Güncelleme Tarihi:
Efesli Kerem Gönlüm’ün dopingli çıkması için, “Tesadüf değil” diyen Turgay Demirel dedektifliği bıraksın da, elinde bir belge varsa, suç duyurusunda bulunsun.
Basketbolda skandal üzerine skandal yaşanıyor, buna rağmen Federasyon Başkanı koltuğunda oturmaya devam edebiliyor. Dolayısıyla, ne söylese haklı...
Narkotikçi misin yoksa federasyon başkanı mı
Turgay Demirel, “Efesli Kerem’in dopingli çıkması tesadüf değil. Narkotik bir madde hem Kerem’de hem Kasun’da nasıl çıkar” diyor. Demirel haklı mı?
U.D.: Turgay Demirel, Basketbol Federasyonu Başkanı mı, yoksa narkotik dedektifi mi? Bıraksın dedektifliği de, elinde bir belge varsa, hemen savcılığa suç duyurusunda bulunsun. Federasyon Başkanı dedikodu yapmaz, taraf tutmaz, icraat yapar. Ayrıca Demirel, spor kamuoyunu enayi yerine koymaktan vazgeçsin ve lig şampiyonu olan Efes Pilsen’e kupayı vermemek için Abdi İpekçi Spor Salonu’ndan nasıl kaçtığını açıklasın, daha heyecanlı olur. Federasyon Başkanı’nın bugün yapması gereken, kulüpleri birbirine düşürecek sözler sarfetmek değil, futboldan sonra basketbol maçlarını da tehdit eden holiganizm ve şiddete son verecek önlemleri acilen almaktır. Doğrusu vizyonu böylesine yetersiz bir kişi, nasıl oluyor da yıllardır federasyon başkanlığı yapabiliyor, şaşmamak elde değil.
Y.Ö.: Basketbolda skandal üzerine skandal yaşanıyor, buna rağmen Federasyon Başkanı koltuğunda oturmaya devam edebiliyor. Dolayısıyla, ne söylese haklı.
Dört kez istifa ettim Yıldırım kabul etmedi
Revna Demirören, “Beşiktaş’a kocamı verdim” diyor. Sizce kulüp yönetmek bu kadar önemli bir iş midir ki, insanlar aile hayatlarından ödün veriyor?
U.D.: Revna Hanım’ın kocasına verdiği destek çok anlamlı. Tribünlere çağdaş Türk kadını görüntüsü ve zerafet getirdiği, en zor anlarda bile eşinin yanında yer aldığı için kendisini gönülden kutluyorum. Şimdi söyleyeceğim sözlerin onlarla ilgisi yok. Fenerbahçe yöneticisi olduğum dönemde, bir maç arasında cep telefonum çaldı, açtım. Arayan kişi, Adalet Bakanlığı Müsteşarı... Bana Fenerbahçe’nin o maçta niçin kötü oynadığını soruyor. “Merak etmeyin ikinci yarıda düzeliriz!” dedim. Hakikaten ikinci devre takım iyi oynadı ve maçı aldı. Müsteşar maçtan sonra da arayıp tebrik etti. Düşünün gazeteci olarak haber için aradığımda kolayca ulaşamayacağım müsteşar, beni arıyor!.. Büyük kulüplerin yöneticiliği birçok kapıyı açan sihirli bir anahtardır. Ancak buna rağmen, gazetecilik alanımı daralttığı için yöneticilikte ısrar etmedim. Tam dört kez istifa ettim ama Aziz Yıldırım kabul etmedi. Yöneticiliğe devam etmemek başkanın değil, benim tercihimdir.
Y.Ö.: İnsanlar parasıyla rezil olmak istiyorsa, ne yaparsın ki? Demek o kadar önemli bir iş... Aslında kamu hizmeti yapıyorlar, üç kuruş bilet parası ödeyip, Türkiye’nin en zengin işadamlarına küfür edebiliyorsun. Cezası da yok. Demirören Ailesi’ne teşekkür etmek yerine, hakaret etmeyi, başka nasıl izah edebilirsin?
Bu gelenler 6 ise Sercan’a 12 bile az
Galatasaray, 12 milyon Euro’yu verip Sercan’ı almak yerine, 6 milyon Euro’ya Jo ve Dos Santos’u kiraladı, Neill’ı satın aldı. Akılcı bir yol mu?
