Güncelleme Tarihi:
SON dönemlerde futbolseverler Anadolu takımlarının ligde önemli başarılar elde etmesine alıştı. Bursaspor’un şampiyonluğu ile birlikte adeta özgüven kazanan kulüpler, ligin üst sıralarında yer almaya başladı. Ancak öyle bir takım var ki, bir “İstanbullu” olarak düşük bütçe ve kısıtlı imkanlarla üç büyük İstanbul takımının da üstünde yer almayı başardı: İstanbul BŞB... Biz de bu başarının sırrını öğrenmek için beş yıldır takımın başında olan Abdullah Avcı ile buluştuk...
- Beş yıl önce Beledi-yespor’un başına geçtiniz, takımı kümeden çıkarttınız ve Süper Lig’de istikrarlı bir çıkış sürdürüyorsunuz. Ama en önemlisi de şu anda üç büyük İstanbul takımının da üstünde yer alıyorsunuz. Bu işin sırrı nedir?
Bu çok fazla oldu galiba... (Gülüyor) Bu işin sırrı istikrarlı olmak diyebilirim. Kulüp yapımız da son derece özgüveni yüksek insanlardan oluşuyor. Dikkat ederseniz kulübümüzde beş senedir ne başkan, ne de teknik direktör değişti. Oyuncularımızın çoğu da aynı. Bunların hepsini bir araya getirirseniz zaten otomatik olarak yükselirsiniz. Matematik olarak şu an itibarı ile onların üstünde yer alıyor olabiliriz ama, G.Saray, Beşiktaş ve F.Bahçe takımları türk futbolunun temel taşları. Belki belli bir süre böyle devam eder. Belki de bu hafta dengeler değişir. Ama önemli olan bizim beş sene içinde geldiğimiz nokta. Geçen hafta itibarı ile sekiz oyuncumuz milli takımlara çağırıldı.
Balkondan taktik veriyorlar
- Çok geniş bir taraftar kitlesine sahip değilsiniz, Olimpiyat Stadı gibi kimsenin çok da tercih etmek istemediği bir statta oynuyorsunuz. Durum böyleyken geniş taraftar kitlesine sahip takımlardan önde olmak nasıl bir duygu?
Elbette çok güzel. Stat konusuna gelirsek, nerede oynayacağız? Ali Sami Yen’de mi? Kadıköy’de mi? Yoksa Bayrampaşa Stadı’nda insanların balkonundaki çamaşırlarına baka baka, onların müdehaleleri eşliğinde konsantrasyonumuz bozularak mı oynayalım? Adam balkondan çay içerken sana bağırarak taktik veriyor. Olimpiyat Stadı sonuç olarak ülkenin çok büyük yatırım yaptığı, olimpiyat komitesi tarafından onaylanmış bir stat ve bir şekilde ayakta tutmak lazım. Artık alıştık da diyebiliriz. Bu arada İst. BŞB’nin stat yapımı da çok yakın zamanda Başakşehir’de başlayacak.
Neden bir takımı 15 yıl çalıştırmayayım ki?
- Abdullah Avcı kariyer planlamasını hangi yönde yapıyor?
Burada rüzgarın nasıl estiği belli olmuyor. Türkiye’deki antrenörlerin hedefi hep büyük takım çalıştırmaktır. Bu doğru zamanda sağlıklı bir proje ile olacaksa elbette değerlendirebilirim. Ama günü kurtarmak adına yapılacak tekliflere de kapalıyım. Daha önce milli takımlarda hizmet vermiş bir antrenör olarak ileriki zamanlardaki hedefim A Milli Takımı çalıştırmak. Ayrıca şu da var, ben bir takımda neden 15 sene çalışmayayım ki? Kupa almak herşey değildir. Antrenörlüğe başlarken G.Saray, Beşiktaş, F.Bahçe’de çalışacağım diye başlamadım. Bulunduğum yerde en iyisini yapıyor olmak da beni mutlu eder.
G.Saray’ın teklifi o an için hiç uygun değildi
- 2007-2008 sezonunda Galatasaray’dan teknik direktörlük teklifi aldınız ve ‘Göksel Gümüşdağ’a söz verdim gelemem’ diyerek reddettiniz. Çok mu idealistsiniz, yoksa buna sadakat mi diyelim?
Ahde vefaya çok önem veririm. Bu teklif bana geldiği zaman başkanımızla beraber değerlendirdik. O günkü teklif geleceği adına doğru değildi. Etik açıdan da uygun olmazdı. Çünkü iki hafta sonra Galatasaray ile maçımız vardı. Bu teklifi kabul etmediğim halde hala sıkıntısını yaşıyorum. Bunu ömür boyu yaşayamazdım.
Bu noktaya gelene kadar çok çaba sarfettim. Benim gibi bir teknik direktör daha olduğunu sanmıyorum. Bank Asya ekibini alıp 1.Lige taşıdım ve başarılı kıldım. Bu ismi üç ayda büyük takımlar adına tüketmek istemedim.
