Güncelleme Tarihi:
Kamuoyunun gazını almak için arada bir kere bunu Guti ile delse de sözkonusu yapı Beşiktaş’ın genel karakteriyle daha çok örtüşüyor: Mücadeleci ve kontravari ataklarla çıkan bir takım. Ancak bu kadro umut veren oyununu skor olarak yeterince taçlandıramamıştı; o günden bugüne... Portekizli hocanın ısrarı, dün özellikle ilk yarıda ödüllendirilmeyi haketti ama forvetler çok bonkördü.
Kiev, her zamanki standardını dün de koruyup ‘yürek hoplatan’ tehlikelerini yine yarattı. Fakat önemli olan hücumda Beşiktaş’ın ne kadar verimli olup olamayacağıydı. İlk devre pozisyon üretiminde çok verimli, neticelendirmede ise çok verimsizdi. Devrenin golsüz kapanması haksızlıktı.
“Ben buradayım” dedi ama
İlk devrenin iki handikapı daha vardı: Oyundaki kopukluklar ve Simao’nun defalarca “Ben buradayım” diyen Almeida’yı bir kez olsun doğru düzgün görememesi. Quaresma ise eskiye oranla her topta arkadaşlarını görmek istediyse de kestiği toplar çoğunlukla rakipten döndü.
Bu arada son lig maçında iki kırmızı gören Kievlilerin hırslarını alamadıkları görüldü. Norveçli hakemin atmaya kıyamadığı Garmash’ı Semin ikinci yarı sahaya sürmeyi göze alamadı.
Dünkü Kiev’in oyun ahlakını pek beğenmedim. İki takımın 60’tan sonra durmasını bekledik ama onlar aksine 60’a kadar durarak oynadı. 67’deki Egemen’in kafası, bundan önce Kiev’den sayısız duran top golü yiyen Kartal adına topyekün bir cevap niteliğindeydi. Golden sonra oyun yeniden hareketlendi. Kiev, tedbirsizce yüklenerek oyuna Holosko’yu davet etti ama Carvalhal, ileride top tutmak adına Edu’yu tercih etti.
Ve o son dakika... Futbol tarihine geçen o sahnede Beşiktaş golü yeseydi büyük haksızlık olurdu ki zaten ‘son dakika istihkakı’nı Kiev’de tamamlamıştı... Beşiktaş, 90 dakikalık yüksek mücadelesiyle ‘dinamo’ sıfatını gerçekten haketti...