U.D.: Bizim güzel ve yalnız ülkemizde bazı büyük kulüplerin yönetim anlayışıyla, siyasi partiler arasında büyük benzerlikler var. Çoğu kez popülizm, yani taraftara (seçmene) yaranma mecburiyeti, yönetimleri gerçek ihtiyaçlar yerine, günü kurtaracak icraatı yapmaya zorluyor. Galatasaray 21 yaşındaki Dos Santos’un bonservisini almış olabilseydi, belki de gelecekte çok para kazanabileceği büyük bir yatırım yapmış olurdu. Onun yanına Neill’i ve Jo’yu da katarak, bana göre şampiyonluk yolunda güçlü bir atak yaptılar. Ama çok futbolcu almak, her zaman çok başarılı sonuçlar getirmediği gibi, kulüplerin sıfırı tüketmelerine de sebep olabiliyor. Sercan kuşkusuz çok iyi bir futbolcu. Ancak 12 milyon Euro da çok büyük para. Haydi diyelim aldınız, Sercan da çok iyi işler yaptı. Peki kaça satacaksınız? İşte sorun burada!
Y.Ö.: Bana kalırsa, ki bana kalmaz, Nonda’yı satmazdım. Bu gelenler 6 milyon Euro’ysa, Sercan’a 12 bile az.
Daum, Uğur’un attığı gollere çok sevinmedi
Özellikle 3 büyükler altyapıya büyük paralar harcıyor ancak gelen teknik direktörler gençlere şans vermiyor. Bu sorun nasıl çözülebilir?
U.D.: Özellikle yabancı hocalar Türkiye’ye, boğazlarına ip geçirilmiş olarak geliyor. Diyelim ki hoca, uzun vadeli bir bakış açısıyla altyapıdan gelen yıldız adayı futbolculara şans vermeye başladı. Birkaç başarısız sonuçla hemen ipi çekiliverir! Kerameti kendinden menkul ulema, hocaya “futbol dersleri” vermeye başlar! Hocalar da bu gerçeği bildikleri için, bırakın altyapıdan yetişenlere yer vermeyi, altyapı tesislerine bile uğramazlar! Bilmem dikkatinizi çekti mi, Christoph Daum’un bu yıl pek şans vermediği Uğur Boral, Sivasspor maçında takımın yıldızıydı. Ama onun attığı gollerden sonra Daum’un çok sevinmediğini maçı seyreden herkes gördü... Çünkü Uğur, o güzel oyunu ve golleriyle Daum’un kafasındaki şablonu bozmuştu... Ben Uğur Boral konusuna daha önce de dikkat çekmiş, niçin onda ısrar edilmediğini sormuştum.
U.D.: Futbolcu, hoca filan hikayedir... Altyapıdan yönetici gelmedikten sonra, bu sorun çözülemez. Üstelik... Madem ona buna akıl veriyoruz, alt yapıdan yetişen muhabire hakkını teslim eden kaç gazete yöneticisi var?
Sivas’a gitmeyi cezalılar istedi
F.Bahçeli Dos Santos, Lugano, Cristian ve Emre’nin Sivas’a gitmemek için bilerek cezalı duruma düştükleri iddia ediliyor...
U.D.: Yok daha neler! Size kesin bilgi vereyim. Kart cezalısı futbolcuların Sivas’a gitmeleri, yönetimin kararıyla değil, doğrudan onların isteğiyle gerçekleşti. Ayrıca agresif oynayan Emre ve Lugano’nun sarı kart aldığı maçları değil, almadıkları karşılaşmaları hayretle karşılamalı! Bu iddiaları ortaya atanlar günümüzde profesyonel futbolcuların para için oynadıklarını unutmamalılar! Sivas maçında oynamayanlar, primden mahrum kaldılar. Diğerlerini bilmem ama Lugano’nun, cebinden 100 dolar bile kaybetmek istemeyeceğine bahse girerim.
Y.Ö.: Orasını bilemem... Uğur Boral Daum’u, Semih de Güiza’yı evine gönderecek, orasını adım gibi biliyorum.
En garibanı Nonda’ydı onu gönderdiler
G.Saray’ın, uzun süreli sakatlığı bulunan Kewell’ın yerine Nonda’yı göndermesi doğru karar mı?
U.D.: Bunu da zaman gösterecek... Unutmayalım ki zaman, kararı temyiz edilemeyen tek yargıçtır...
Y.Ö.: Kewell’ı gönderirsen, kulübü yakarlar. Nonda en garibanıydı, kabak onun başına patladı. Bence, durup dururken, Song’un gönderilmesi kadar kötü bir karardır Nonda’nın gönderilmesi... Çünkü, Jo’ya filan bakıyorum da, attığın taş, ürküttüğün kurbağaya değecek gibi durmuyor!
Beşiktaş eliti iktidara kırmızı kart gösterdi
Beşiktaş kongresinden çıkan sonucu nasıl değerlendiriyorsunuz? Eleştirilmesine rağmen Demirören yine kazandı?
