Oluşturulma Tarihi: Ağustos 26, 2006 00:00
Dolly adı verilen kuzunun doğumu biyolojik bir devrim olarak tarihe geçti, ancak ardından yaşananlar hiç de düşünüldüğü gibi olmadı. Günün birinde insanın da klonlanabilecek olmasından duyulan kaygılar daima ön plana çıktı.
Koyun Dolly’nin klonlanmasının üzerinden tamı tamına 10 yıl geçti. 3 yıl önce ölmesine karşın karşın Dolly tarihteki ünlü isimlerin arasındaki yerini çoktan aldı. Dolly’nin yaratıcıları İngiltere’de Roslin Enstitüsü’nden Ian Wilmut liderliğinde bir grup bilim insanı. "Biyolojik açıdan başardığımız işin büyüklüğünün tabii ki farkındaydık ancak yansımalarının bu denli fazla olacağını aklımıza getirmemiştik işin açıkçası" diyorlar.
Dolly’nin efsanevi doğumundan 10 yıl sonra biyoteknoloji alanında bir devrim niteliğinde olan klonlama umutları ve korkuları hálá bünyesinde taşıyor.
Dokuların yenilenmesi
Dolly, bir yetişkin hücresinin yeniden programlanmasından ortaya çıktı. Ancak en başından beri politikacılar bu buluşun üzerini örtmeye çalıştılar.
Medyada atılan başlıklar, Roslin’deki ekibin bilimsel başarısına ya da klonlama teknolojisinin daha geniş alanlarda kullanımına yönelik olmaktan çok, günün birinde insan da klonlanabilecek olunmasından duyulan kaygılara yoğunlaştı.
Oysa klonlama teknolojisinin öyle farklı ve insan sağlığında yeni açılımlar yaratabilecek kullanım alanları bulunuyor ki...
Kimi bilim insanları tedavi amaçlı klonlamanın potansiyel yararları üzerine odaklandılar. Kök hücreleri, hastalık ve yaralanmalar sonucu hasar gören ve kaybedilen dokuların yeniden oluşturulması konusunda araştırmalar yaptılar.
Planları neydi
Roslin’deki ekip Dolly’yi yaratırken, dünyadaki canlı hayvan stokunun artacağını dolayısıyla küresel açlığın önlenmesine katkıda bulunacaklarını düşünmüşlerdi. Faaliyet alanları içine klonlama teknolojisini de yerleştiren şirketler, genetik değişime uğramış hayvanlar yaratılması sayesinde insanlara organ naklinin daha kolaylaşması ya da yeni ilaçların ortaya çıkması konusunda yoğunlaştılar.
Öyle sanıldığı gibi dünyayı ele geçirmeye hazırlanan yeni Hitler’ler klonlanmadı.
Özetle, klonlama denince birbirinden ayõrt edilmesi gereken iki farklõ konu bulunuyor; tedavi amaçlõ klonlama (therapeutic cloning) ve çoğalmaya yönelik klonlama (reproductive cloning).
Tedavi amaçlõ klonlamada amaç, kişiye özel kök hücreleri (stem cells) üretmek. Kök hücreleri yetişkin canlõda bulunan farklõlaşmõş hücre tiplerinden herhangi birine dönüşerek bozulmuş ya da hastalõklõ dokularõ yenileme özelliği sergiler.
Hasta, reddedebilir
Eğer kök hücresi kişinin kendi genetik materyalini taşõmõyorsa bu uyumsuzluk hücrelerin hasta tarafõndan reddedilmesine yol açar. İşte bu noktada klonlama tekniklerine ihtiyaç duyulur.
Çekirdeği çõkartõlmõş insan yumurtasõna hastadan alõnmõş hücre çekirdeği aktarõlõr; kültür ortamõnda yetiştirilen ve yaklaşõk 100 hücreye sahip olan embriyon, kök hücre kaynağõ olarak kullanõlõr.
Daha sonra ihtiyaca göre bu embriyonik kök hücrelerinin kan hücreleri, sinir hücreleri gibi farklõlaşmõş hücre gruplarõna dönüşmeleri sağlanarak hastanõn kullanımına sunulur.
Eğer kültür ortamõndaki bu embriyo taşõyõcõ, anneye yerleştirilir ve bebeğin doğmasõ sağlanõrsa o zaman çoğalmaya yönelik klonlama, (reproductive cloning) gerçekleşmiş olur.
Karşı çıkanlar var
Bilim dünyası tedavi amaçlõ klonlama teknikleri kullanarak alzheimer, şeker hastalõğõ, lösemi gibi hastalõklarõ tedavi etmenin yollarını arıyor.
Ancak tedavi amaçlõ klonlama çalõşmalarõna karşõ çõkanlar da var. Özellikle insan embriyonunun kullanõlmasõ ahlakî tartõşmalarõ beraberinde getiriyor.
