Güncelleme Tarihi:
TÜRK futbolunun renkli isimlerinden Yılmaz Vural ile Köln’de uzun yıllar önce öğrencisi olduğu Spor Akademisi’nin bitişiğindeki parkta yürüdük. Bize aynı akademide birlikte okuduğu NRW Eyaleti Uyum Meclisleri Başkanı Tayfun Keltek de eşlik etti.
Sanica Boru Elazığspor’dan ayrıldıktan sonra hangi takımın başına geçeceğini “Hocam, büyüklerden biri olabilir mi?” diye sorduk. Heyecanla; “Neden olmasın?” cevabını verdi. Türkiye’deki 27 yıllık antrenörlük kariyerinde 22 takım çalıştıran Yılmaz Vural, kendini her alanda kanıtlandığına inanıyor. Ancak bazı gerekçelerle ‘Önünün tıkandığını’, ‘Engellendiğini’ de düşünüyor.
‘DÜŞÜNÜYORUM AMA BULAMIYORUM’
’HOCAM siz, Köln’de ve Ankara’da iki spor akademisi bitirdiniz. 684 maçta kenarda oturdunuz. Türk futbol tarihinin en fazla resmi maça çıkan antrenörüsünüz. Peki bunlara rağmen sorun nerede?’ diye sorduğumuz Vural, “Vallahi, ben de bilmiyorum. Düşünüyorum ama bir neden bulamıyorum” yanıtını veriyor. Sözlerine de şu şekilde devam ediyor...
- Türkiye’de Türk olmanın zorluklarını yaşadım. Christoph Daum’a gösterilen ilgi benden esirgendi. Daum ile aynı dönemde okuduk. Şartlar beni Türkiye’ye götürdü. O da Türkiye’ye birkaç kez geldi. Hala o çelişkiyi yaşarım. O, Türkiye’nin en büyük takımlarını çalıştırdı. Benimse kendi tırnaklarımla bir yere gelene kadar anam ağladı. Türkiye’nin kendi insanına bakışındaki çelişkiye en büyük örnek benim.
YÜZÜME BAKILMIYOR
ELAZIĞ-SPOR’dan ayrıldım. Bana göre kariyerimin kalan kısmında büyük bir takım çalıştırabilirim elbet... Mesela, Aykut Kocaman ayrıldıktan sonra tüm internet sitelerindeki anketlerde Fenerbahçe teknik direktörlüğü için insanlar bana oy verdi. Onlar beni seçtiler. Anketlerden hep birinci sırada çıktım. Ama bana bu takımın idarecileri dönüp de bir türlü bakmıyorlar. Kimse, bir defalığına bile ‘Yılmaz Vural’ demiyor.