U.D.: Murat Aksu iyi bir insan olabilir ama her şeyden önce Abdülkadir Aksu’nun oğlu. Allah aşkına Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarından önce Murat Aksu’nun adını, kaç Beşiktaş taraftarı biliyordu? Murat Aksu’nun Başkanlık girişimi, siyasi iktidarın her kurum ve alanı ele geçirme operasyonunun bir yenisi olarak algılandı. Yakından tanıdığım için söylüyorum, Ali Baransel gibi çok değerli isimlere rağmen, Aksu’nun kaybetmesi, Beşiktaş elitinin, iktidarın bu hamlesine karşı gösterdiği kırmızı karttır! Bu sonuç, Başbakan’ın isteğiyle seçilen Futbol Federasyonu Başkanı’na da çok anlamlı mesajlar vermektedir!
Y.Ö.: Beşiktaşlı değilim. Bir oyum olsaydı, Yıldırım Demirören’e verirdim. Murat Aksu’ya gıcık olduğum için değil... Murat Aksu’nun başkanlığı, AKP’nin başkanlığı gibi olacaktı. Siyasetin, partilerin bu işin içine girmesine karşıyım.
Yıldırım, alternatifi olmayan bir isim
Aziz Yıldırım, Oğuz Sarvan’ın görevden alınması koşuluyla Kulüpler Birliği Başkanlığı’na dönmüş olabilir mi?
U.D.: Bence Aziz Yıldırım hem yöneticilik deneyimi, hem de futbol dünyasının insanlarını çok iyi tanıması nedeniyle, Kulüpler Birliği Başkanlığı için alternatifi olmayan bir isim... Ayrıca son futbol ihalesinde ortaya çıkan rakamın, onun çabasıyla oluştuğunu unutmamak gerekir... Oğuz Sarvan, bana göre dürüst, namuslu ve bu piyasada bulunabilecek nitelikli insanlardan biridir... Yıldırım’ın mücadelesinin Oğuz Sarvan’dan ziyade, haksızlık yapılmasına karşı olduğunu düşünüyorum. Ama ben şimdi şu soruya cevap arıyorum: Şansal Büyüka ve Erman Toroğlu’nun ekrandan gidişleri, hakem camiasında “hata yapma özgürlüğünün başlayışı” olarak algılanabilir mi?.. Bakalım zaman ne gösterecek?
Y.Ö.: Belki de öyledir. Ama bana sorarsanız, Aziz Yıldırım olmayacaktı da kim olacaktı birader? Üstelik, öyle bir durum varsa bile, nasıl olsa Fenerbahçeli Türk basını bunu kamufle etmenin bir yolunu bulur! Aziz Yıldırım’ın tüm sözlerine katılmasam bile, Türk basınıyla ilgili sözlerine aynen katılıyorum yani.
Terry’nin yanında Kazım masum kalır
Daha önce Chelsea tesislerine 10 bin sterlin karşılığı bir şahsı sokarken yakalanan Terry’nin bu kez de karısını, Bridge’in sevgilisiyle aldattığı ortaya çıktı. Böyle bir futbolcunuz olsa ne yaparsınız?
U.D.: Haberi ortaya atan News of The World’ün gizli kamera çekimlerinde 10 bin sterlini hayır işleri için kullanacağını söylüyordu!.. Haber doğru mu, değil mi çok tartışıldı. Ama son rezalet, Terry’nin gerçekten hayır (!) peşinde koştuğunu kanıtladı. Bana göre bu karakterde bir adam, futbolculuk kalitesi ne olursa olsun, bırakın 10 bin sterlini, 10 para etmez! Terry’nin yaptıkları karşısında Colin Kazım bile masum kalır! Bütün bu olup bitenlerden sonra, cumartesi günü Burnley’e karşı oynadığına ve takımının galibiyet golünü attığına göre, demek ki skandal ona hem moral motivasyon(!) sağlamış, hem de şampiyon adayı Chelsea’de böylesine ahlaki zafiyetler sorun edilmiyormuş!... Bakarsınız ölümünden sonra şöyle bir mezar taşı bile hazırlayabilirler: “Ey yolcu! Erkeksen cüzdanına, kadınsan kalbine sahip ol! Çünkü burada John Terry yatıyor!”
Y.Ö.: Valla, doğrusunu isterseniz, basın tribününe dönüp “nasıl geçirdim size” diye kol işareti yapan futbolcuyu milli takım kaptanı yapan bir ülkenin, İngiltere’nin halini merak etmesi enteresan... Adam hiç olmazsa, takım arkadaşının arkadaşıyla ilişkiye girmiş... Bizimki bütün basınla girdi!