Bu yöntemi savunanlar yaklaşõk 100 hücreden oluşan, henüz mikroskopik boyutlarda olan ve hiçbir organa sahip olmayan embriyolarõn deneylerde kullanõlmasõnõn ahlakî olarak bir problem oluşturmamasõ gerektiğini iddia ediyorlar.
Bir kõsõm biyologlar ise kõsõrlõk merkezlerindeki tüp bebek çalõşmalarõ sonucunda araştõrma kurumlarõna bağõşlanan yüzlerce ekstra embriyonun olduğunu ve bunlarõn tedavi amaçlõ klonlama çalõşmalarõnda kullanõlabileceğini vurguluyorlar.
Embriyonun yaşı
Bazõ araştırmacılar, sinir hücrelerinin oluşmaya başladõğõ 14 günlük süre sonunda embriyoların birey sõfatõnõ kazandıklarını, bu nedenle 14 günlükten küçük embriyoların bu teknik için kullanõlabileceğini savunuyorlar.
Kimi araştırmacılara göre ise embriyolar ilk günden itibaren birey sõfatõnõ kazanõyorlar dolayısıyla embriyolarla uğraşmanõn insanlarla uğraşmaktan farkõ yok.
Diğer bir grup araştõrmacõ ise kök hücrelerinden yararlanmak için embriyolardan yararlanmak yerine, yetişkin bedeninde hálihazõrda bulunan kök hücrelerini kullanma yollarõnõn bulunmasõ için çaba harcanmasõnõn daha isabetli olduğunu ifade ediyor. Yani ortamda çok değişik fikirler var.
Klonlama çalõşmalarõnõn düzenlenmesi ile ilgili kanunlar ele alõnõrken toptan yasaklayõcõ bir kanun yerine, tedavi amaçlõ klonlama ile insan klonlama ayrõ olarak ele alõnõp değerlendiriliyor.
Tedaviye yönelik klonlama hakkõnda tartõşmalar sürerken, bazõ ülkeler tedavi amaçlõ klonlamayõ 14 günlükten küçük embriyolarõn kullanõlmasõ şartõyla yasallaştõrmõş bulunuyorlar.
Klonlamanın kilometre taşları
Temmuz 1996: Yetişkin bir hücreden bir memelinin klonlanması başarı ile gerçekleşti ve koyun Dolly dünyaya geldi. Dolly adını ünlü şarkıcı Dolly Parton’dan aldı.
Şubat 1997: Dolly ünlü Bilim Dergisi Nature’ aracılığı ile tüm dünyaya tanıtıldı.
Aralık 1997: Dünya Sağlık Örgütü insan klonlanmasının yasaklanmasını talep etti.
Aralık 1998: Dolly tarzı klonlama bu kez fareler üzerinde denendi ve klonlanan farelerden yeni klonlamalar yapıldı.
Nisan 1999: İlk klonlanmış keçi dünyaya geldi.
Mart 2002: İlk klonlanmış domuz doğdu.
Ocak 2001: İki bilim insanı Panos Zavos ve Severino Antinori insan klonlamayı düşündüklerini açıkladılar.
Ocak 2001: Dolly’in artrit olduğu ortaya çıktı.
Eylül 2001: Fransa ve Almanya BM’ye insan klonlanmasının yasaklanmasını önerdiler.
Kasım 2001: İleri Hücre teknolojisi adlı şirket, 6 hücreye kadar büyüyebilen insan embriyonunun klonlandığını açıkladı.
Aralık 2001: İlk klonlanmış kedi doğdu.
Aralık 2002: Merkezi Kanada’nın Quebec eyaletinde bulunan Raelians tarikatı ilk insan embriyonunun klonlandığını açıkladı. İddiayı doğrulayacak somut veriler bulunmadı.
Şubat 2003: Dolly, koyunlarda sık raslanan bir viral enfeksiyondan dolayı öldü.
Mayıs 2003: İlk klonlanan at dünyaya geldi.
Kasım 2003: ABD Gıda ve Sağlık Örgütü klonlanan hayvanlardan elde edilen süt ve etin güvenilir olduğunu açıkladı ancak klonlanan hayvanların etlerinin yenebileceğine dair bir yasa yürürlüğe girmedi.
Şubat 2004: Güney Kore’de Seoul Üniversitesi’nden Woo Suk Hwang ve ekibi, klonlanmış insan embriyosundan ilk kök hücreyi yarattığını iddia etti.
Kasım 2004: Klonlamayı yasaklayan Birleşmiş Milletler Anlaşması’ndan vazgeçildi.
Aralık 2004: İlk klonlanmış kedi satıldı.
Mayıs 2005: Hwang insan embriyonundan klonlanan 11 embriyonik kök hücre kültürünün üretildiğini açıkladı.
Kasım 2005: Kore’de klonlama skandalı patlak verdi. Hwang ve ekibi etik olmayan yollardan klonlama yaptığı için suçlandı.
Haziran 2006: Hwang’ın mahkemesi başladı. Eğer suçlu bulunursa 5 yıl hapis cezasına çarptırılacak.