DEVRE arası için düdük çaldığında
Galatasaray’da aslında hemen hemen herkes ligdeki sıralamadan memnundu. Memnundu çünkü sezon başında G.Saray’ı programlayanlar, yaşanılacak kaosun daha büyük olacağını hesaplıyorlardı.
Biliyorum G.Saray’ın ilk yarısını değerlendirirken, böyle bir sonuca varmam pek çok G.Saraylı’yı şaşırttı. Ama gerçek bu. Şimdi adım adım bu gerçeğin izlerini sürelim.
Adnan Polat ve ekibi
Kalli isminde karar kıldığında
"Bazı futbolcular" sonlarının geldiğinin henüz farkında değildi. Ama bunun farkına varmaları çok zaman almadı.
Önce
Necati, Ergün, Emre Aşık ile yollar ayrıldı.
Kalli, bunun gerekçesini
"Disiplin ve yaşlılık" olarak açıklıyordu.
Bu açıklama bazı futbolcuların tüylerini diken diken etti.
Kimin mi?
Elbette
Hakan Şükür’ün...
Ümit Karan’ın...
Polat ve ekibinin hazırladığı,
"Değişim programı" için düğmeye basılmıştı.
Güven duygusu zedelendiGÜVEN duygusu... Bir
futbol takımının olmazsa olmaz şartlarından biridir. G.Saray’da bu duygu ne yazık ki zedelenmeye başlamıştı.
Kalli, bazı futbolcularına güvenmiyordu...
Bazı futbolcular da, Alman hocaya... Ve birkaç yöneticiye...
Bu havayı, Florya’daki bir kaç idmanı izleyen herkes koklayabiliyordu.
Kalli, bir oyuncuyu yanına çağırıp özel olarak konuşmaya mı başladı...
Hemen bıyık altından gülmeler başlıyordu...
Alman hocanın bu ko
nuşmalarını
"Ayrımcılık" olarak niteleyip sinirleniyorlardı.
Benzer tavır
Felkamp’ta da vardı.
Yeşilyurt’ta Polat Otel’de kalan Kalli
, lobiye indiğinde birkaç futbolcuyu otelde görmüştü.
Aslına bakarsanız bunda garip bir şey yoktu. Polat Otel,
Adnan Polat’a aitti.
G.Saraylı futbolcuların oraya gitmesinden doğal bir şey olamazdı.
Ama nedendir bilinmez,
Kalli çok kızdı.
- Bundan sonra hiçbirinizi otelde görmeyeceğim.
O günden bu yana sarı kırmızılı futbolcular Polat Otel’e gitmiyorlar.
Lincoln’e verilenin karşılığı alınamadıLİNCOLN transferinden çok şey bekliyordu G.Saray. Ama Brezilyalı oyuncunun önemli maçlarda takımı yalnız bırakması herkesin canını sıkmaya başlamıştı.
Lincoln’ün futbolcularla bir sorunu yoktu. Kendini sevdirmişti herkese. Kimse onun hakkında olumsuz bir kelime etmiyordu. Ama
Lincoln "Sakatım" dedikçe ve önemli maçlarda evde oturunca yöneticiler sızlanmaya başladı.
Geçtiğimiz günlerde bir yönetici başbaşa konuştu
Lincoln’le...
- En çok parayı sana verdik. En büyük sevgiyi de sana gösterdik. Ama karşılığını alamadık.
Brezilyalı oyuncu da farkındaydı gerçeklerin.
- Haklısınız... Ama ikinci yarıda daha iyi olacağım. Ülkemden sağlam döneceğim.
Forma satışlarını patlatmasını istiyorlardı... Tribünlerin
Lincoln hayranları ile dolmasını...
Doğrusu o yeteneği ve becerisi vardı da Brezilyalı yıldızın...
Ama... Ama olmamıştı işte, ilk yarıda beklenen
Lincoln sahada yoktu.
Kulüp Florya’da bir ev kiralamıştı
Lincoln’e...
Lincoln’ün yanında iki Brezilyalı genç arkadaşı daha kalıyordu.
Ve her yere birlikte gidiyorlardı.
Kimi zaman maçtan önce... Kimi zaman da maçtan sonra...
