Derbilerin kaçak taraftarları

Güncelleme Tarihi:

Derbilerin kaçak taraftarları
Oluşturulma Tarihi: Mart 03, 2013 00:00

Derbiler futbolun tadı tuzu. Ama İstanbul’un üç büyüklerine getirilen derbi deplasman yasağı bu futbol zevkine limon sıktı. Ancak taraftar yasak dinler mi hiç? O gün için rengini değiştirir, o stada girer. Biz de derbi kaçaklarını bulduk, rakip tribündeki 90 dakikalarını dinledik

Haberin Devamı

Yılların tiyatrocularına bile meydan okuruz

Alp Büyükkara (Galatasaraylı, THY’de pilot adayı)

Derbilerde mutlaka deplasman seyircisine ayrılan yerde olurum. Ama birkaç yıl önce bilet bulamayınca İnönü Stadı’ndaki Beşiktaş maçını rakip seyirci arasında izleme tecrübesini yaşadık. Yalnız değildim, benim gibi bir grup Galatasaraylı arkadaşımla gittim maça. Ancak o grup dışında Galatasaray tribününden aşina olduğumuz birçok taraftarı orada görmek çok şaşırtıcıydı doğrusu. O maça golsüz bitti, yani ne gol sevincimizi ne de üzüntümüzü saklamak zorunda kaldık. Ancak böyle maçlarda gol pozisyonlaru da en az goller kadar tehlikelidir rakip tribüne karışmış taraftar için. Kaçan gollerde ağzımızdan otomatikman çıkan ahları ve vahları sevinç nidasıymış gibi gostermek de, kendi kalemizdeki tehlikenin savuşturuduğu andaki rahatlığı da üzüntüymüş gibi göstermek de inanılmaz zor bir şeydir. Valla bence bu konuda yılların tiyatro oyuncularına bile meydan okuruz.

Haberin Devamı

En keyiflisi kısmı rakibin hüznünü izlemek

Gün Kırmızıoğlu (24, Beşiktaşlı, ABD’de master yapıyor)

2007’de Kadıköy’de Fenerbahçe taraftarı arasında izlediğim maçı unutamam. Tabii her yer sarı lacivert. O mekâna ve ortama ait olamama duygum had safhada. Arkamdaki amcalar Besiktaş’ı dümdüz edecek kadronun bu olduğunda hemfikir. Kıraç’ın 100. Yıl şarkısı beşinci kez çalınıyor. Bir yandan da kale arkasındaki siyah-beyaz tribünden yükselen marşlar tedirginliğimi alıyor. Maç başladığı andan itibaren sanki ben de sahadayım. Çok geçmeden, Bobo 3. dakikada golünü atıyor. Maça öncesi çoğu kez prova ettiğim gol sevinci pek işe yaramıyor. Derin sessizlikte kolayca duyulan bir ‘hah’ sesi ve koltuktan hafifçe yaylanıyorum. Sonra uzaklardan gelen bir gürültü, uzakta ama aslında çok yakında. Ben de o tribünde olmak istiyorum. Arkamdaki amcalara bakmak için arkaya dönüyorum ve işte günün en keyifli kısmı asıl orada başlıyor. Bir tribün dolusu Fenerbahçeli’nin hüznünü, sinirini, hayal kırıklığını içime çekiyorum. Paha biçilemez… Suratımda en ufak bir mimik yok ama eminim ki gözlerim parlıyor. Ama bu keyif çok sürmüyor. Fenerbahçe iki gol atıp maçı alıyor. Sevinmek için sevmedik ki deyip eve dönüyorum.

Haberin Devamı

Durumu kurtarmak için savunmaya küfrettim

Genco Ulaş Akyol (Özel sektörde çalışıyor, Fenerbahçeli)

2006-07 sezonunda Fenerbahçe 100. kuruluş yılında şampiyonluğa yürürken takımı hiç yalnız bırakmadım. Deplasmanlarda bile yerimi aldım tribünde. Bunlar arasında 5 Mayıs 2007’de İnönü Stadı’nda oynanan Beşiktaş maçı da vardı. Gide gide en azılı Beşiktaşlıların bulunduğu Kapalı Tribün’e gittim. Hem de en ön sıradaydım. Maçın ilk yarısında Mateja Kezman kalecinin üzerinden aşırtma golü atınca kendimi tutamamadım, refleksle havaya sıçradım. Tabii bütün bakışlar bana döndü. Etrafımdaki tüm Beşiktaşlıların bakışlarını görünce durumu kurtarmak için sanki kendi takımımmış gibi Beşiktaş savunmasına esaslı bir küfür edip yerime oturdum. Kezman gol sevinci sırasında sus işareti yaparker beni di susturmuş oldu.
 
Anlamasınlar diye Fenerbahçeli’ye sarıldım

Haberin Devamı

Ümit Akpınar (25, Özel sektörde çalışıyor, Galatasaraylı)

Deplasmanlara gitmeden önce hep beraber Mecidiyeköy’de buluşuruz. Maçtan önce marşlar söylenir, tezahüratlar yapılır, maça öyle gidilirdi. Ancak bu seferki farklıydı. Şükrü Saracoğlu Stadı’na vardığımda etrafımdaki herkes sarı lacivertti. Tabii her şey ve herkes çok yabancı geliyordu bana. 24. dakikada Alex golü attı. Herkes çılgınlar gibi sevinmeye başladı. Hatta yanımdaki adam bana sarıldı, ben de ona ancak “Güzel” diyebildim. Hayatımda ilk kez Galatasaray’ın yediği golde biri bana sarılıyordu, şaşkındım. İki dakika sonra bu sefer de Kezman golü atınca, Migros tribünü yıkıldı. Herkes üst üste, alt altaydı. Galatasaraylı olduğumu anlamasınlar diye ne yapacağımı şaşırdım. Bu maçı bir şekilde kazanmalıydık. İkinci yarı başladı. Yanımdaki adama devamlı “Bir kaza golü yiyeceğiz” diyordum, o da “Allah korusun” diyordu. Galatasaraylı Necati golü kaçırınca benden “ah” sesi çıktı, ben de “Ah Volkan ah az kalsın yiyordun” diye toparladım. 54. dakikada Ümit Karan’ın attığı gole içimden sevinebildim ama yanımdaki adama “bak golü yiyeceğiz demiştim” dedim. Maçı Galatasaray kaybetti. Benim de hayatım boyunca unutamayacağım bir tecrübe oldu.

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!