Güncelleme Tarihi:
Futbolun tarihi asla Maradonasız yazılamaz. O, Arjantin'in dünya futboluna armağan ettiği hiç kuşkusuz en büyük yeteneklerden biri. 30 Ekim 1960'ta başkent Buenos Aires'in dışındaki Lanus'ta dünyaya gelen küçük dev adam, Argentinos Juniors'a gitmeden önce Los Cebollitos'ta (Minik Soğan) oynadı. 16 yaşındayken, Macaristan'a karşı Arjantin milli formasını giyerek Arjantin'in en genç milli olan futbolcusu unvanını kazandı. İki yıl sonra kaptanlığını yaptığı takımla Dünya Gençler Şampiyonluğunu kazanmasının ardından, 1 milyon sterline Boca Juniors'a transfer oldu. Başarılı futbolunu, Boca formasıyla da sürdüren Maradona 1979 ve 1980'de Güney Amerika'da yılın futbolcusu seçildi.
1982'de rekor bir transfer ücretiyle (5 milyon sterlin) İspanya ve dünya futbolunun devlerinden Barcelona'ya transfer olan Maradona, aynı yıl dünya kupasına ev sahipliği yapan İspanya'da final heyecanını, yeni evi Estadio Nou Camp'da yaşamaya hazırlanıyordu. Ancak finallerde her şey genç yıldızın istediği gibi olmadı ve 2. Turda Brezilya'ya 3-1 yenildikleri maçta kırmızı kartla oyun dışı kaldı.
Katalan ekibindeki ilk sezonunda lig, kupa ve Süper Kupa şampiyonluklarında önemli pay sahibi olan Arjantinli yıldız, 2 yıl sonra bir başka transfer rekoruna (6 milyon 900 bin Sterline) imza atarak, bu kez İtalya ekibi Napoli’ye transfer oldu. Maradona'nın gelmesiyle Napoli, 1987'de hem lig, hem de kupa şampiyonluğunu kazanarak duble yaptı.
Napoli'deki bu başarısından 1 yıl önce, 1986 Meksika Dünya Kupası'nda muhteşem futboluyla herkesi büyüleyen sihirli krampon, attığı 5 golden özellikle ikisiyle hafızalarda yer etti. Dünya Kupası tarihinin en çok tartışılan gollerinden birini, İngiltere'ye karşı "Biraz el biraz kafa" ile atan Maradona, bu golden sadece 4 dakika sonra kendi yarı sahasından aldığı topla, bütün İngiliz defansını peşine takarak, kale sahasına kadar girdi, bir raket gibi kullandığı sol ayağı ile Shilton'ı ikinci kez mağlup etti. Maçtan sonra ilk golünü anlatan Maradona, topu elle kaleye gönderdiğini itiraf eder nitelikte "Tanrı'nın eli" demişti. Bu açıklama biraz da 1982 yılında Falkland Adaları için İngiltere ile yaptıkları ve kaybettikleri savaşa gönderme taşıyordu.
Napoli formasıyla Çizme'deki başarılarını sürdüren Arjantinli yıldız, 1989'da lig ve UEFA Kupası şampiyonluğunu yaşadı.
Bir yıl sonra bu kez en büyük futbol şölenine İtalya ev sahipliği yapıyordu ve Maradona yine Arjantin Milli Takımı'nın kaptanlık bandı kolunda sahaya çıkıyordu. 4 yıl önce Meksika'da Batı Almanya'yı, Brown, Valdano ve Burruchaga'nın golleriyle 3-2 yenen mavi-beyazlıların karşısında bu kez Batı Almanya değil, Berlin duvarının yıkılmasının ardından, 1 Şubat 1990'da Doğu Almanya ile birleşen tek bir Almanya vardı ve 86'nın rövanşını istiyorlardı.
Brehme, Kohler, Augenthaler, Buchwald, Hässler, Littbarski, Matthäus, Klinsmann ve Völler gibi yıldızlardan kurulu Almanya, rövanşı, Brehme'nin 85. dakikada attığı penaltı golüyle 1-0 kazanarak, kupayı müzesine götüren taraf oldu. Kupa, kaptan Matthaus'un ellerinde havaya kalktığında Maradona, gözyaşlarını tutamıyordu...
Futbol kariyeri boyunca yükselen bir grafik çizen Maradona için, 90 finalinin kaybedilmesi belki de sonun başlangıcı olacaktı. İki kez uyuşturucu skandalına adı karışan yıldız oyuncunun, 1994 yılında Amerika'daki finallerde Yunanistan'a attığı muhteşem gol, "hala bitmedim" mesajını vermek ister gibiydi ama oldukça kilo aldığı gözlenen yıldız oyuncunun, Nijerya maçı öncesi doping yaptığının tespit edilmesinin ardından turnuvadan ihraç edilmesi kupa tarihinin en büyük skandallarından birisi olarak hafızalara kazındı.
21 kez giydiği Arjantin Milli Takımı forması ile Uwe Seeler ve Wladislav Zmuda'nın rekoruna ortak olan Maradona'nın, Dünya Kupası hikayesinin üzücü olduğu kadar dramatik bir şekilde son bulması, özellikle hayranlarını hayal kırıklığına uğrattı. Alman Lothar Matthaus, Fransa 98'de giydiği Alman Milli Takımı forması ile bu rekorun yeni sahibi oldu.
Yeşil sahalardaki futbol kariyerini 10 Kasım 2001'de yapılan muhteşem bir jübile ile noktalayan Diego Armando Maradona, futbolseverlerin hafızalarında Pele'nin yanında gelmiş geçmiş en büyük futbolculardan birisi olarak hatırlanacak.