Çıplaklıktan hoşlananlara Honda'dan Hornet 900

Ülkemizde her ne kadar motosiklet kültürü yeni yeni keşfedilmeye başlansa da, bu konuda bizden pek ileri olan Avrupalı tüketicilerin yıllardır, favori motosikletleri arasındadır Honda'nın Hornet serisi. Hornet bir ‘‘naked bike’’. Yani ‘‘çıplak motor’’. Fotoğraftan da göreceğiniz üzere motosikletin motoru olduğu gibi açıkta. Eee yani bakanları sevaba sokmak amaçlı bir çıplaklık bu bence. Bir çoğunuzun ‘‘Kimdir, ne iş yapar, nerde doğmuş nerde yaşar bu Hornet?’’ dediğini duyar gibi oldum.. Tamam, peki burdan buyrun...

Kendine has stili, performans kriterleri ve diğer özellikleri sayesinde rakipleri arasında ışıldayan Hornet'ın geçmişi ilk olarak 1996 yılında Japonya pazarına sunulan Hornet 250'ye dayanıyor. Kendisine has gövde stili ve sınıfının en geniş lastikleriyle bu ilk Hornet, Avrupalı tüketicilerin de ilgisini çekmişti. Bu pazara yönelik özel olarak hazırlanan ilk versiyonsa Hornet 600. 250 modeli ile aynı şasi konfigürasyonu üzerinde kurulan bu motor, CBR 600F'nin ününe ün katan motorunun hafif değiştirilmiş versiyonuna sahipti. Hornet 600, yol ve yarış pistlerinde kullanım uygunluğuyla kısa sürede herkesin hayalindeki motosiklet haline gelmişti. Hey gidi günler hey.. Honda, son olarak Hornet serisinde Hornet 900'le karşımıza çıkıyor..

Önceki Hornet 250 ve Hornet 600 modeli gibi, yeni Hornet 900 de hem çekici hem de agresif bir görünüşe sahip. Yüksek sürat ve performans kriterleri, Honda'nın çıplak motosiklet serisindeki iddiasının kanıtı bence...

Honda mühendisleri Hornet'ın kolay manevra edilebilen bir motosiklet olması için hafif ve kompakt materyaller kullanmışlar. 194 kg olan toplam ağırlık bu durumu kanıtlıyor.. CBR 900RR FireBlade'den alınan 919 cc'lik motor Hornet için elden geçirilmiş. 9000 d/d'de 110 beygir güç üreten motorun 6500 d/d'de ürettiği torksa 92 Nm. Bu cesur ve çıplak güzele sahip olmanın hediyesi 15 milyar.

2004 MotoGP'de kimler var kimler

Her ne kadar bu sene de MotoGP'de Rossi ve diğer birkaç isim favori görünse de, MotoGP'de ne zaman ne olacağı hiç belli olmaz. Zaten MotoGP'yi bu kadar zevkli yapan şey de bu belirsizlik ve mücadele değil mi? Uluslararası Motosiklet Federasyonu'nun yaptığı açıklamaya göre 2004 yılında dünya şampiyonasında yarışacak olan pilotlar ve takımlarını merak ediyorsanız hemen merakınızı gidereyim:

