Güncelleme Tarihi:
Dün akşam Ülker Sports Arena’da 2016/17 EuroLeague sezonunun belki de en kötü maçı oynandı. Verilen ve verilemeyen kararlar maçın seyir zevki ve oyuncu tercihlerine önemli ölçüde etki ettiği gibi ilk yarının tam 64 dakikada tamamlanmasına sebep oldu. Ekran başındaki izleyicilere hiç bitmeyecekmiş gibi hissettiren ve sinir harbine dönüşen müsabakadan zaferle ayrılan taraf ise oynadığı oyun pek keyif vermese de Fenerbahçe’ye nazaran basketbol doğruları ve maç planına daha fazla sadık kalan David Blatt’in ekibi oldu.
Bobby Dixon, kafa attığı halde oyundan ihraç edilmedi
İlk yarıda Scottie Wilbekin ile bir tartışma yaşayan ve oyuncuya kafa atan Bobby Dixon’ın soru işaretine yer bırakmaksızın oyundan ihraç edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Aksiyon içerisinde gerçekleşen olayın aktörlerine, hem de görüntüleri defalarca izlemesine karşın, aynı cezayı keserek standardın ucunu kaçıran Luigi Lamonica’nın kafa atan Bobby Dixon ile Scottie Wilbekin’e teknik faul çalmasındaki ölçü ya da kağıtta yazılı olan kuralı da merak etmiyor değilim. O an bençte olduğu halde aksiyona dahil olan Adrien Moerman’ın oyundan ihraç edilmesi ise hakem üçlüsünün maç içerisinde verdiği ender doğru kararlardan biriydi. Tabii bir de Jan Vesely’nin ikinci teknik faul sonrası oyundan ihraç edilmesi durumu var ki, ribaund mücadelesinin devamında çalınan teknik faulü herhangi bir basketbol doğrusu içerisinde açıklamak mümkün değil benim nazarımda.
David Blatt’in maç planı ve Fenerbahçe hakkındaki tanısı…
Fenerbahçe, ekseriyeti ile Bogdanovic’in yokluğu veya formsuzluğunda, ön alanda yüksek topa baskı ile karşılaştığında sorunlar yaşayabilen ve set akıcılığını kaybedebilen bir takım. Sezon öncesi Zadar’da oynanan karşılaşmada bunu çok iyi işleyen Darüşşafaka Doğuş, birkaç bireysel formsuzluğa karşın en azından maçın bir bölümünde bu planı uygulamak için çaba gösterdi. Mehmet Yağmur’u da sadece bu amaç doğrultusunda parkede tutan David Blatt’in Will Clyburn ve Brad Wanamaker merkezli olmak üzere geliştirdiği temel strateji, hücum aksiyonlarında maksimum surette hareketlilik üzerine oluşturulmuştu. Bire bir eşleşmelerde karşısında Dixon, Datome, Antic ve hatta rakiplerine oranla biraz ağır bir oyuncu olduğu için Kalinic’i gören her Daçkalı oyuncu sonuç alabilsin veya alamasın topu yere vurup, çembere atak etmeyi düşündü. Datome’nin savunmadaki bitmek bilmeyen felaket durumundan da topsuz oyunda fazlasıyla faydalanan ve İtalyan oyuncuyu ilk yarıda üç faulle bençe yollayan Darüşşafaka Doğuş için maçın kırılma noktası ise Jan Vesely’nin oyundan atıldığı bölüm oldu, neden mi?
Sarı lacivertlilerin savunmadaki temel stratejisi Jan Vesely, Ekpe Udoh ve Nikola Kalinic’e sahip olunmasından ötürü perde çıkışlarında sık sık eşleşme değiştirmek üzerine kurulu. Gigi Datome’nin sürekli eksi yazması ve savunmada büyük gedikler oluşturmasının üzerine Çek oyuncu da oyundan atılınca boyalı bölgeyi Ekpe Udoh ve Pero Antic ikilisi üzerine inşa etmek elzem hale geldi ve bu zaruri durumun doğal bir sonucu olarak da eşleşme değiştirme üzerine kurulu savunma stratejisi çöpe atıldı. Nikola Kalinic’in de özellikle Will Clyburn karşısında fazlasıyla zorlanması Fenerbahçe’nin savunmada aşina olduğumuz agresifliğini sergileyememesine sebep oldu ki şayet Daçka kaydettiği 22 sayıyla maçın en skorer ismi olan Wilbekin’in yanına hücum bazlı olarak Wanamaker’ı da ekleyebilseydi maç çok daha farklı bir noktada bitebilirdi. Burada şunun da altını çizmek gerek, Bobby Dixon ve Jan Vesely meseleleri nedeniyle oyunun durduğu iki andan sonra da doğru reaksiyon gösteren ekip, Darüşşafaka Doğuş’tu; Zeljko Obradovic’in ekibi bu bağlamda sınıfta kaldı ki bu da aslında geçtiğimiz günlerde yayımlanan yazımın ana konusu psikolojik gerileme ile fazlasıyla ilgili…
Fenerbahçe, geri dönüşü nasıl sağladı?
