılar kaldırılacaktır. Fakat bütün bunlar yapılana kadar en acil iş artık yapının hava etkilerine maruz bırakılmaması ve arsa drenajının yapılmasıdır.

Bugün gereken ve Sivas Valisinin yasal nedenlerle kullanmak istediği para, yapılması anıtın estetik yaşamını sona erdirecek müdahelelere değil, bu acıl korumaya ayrılmalıdır. Binanın deprem ve heyalan olasılığına karşı askıya alınması, yeraltı suyunun drenajı, yapının tümünün suya karşı korunacak geçici bir çatı ile örtülmesi bunu yaparken kapalı bir mekanın yaratacağı iklim koşullarının gözönü alınması, belki cami önündeki terasın güçlendirilmesi gibi, tahsis edilen bütçeyi rahatça harcıyacak işler vardır.

10- Bir ulusal iyiniyetin, bilgisizlik ve belki de açgözlülükle bir ulusal felakete dönüşmemesi için, Divriği bezemesi araştırıcısı ve Türkiyedeki restorasyon alanının en eski temsilcilerinden biri olarak, bu çağrıyı bir ahlaksal ve ulusal görev bilinci ile yineleme zorunluluğunu duyuyorum.

Doğan Kuban İTÜ Mimarlık Fakültesi Eski Restorasyon ve Mimarlık Tarihi Kürsüsü başkanı, Mimarlık Tarihi ve Restorasyon Enstitüsü kurucusu, Türkiye İCOMOS ve Taç Vakfı Kurucusu, Anıtlar Yüksek Kurulu eski üyesi, Koruma alanında bir çok kez ödüllendirilmiş bir uzman, Amerikan Mimarlar Enstitüsü Şeref Üyesi, ve TÜBA Şeref Üyesi ve ’Divriği Mucizesi ’kıtabının yazarıdır.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!