Bin lira verip bir milyon dolarlık oyuncu bekliyorlar
- Alt yapılarımızda yeterli eğitim veriliyor mu? Arda verdiği bir demeçte, “4-4-2’yi milli takımda öğrendim” demişti...
Genç takımlarda Arda ile birlikte çalıştım. O açıklamasından sonra kendisiyle konuştuğumda bana ‘yanlış anlaşıldığını’ söyledi. Bu çok derine inilmesi gereken bir mevzu. Ben Türkiye’nin en büyük alt yapısının (G.Saray) başındaydım. Bizim temel sorunumuz genel eğitim ile futbol eğitimini bir arada çözecek bir projeyi ortaya koyamamak. Alt yapıdaki hocalara bin-iki bin TL para verip, bir milyon dolarlık oyuncu yaratmasını bekliyorlar. Bu arada hiçbir zaman fiziki şartları da sağlamıyorlar. Çocuklar sentetik sahalarda çalışıyor. Malzeme, besleme vs... Herşey eksik. Arda beş sene önce minibüse biniyordu, şimdi Porsche ile geziyor. Bu geçiş sürecindeki eğitimi doğru vermek gerekiyor. Böyle olursa çok daha sağlıklı bireyler yetişir.
- Sonuç olarak Arda’ya 4-4-2’yi öğrettiniz mi yani?
Ben öğrettim. O biliyor. Şartlarımız uygun olmasa da teoride, tahtada anlattık. Pratikte uygulayamamış olabiliriz. (Gülüyor)
Arda yıpratılıyor Avrupa’ya gitmeli
- Sizce Arda Türkiye’de yıpratılıyor mu? Gitmeli mi?
Kendisiyle zaman zaman konuşuyoruz. Medya bir ürün yakaladı ve kullanıyor. Saha içinde ve dışında çok ön plana çıktı. Medya bazen tepeye taşıyor, bazen aşağıya çekiyor. Arda da duygusal olduğu için bu durumlardan zaman zaman olumlu bazen de olumsuz etkileniyor. Arda’nın önüne yakın zamanda Avrupa’da futbol oynama imkanı çıktığı anda bence değerlendirmeli. Özellikle de G.Saray’ın böyle sıkıntı yaşadığı bir süreçte gelecek teklifleri değerlendirmesinin doğru olacağını düşünüyorum. Eğer doğru tercihi yaparsa futbol yaşantısının daha uzun ve sağlıklı olacağı kanaatindeyim.
Beşiktaş’ı İnönü’de top oynamayarak mı yendik?
- Schuster, “Rakiplerimiz defans yapıyor, ceza sahamıza giremiyorlar, bizse futbol oynuyoruz” dedi. Gerçekten öyle mi?
Ben buna katılmıyorum. Dünyanın her yerinde defans önemlidir. Öteki takımlar top oynamıyor mu? Biz Beşiktaş’ı İnönü’de 2-0 yendiğimizde futbol oynamıyor muyduk? İkinci haftaydı, Beşiktaş’ın mağlubiyeti yoktu. Beşiktaş kadar topa sahip olduk, doğru savunma yaptık ve kazandık. Bu oynamamak mı oluyor? O zaman Trabzon’a, Bursa’ya Kayseri’ye haksızlık yapılmış olmuyor mu? Ligin zirvesinde bu takımlar var. Bu sadece bir sığınma başka birşey değil. Dünya futboluna bakın, Xavi de, Messi de, topu kaybedince topun arkasına geçiyor.
Anadolu’daki çocukların bacaklarına da baksınlar
- Son zamanlarda büyük takımlar sertliklerden şikayetçi.“Küçük” takımların bunu bir taktik olarak kullanmaya başladıklarını söylüyorlar. Haklılar mı?
“Taktik” sözüne katılmıyorum. Bizim ligimiz zaten mücadeleye dayalı bir lig. Ayrıca son dönemlerde yapılan istatistiklere bakarsanız en çok faul yapılan takımların başında biz, oyuncu bazında da Gökhan Süzen geliyor.
- Beşiktaş geçen haftalarda oyuncularının tekmeliklerini çıkartıp fotoğraflarını çektirdi ve isyan etti...
Anadolu’daki çocukların bacaklarını görüyorlar mı acaba? Onlar medyaya açıp bu görüntüleri sunamıyorlar. Kasıtlı faul yapan belli başlı isimleri var. Bence hakemlerin bu tarz oyunculara yaptıkları ilk kasıtlı faulde kart göstermesi gerekiyor.
Hepsiyle gurur duyuyorum
- Milli takım ve G.Saray alt yapısında birçok oyuncu yetiştirdiniz. Şimdi durup baktığınız zaman kimlerle gurur duyuyorsunuz?
Arda’nın türk futbolunun en önemli oyuncuları arasında olması beni mutlu ediyor. Kişilikli, hayata çok olumlu bakan bir oyuncu. Sadece biraz fazla duygusal. Nuri Şahin’in B.Dortmund’da gösterdiği başarı hepimizi gururlandırıyor. Caner Erkin de çok başarılı. Beraber çalıştığım ve şu anda iyi yerlerde gördüğüm tüm oyuncularla gurur duyuyorum.