Güncelleme Tarihi:
‘17 Ağustos'ta o büyük depremin olduğu gece ilk yaptığım iş, İstanbul dışında yazlıkta olan ailemi aramak oldu. İyi olduklarını öğrenince, hemen giyinip Florya'ya, tesislere gittim. Biraz sonra bütün futbolcularım, eşleri ve çocuklarıyla Florya'ya geldiler. Hepimiz orada toplandık. İlk kez o gece, tesislerde eşleriyle birlikte yatmalarına izin verdim.’
Fatih Terim'in anlattığı bu olay, Galatasaray'ı Avrupa'da finallere taşıyan disiplinin perde arkasını açıklıyor:
Galatasaraylı futbolcular, takımlarıyla o denli bütünleşmişler ki, en büyük tehlike anında sığınmayı düşündükleri ilk yer orası.
Tüm ekip, hiç haberleşmeden olağanüstü bir durumda otomatik olarak birlikte olmak istiyor. Kötü bir durumdaki o anı birlikte göğüslemeye çalışıyor.
Bu, bir takımın başarısının ardında yatan en temel faktörlerden biri olan ‘‘ekip ruhu’’nun Galatasaray'da ne kadar gelişmiş, oturmuş olduğunu gösteriyor.
İŞİMİZ, YAŞAM BİÇİMİMİZ
Terim, diğer faktörleri şöyle sıralıyor:
‘‘Biz işimizi kendi yaşantılarımıza, hayattan beklentilerimize göre yapmıyoruz. Tersine biz hayatlarımızı işimize göre yaşıyoruz. İşimizin gerektirdiği hayatı yaşıyoruz. İşimiz, bizim yaşam biçimimiz.’’
Böyle olunca teknik direktöründen futbolcusuna, masöründen aşçısına kadar tüm ekibin aynı disiplinle ve büyük bir uyum içinde hareket etmesine şaşmamak gerekiyor.
‘‘Futbolcuların hangi gün, ne kadar kalori alacakları bellidir’’ diye devam ediyor Terim. Antrenman günü daha farklı, maç günü daha farklı kalori hesabı yapılıyor futbolcular için. Diyetisyenler, kalori hesabının yanında mönüyü de özel günlere göre farklı hazırlıyorlar. Örneğin; maç günü karbonhidrat ağırlıklı, kolayca yakılıp çabuk enerjiye dönüşecek bir mönü hazırlanıyor. Uykuları ve serbest zamanları da hep planlı, hesaplı.
Hiç bilmediğimiz bir ayrıntıyı daha açıklıyor Fatih Hoca: ‘‘İstanbul'daki her maçtan sonra takımla birlikte Florya'ya geliriz. Bütün takım o gece orada yatar, maçtan sonraki ilk gece eşlerle birlikte olmaları yasaktır. Sabah kalkarlar, duşlarını alıp masaj yaptırırlar ve eve yollarım.’’
Nedeni ilginç: ‘‘Yoğun stresin ardından eğer seks yapılırsa, kaslar aşırı gevşiyor. Yeniden toparlanabilmesi en az 3 günü alıyor.’’
BİR BİLİM ADAMI GİBİ
Terim, bir bilim adamı titizliğiyle her ayrıntıyı hesap ediyor. Yaklaşık 40 kişilik bir yardımcı kadrosu var. Aralarında diyetisyenler, psikologlar, doktorlar, eğitimenler bulunuyor.
Bir takımın yıl içinde ne kadar maç yaparsa dünya standartlarına o denli yaklaşacağını düşünüyor. Avrupa takımlarının yıllık ortalama maç sayısı 80'e çıkıyormuş. Galatasaray geçen yıl 68 maç yapmış. ‘‘Standardı yakalamak üzereyiz. Dolayısıyla haftada iki, bazen üç maç oynadığımız zaman ‘Yoruldular' yorumunun yapılmasına kızıyorum.’’
Galatasaray’ın başarısının nedenleri böylece berraklaşıyor. Bu başarının ardında muazzam bir spor disiplini ile inceden inceye düşünülmüş bir psikolojik eğitim yatıyor. Cimbom'un başarısında tesadüfe, şansa yer yok. Hatalar da profesyonel hatalar. Tesadüflerden, şanssızlıklardan kaynaklanmıyor.
Terim, hırslı, iddialı bir teknik adam.
Sadece tüm teknik bilgisini, tecrübesini değil, duygularını, heyecanlarını, tüm yaşamını takımına adamış. ‘‘Peki bundan sonrası?’’ diyoruz. Şöyle yanıtlıyor:
‘‘Önemli olan Türkiye'de sıradışı olmak değil. Önemli olan yurtdışında da sıradışı olabilmek...’’