Çocuklarım benim kadar özgür değil

Güncelleme Tarihi:

Çocuklarım benim kadar özgür değil
Oluşturulma Tarihi: Haziran 25, 2004 18:37

Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı (TİM) Oğuz satıcı, yoğun iş bahanesiyle ailesini ihmal edenlerden değil. Pazar günlerini eşine ve iki kızına ayırıyor. En büyük zevkleri İstanbul'u karış karış dolaşmak. Satıcı, çarpık büyüme nedeniyle kızlarının İstanbul'u özgürce yaşayamamasından şikayetçi.

Oğuz Satıcı tekstilci bir ailenin oğlu... Kendi şirketlerinin yönetiminin yanı sıra Türk ihracatçılarının da temsilcisi, Türkiye İhracatçılar Meclisi'nin (TİM) Başkanı. 39 yaşındaki Satıcı, Türkiye'nin ihracatına yön veren, ihracatçının nabzını tutan, sorunlarını kamuoyuna aktarak sektörün sesini duyuran, Türk ihracatçısının dünyaya açılmasında öncülük eden bir kurumun başında...
1991'de tekstil üretimi, ihracat ve iç ticareti yapan Teksfil İplik Örme Sanayi ve Ticaret’i ve 1994'te Polaris Tekstil Sanayi Ticaret'i kurmuş. Halen her iki firmanın da Yönetim Kurulu Başkanı... Hem TİM şapkasının sorumluluğu, hem de kendi işleri nedeniyle yoğun bir çalışma temposu var. Aslında kendisine çok fazla zaman ayıramamaktan yakınıyor. "İşime çok fazla zaman ayırmak zorunda olduğum için işlerimi keyifli hale getirmeye çalışıyorum" diyor.
PAZARLARI AİLEMLEYİM
Oğuz Bey, yoğun çalışma temposuna karşın pazar günlerini mutlaka kendisine ayırıyor. "Olmazsa olmazlarımdan biri budur. Dünyanın ya da Türkiye'nin neresinde olursam olayım, pazar gününü ailemle birlikte geçirmek için hareket ediyorum. Zorlayınca oluyor" diyor.
15 yıldır hayatını paylaştığı eşi Nuralâ ile altı yıllık bir arkadaşlık döneminden sonra evlenmiş. İki kızı var. Büyük kızı Nasmina 13, küçük kızı Nurdiba ise yedi yaşında. Oğuz Bey, "Evlendiğimizde ben 23, eşim 19 yaşındaydı. Bugünkü aklım olsaydı çok daha önce evlenirdim. Evlilik zor bir müessese ama doğru işletebilirseniz çok kutsal" diye konuşuyor.
İSTANBUL'U İYİ BİLİYORUM
Zaman zaman ayın yarısını iş seyahatlerinde geçirmek zorunda kalıyor. Seyahat Türkiye içinde ise akşamları İstanbul'a dönmeyi tercih ediyor. İstanbul'un kendisi için çok önemli olduğunu söylüyor. "Bu şehrin her köşesini biliyorum diyecek kadar iddialıyım" diyor. Pazar günlerini kızlarıyla İstanbul'u gezmeye ayırıyor:
"Çünkü çocukluğumda şehir bu kadar büyük değildi. İlkokuldayken trene, otobüse, vapura biner bütün şehri gezerdim. Sultanhamam'da büyüdüm, Mahmutpaşa Ortaokulu'nda okudum. Cam fanusta büyümedim. Apartman çocuğu değilim. Ama bugünkü şartlar öyle gerektiriyor. Çarpık büyümenin bedelini çocuklarımız ödüyor. Çocuklarımız bizim kadar özgür değil."

Babalarımdan çok şey öğrendim

Satıcı, hem kendi babasından, hem de eşinin babasından çok şey öğrendiğini söylüyor: "Babam beni işin içine daha ilkokuldayken soktu. Yaz tatilinde Sultanhamam'daki işyerinin kasasının anahtarını bana vererek, sorumluluk yükledi. Onu 1987'de kaybettik. 1989'dan itibaren eşimin babası Sarsılmaz Aliş bana ikinci bir baba oldu. O'nu da 2000 yılında toprağa verdik. Ondan da çok şey öğrendim."

Günlük arkadaşlıkları sevmem
Satıcı, birinci derece arkadaşlıklar konusunda çok muhafazakar. "Günlük arkadaşlıklara hayatımda yer yok. Arkadaşlarımın hepsi, 10, 20,30 yıllık arkadaşlarım" diyor. Haftasonlarında arkadaşları ve onların aileleriyle ev ortamında bir araya gelmekten keyif alıyor.

Kitaba karşı açgözlüyüm

Kitap konusunda çok açgözlü olmasından yakınan Oğuz Satıcı, "2-3 kitaba birden başlıyorum. Bir anda bitirmek istiyorum. Derken iflas ediyorum. Hiçbirini bitiremiyorum" diye bu alışkanlığını sevmediğini vurguluyor. Ailesiyle birlikte sinema izlemeyi çok seviyor ve sinemada kaçırdığı filmleri de evde izlemeye özen gösteriyor.

Stres paylaşarak azalır

Oğuz Satıcı, sıkıntıların paylaşarak azaldığına, mutlulukların paylaşarak arttığına inanıyor. "Stres ve sıkıntılarını ailemle birlikte geçirdiğim zamanlarda geride bırakıyorum" diyor ve şunları ekliyor: "Hiçbir aklın tek başına yeterli olacağına inanmıyorum. Zaman zaman çaresiz kaldığım anlar oluyor tabii. Çaresiz kaldığımda mücadeleyi bırakmam."

Susma, sustukça sıra sana gelecek

Türkiye'nin en önemli sorununun güven bunalımı olduğunu söyleyen Oğuz Satıcı, "İnsanlar kendine güvenmiyor. Her şey birinin önce kendisine sonra karşısındakine ve çevresine güvenmesiyle başlar" diyor. Oğuz Bey, şöyle konuşuyor: "Olumsuzluklar olursa bunu genellememek gerek. Zamanla ona göre tedbirinizi alıyorsunuz. Doğru bildiğim, doğru inandığım şeyleri her yerde ve her zaman söylerim. 'Susma, sustukça sıra sana gelecek' sözüne inanırım."

25 yaşında İTO'da meclis üyesiydi

Oğuz Satıcı, Mahmutpaşa Ortaokulu ve Kabataş Erkek Lisesi’nin ardından eğitimine yurtdışında devam etti. İş hayatına kendi adını taşıyan ailesine ait Oğuz İplik’te başladı. 1991'de Teksfil'i, 1994'de Polaris Tekstil'i kurdu. 1990'da henüz 25 yaşındayken İstanbul Ticaret Odası’na (İTO) en genç Meclis Üyesi olarak seçildi. 1998-2000 yılları arasında da İTO'da en genç Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev aldı. 1999-2001 arasında İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçılar Birliği Yönetim Kurulu Başkanlığı yaptı. 1999-2001'de Türkiye Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçı Birlikleri Ortak Yönetim Kurulu Başkanlığı'nı üstlendi. 2001 yılından beri de Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!