Üçüncü çeyrekte bir ara çift hane dolaylarına çıkan sayı farkını çeyrek sonunda eriten Fenerbahçe’nin bu dönüşümü gerçekleştirmesindeki en önemli faktör Kostas Sloukas idi. Kısa oyunculardan birinin sorumluluk alıp, hem hücum hem de savunmada Ekpe Udoh’a destek olması gerekiyordu ve elini taşın altına koyan isim Yunan oyun kurucu oldu. Bogdan Bogdanovic’in yokluğunda hücumda yaratma konusunda sıkıntılar yaşayan takımına bu maç özelinde çembere atak ederek katkıda bulunan ve Darüşşafaka Doğuş’un yedi cihanda bilinen boyalı bölgedeki savunma zafiyetini işleyen Sloukas, sarı lacivertlilerinin kırk dakikalık oyun boyunca bu gedik üzerinden saldırı noktası yaratmayı düşünen tek oyuncusuydu. Rakibinin en büyük eksisini beş dakikalık bir bölüm hariç işlemeye tenezzül bile etmedi Fenerbahçe ya da edemedi. Kostas Sloukas ile geri dönen Fenerbahçe’ye Darüşşafaka Doğuş, Bobby Dixon olayının mağduru Scottie Wilbekin ile cevap vererek maçın başından bu yana sahip olduğu oyun hakimiyetini kaptırmaktan kurtuldu.
Vesely ve Datome için ayrı parantez
Koç Zeljko Obradovic’in ekibi savunmada üç ayrı katmanda değerlendirebileceğimiz bir savunma sistemine sahip ve bu yapının en kırılgan katmanı Gigi Datome’nin çok büyük bölümünü işgal ettiği ikinci katman. Jan Vesely ve Ekpe Udoh’u birlikte kullanıp, hücumdaki alan paylaşımında sorun yaşamak istemiyorsanız İtalyan oyuncudan verim almak zorundasınız zira Datome’nin parkede kalıp, üretemediği her dakika Vesely-Udoh ikilisinin birlikte oynayabilmesini oldukça güç hale getiriyor. Tabii ikinci katmanı, en kırılgan katman olarak nitelendirmemin sebebi sadece hücum kaynaklı değil; savunmada topsuz oyun takibi konusunda problemler yaşayan Gigi Datome, arkada Vesely ve Udoh’un varlığına karşın, takımının savunma organizasyonuna büyük ket vuruyor. Bir süre sonra rakibin topsuz oyunda koridor dolduran oyuncu sayısı öyle bir noktaya geliyor ki mecburen boyalı bölgeden uzaklaşıp, yardım savunması getirmek zorunda kalıyorsunuz. Bu da çemberi korumanızı daha güç hale getirdiği gibi savunmada çok daha fazla efor sarf etmenize neden oluyor. Tüm bunlar gün geçtikçe daralan rotasyonla da birleşince savunmadaki defoların ortaya çıkması kaçınılmaz hale geliyor.
Olayın Jan Vesely boyutu ise bence biraz farklı. Çek yıldız, şu aralar istediği topları, istediği yerde alamıyor. Oyun alanında verimli olabileceği noktalarda top kontrolüne sahip olamayınca da pozisyon verimliliği düşüyor. Zihinsel açıdan da biraz duygu yoğunluğu yüksek bir arkadaş olduğunu düşünürseniz bu verimsizliği kafasına takacağını ve bunun devam eden oyuna akışında da performansına olumsuz yansıyacağını tahmin edebilirsiniz. Yanlış yerlerde top alması ve hücumda verimliliğinin düşmesinin en temel sebebi de organizasyon yükünün sadece Kostas Sloukas’ın omuzlarına kalmış olması. Fenerbahçe’nin pas, set, hücum ve bu aksiyonlardaki oyun enerjisi düşük olunca Jan Vesely’nin aynı çizgide kalmasını beklemek fazlasıyla hayalci bir yaklaşım haline geliyor.
Yarın da EuroLeague mesaileri devam ediyor
Yazının son paragrafında Darüşşafaka Doğuş’un Maccabi Tel Aviv’i Volkswagen Arena’da konuk edeceğini, Fenerbahçe’nin ise CSKA Moskova deplasmanına konuk olacağını belirtirken İsrail temsilcisinin halihazırda Daçka’da David Blatt’in yardımcılığını yapan Ainars Bagatskis ile başantrenörlük pozisyonu için görüşme halinde olduğunun da altını çizelim