Jübileyi kabul etmedi ’oyna’ deyince koşamadıSEZON başında G.Saray kampı... İsmi bende saklı bir yönetici arkadaşlarına dert yanıyordu:
- Hakan Şükür’e jübile teklif ettik. Bırak dedik, kabul etmedi. "Ben oynayacağım"
diye tutturuyor. Haydi oyna o zaman diyoruz, bu kez de koşamıyor. Sakatım diye 2 hafta oynamıyor. Hakan’ın kulübe çok emeği geçti, ama artık onu taşıyamıyoruz. Bu sözler elbette
Hakan’ın kulağına gitti.
Nasıl mı?
Bakmayın siz her zaman yöneticilerin futbolcular arasında konuşulanları dinlediği sözlerine...
Kimi zaman da futbolcular aynı beceriyi gösteriyorlar.
Kulüp içinde
Hakan Şükür’ü de çok sevenler var. Ve bu haberi hemen
Hakan’a uçurdular.
Yeni sezon, yeni başlangıç derken
Hakan Şükür bir anda dışlandığını gördü.
Ve kendini geriye çekti. Yönetim ile arasına bir duvar ördü.
Bu sözleri hak etmediğini düşünüyordu.
Sezon başında birbirlerinin fotoğraflarını çekenler, artık iki ayrı gruba bölünmüştü.
Bu, sezonun ilk yarısının sonuna kadar devam etti.
Gelecek için fırsatGALATASARAY iyi takım... Genç bir ekip... Yukarıda dile getirdiğim olumsuzlar bu takımın daha da başarılı olmasının önüne geçti.
Bakın G.Saray’ı diğerlerinden ayıran en önemli özellikler şunlar:
1- Oyuncuların pek çoğu başarıya aç ve başarıyı istiyor.
2- Büyük çoğunluğu genç ve gelecek vaad ediyor.
3- Sisteme uyan, hepsi de milli takımlara çağrılmış yetenekli gençler...
Bu özellikleri bir takımda kolay kolay bulamazsınız. Ama G.Saray’da bu oyuncular var. Tüm sorun bu özellikleri birbirine kaynaştırmak. Sarı kırmızılı kulübün elinde geleceğin takımı yatıyor. Eğer ilk yarıdaki hatalardan ders alırlarsa, önümüzdeki yıllar önleri açılacak.. Ya almazlarsa...
Ders çıkarıp izlenecek yolPEKİ G.Saray ne yapmalı... İkinci yarı için ne tür önlemler almalı... Kısaca sıralayayım;
1- Kimseye taviz verilmemeli. Hiçbir futbolcuya... Eski-yeni ayrımı bitmeli.
2- Teknik adama tam yetki verilmeli. "Yap istediğini biz karışmayacağız" denmeli ve bu sözün arkasında durulmalı.
3- Yöneticiler oyunculara yaklaşımlarında ölçülü olmalı. Ayrımcılığı kaldırmalı.
4- Gençleştirme operasyonu devam etmeli. Ve bu bir an önce yapılmalı. Sezon sonunda en fazla 3. olursunuz. Ama gelecek sezonları kurtarırsınız.
5- Disiplinsiz hareket anında cezalandırılmalı. Ve bu kamuoyuna duyurulmalı.
6- Futbolcuyla içli-dışlı olanlar da uyarılmalı.
Yönetim de takımda ayrımcılık yaptıBURAYA kadar hep olumsuzları dile getirdim. Bunun farkındayım.
Lincoln ve
Hakan Şükür’ün kadro dışı bırakılmalarını...
Ümit Karan’ın sezon başındaki F.Bahçe pazarlığını...
Hasan Şaş krizini...
Servet-Arda-Sabri-Kalli tartışmalarını...
Yani bilinenleri yazmadım. Ben perde arkasında kalanları, yazılmayanları dile getirdim.
İşte bir yazılmayan daha...
G.Saray yönetimi futbolcular arasında ayrımcılık yapıyor. Mesela,
Arda’ya sarılırken,
Barış’ı gözardı ediyorlar.
Mesela o maçta iyi oynayana hemen sarılıyorlar.. Diğerlerini görmezden geliyorlar.
Elbette bunları kötü niyetli yapmıyorlar. Ama bu davranışları futbolcular arasında ayrımcılığı körüklüyor.