Güncelleme Tarihi:
Bir takımın başarılı olabilmesi, özelikle de takım olmasını sağlayacak ruha kavuşabilmesi için, kaliteli oyuncuların bir araya gelişi kadar, geliş şartları da önemli. Bu gerçeği kabul etmeyen çıkar mı bilmem ama ben kabul edenler sınıfındayım.
Gülşah Erkaya yazıyor |
Galatasaray ve Beşiktaş transferde kendi elleriyle bozdukları bazı dengeleri, özellikle de para konusunda bozdukları dengeleri takım psikolojisinden uzak tutmak için çaba gösteriyorlar.
‘Gitmez’ ya da ‘gitmesin’ diyebileceğiniz bazı oyuncuların gitmesine izin verilmesi ya da yol açılması hep bu dengelerin bozulması korkusundan kaynaklanıyor olabilir.
Galatasaray da Ümit ve Hasan, Beşiktaş’ta Gökhan ve Serdar gibi oyuncuların önünün açılması, yol verilmesi, gönderilmesi hep bu denge taktiğinin ürünü olabilir mi dersiniz?
Arda, Keita, İsmail, Topuz gibi isimlerin 5 aldığı bir ortamda, Ümit, Hasan, Gökhan gibi isimlere 2 verirseniz takım içinde ne denge kalır ne de ruh. Kimse açık açık “Parayı alan oynasın” demez. Ancak biz basın mensubu olarak pek çok kez kapalı kayıt sohbetlerde bu ve çok daha ağırı cümleleri futbolcuların ağzından duyduk. “Parayı veren düdüğü çalar” vermezsen bazıları çalar bazıları çalmaz. O zaman da takımda ne denge kalır ne de ruh.
Bu açıdan baktığınızda Galasaray ve Beşiktaş attıkları adımlarda dikkatli olmaya çalışıyorlar, en azından bozulan dengelerden rahatsız olabilecek oyuncuları safra olarak görüp, sıkıştıkları yerde sepeten atıyorlar. Etik açıdan yanlış ama takım açısından doğru davranış diyebiliriz.
Neden yazının bu kısmına kadar Fenerbahçe’den söz etmediğimi merak ediyor olabilirsiniz. Ama TOPUZ olayı zaten Fener’de denge falan bırakmadı gibi gözüküyor. TOPUZ transferinin ardından daha ilk dönemeçte “Ya bana da verin ya da teklifleri değerlediririm” diyen Kaleci Volkan “Denge İsyanı”nın ilk kıvılcımını yaktı bile.
Volkan haklı olarak Topuz’un transfer ücretini emsal göstererek kendi ücretini artırmaya uğraşıyor. Yıldırım Başkan haklı olarak örnek karar teşkil etmesin diye, Volkan’ın ücretini belli bir sınırda tutmaya çalışıyor.
Takım içi ücretleri mantıklı bir sınırda tutmak, ücretler arasında uçurumlar oluşturmadan takım oluşturup, sonra da ligde tutunmak için, başarılı olmak ve hayatta kalmak için çabalayan Anadolu kulüplerinin hali yıllardır bize dert olurdu. Ama bu derdi kimselere izah edemezdik. Çünkü ateş düştüğü yeri yakıyor.
Bu sezon aynı ateşin İstanbul takımlarına da düşmüş olduğunu görüyoruz. (Bundan gizli bir keyif aldığımızı gizlemek bize yakışmaz). Şimdi Anadolu olarak bozulan ve tutturulamayan dengelerin bu sezon büyükleri ne kadar tökezleteceğini hevesle gözlemleyeceğiz.
İstanbul tökezlerse, son sprintini de geliştirebilmiş bir Anadolu takımı aradan sıyrılabilir, diye umuyoruz. N’apalım, çıkmadık candan umut kesilmez...