Max Biaggi (İtalya) Honda, Camel Honda Team, Alexandre Barros (Brezilya) Honda, Repsol Honda, Makoto Tamada (Japonya) Honda, Camel Honda Team, Carlos Checa (İspanya) Yamaha, Gauloises Fortuna Yamaha, Nobuatsu Aoki (Japonya) Proton KR, Proton Team KR, Kenny Roberts (ABD) Suzuki, Team Suzuki MotoGP, Ruben Xaus (İspanya) Ducati, D'Antin MotoGP, Troy Bayliss (Avusturya) Ducati, Ducati Marlboro Team, Sete Gibernau (İspanya) Honda, Telefonica Movistar Honda MotoGP, Norifumi Abe (Japonya) Yamaha, Fortuna Gauloises Tech 3, John Hopkins (ABD) Suzuki,Team Suzuki MotoGP, Marco Melandri (İtalya) Yamaha, Fortuna Gauloises Tech 3, Colin Edwards (ABD) Honda, Telefonica Movistar Honda MotoGP, Valentino Rossi (İtalya) Yamaha, Gauloises Fortuna Yamaha, Neil Hodgson (İngiltere) Ducati, D'Antin MotoGP, Shinya Nakano (Japonya) Kawasaki, Kawasaki Racing Team, Loris Capirossi (İtalya) Ducati, Ducati Marlboro Team, Alex Hofmann (Almanya) Kawasaki, Kawasaki Racing Team, Shane Byrne (İngiltere) Aprilia, Aprilia Racing, Nicky Hayden (ABD) Honda Repsol Honda, Kurtis Roberts (ABD) Proton KR, Proton Team KR, Jeremy McWilliams (İngiltere) Aprilia, Aprilia Racing.

Komik anılar

Başınıza gelen komik motosiklet anılarınızı bu sayfadan diğer motosiklet kullanıcılarıyla paylaşmak istemez misiniz? Hadi sarılın klavyelerinize... otoyasam@hurriyet.com.tr ya da ruzgarinkizi@hurriyet.com.tr anılarınızı yollayın, motosiklet sevdanıza ortak olalım....

Geçen haftadan gelen anıları okurken o kadar eğlendim ki sormayın... İşte bu hafta sizin için içlerinden seçtiğim anı:

Ak saçlı, yakışıklı motorcu gençler

Ben hiç motor kullanmadım ama ne zaman motosiklet konusu açılsa hep bu anım gelir aklıma... Barlar, caddeler susmuş sokaklarda kimsecikler kalmamıştı. Haliyle kıştı. Arkadaşımla yalnızlıktan sıkılmış hadi arkadaşların yanına gidelim diye yola çıkmıştık. Güneşin kavurduğu mevsimde beş dakikada bir geçen dolmuşu, yarım saat olmuş hala bekliyorduk. Vaz mı geçsek? diye düşünürken güçlü motor sesleriyle beş motosiklet bize doğru yaklaştı. Deri ceketleri, kaskları ve mükemmel motorlarıyla her şey siyahtı. Bu mevsimde burada bu gençlerin ne işi var diye düşünüyorduk ki kasklarını çıkarmalarıyla, o sportif bedenlerin bembeyaz saçlarını gördük! Şaşkındık! İkinci şoku atlatamamıştık ki, devasa bir tır yaklaştı. O da siyahtı ve saçlar beyazdı! Sonradan Hollanda menşeli olduklarını öğrendiğimiz, en genci 50 yaşında olan biri bayan altı çılgın bize kamp yeri soruyorlardı. (iyi ki ingilizce vardı) Avrupa'dan Asya'ya doğru tura çıkmışlardı. Torun sahibi olduğunu öğrendiğimiz güzel bayanın yardımıyla iki kız tıra bindik. O da ne! Bu tır değil evmiş! Banyosu bile var hem de!

Onları deniz kenarındaki kamp yerine götürdüğümüzde memnun oldukları her hallerinden belliydi. Vedalaşıp yola koyulduğumuzda hayran olduğum motorların ikisi yanımızda belirdi. Gideceğimiz yere bırakmak istiyorlardı. Tek bir şartla kabul ettik arkadaşlarımızın yanında kasklarını çıkarmayacaklardı... Cafenin önüne geldiğimizde içerdeki herkes aynı şeyi düşünüyordu; ‘‘Bu mevsimde bu motorların ve o motorların üzerinde bu bizim kızların ne işi var!’’ Her şey filmlerde ki gibiydi, kaksımızı çıkardık, saçlarımızı savurduk ve içerdekilere göz kırptık.

Bu kadar yıl geçti, arkadaşlarımız hala onları motorcu yakışıklı gençler olarak tanıyor. Ak saçlarsa bir sır. Kask bazen amacından çok işe yarıyor..:)