Deriye yapışarak kanı emen bitlerden, bedenin içlerine sızarak semizlenen şerit ve tenyalara, sindirime yardımcı olan bağırsak kurtlarına dek uzanan, özellikle doğada yaşayan hemen hemen tüm canlıların sırtlarından geçindikleri yüzlerce asalağı var.
1995 ekiminde Güney Afrika’dan Ingiltere’ye bir süre önce getirilen beyaz gergedanın dışkısından bir böcek kurtçuğu çıktı. Gergedanın yeni sahipleri soyu tükenmekte olan bu hayvanın dışkısında kurtçuğun ne aradığını merak ederek, Londra’daki Doğal Tarih Müzesi böcekbilim uzmanlarından Martin Hall’a başvurdular.
Kurtçuk gelişip son şeklini aldığında, Hall bunun yalnızca gergedanla beslenen ve soyu tükenmeye yüz tutmuş asalak bir sinek türü olduğunu belirtti.
Yiyeceği bir gergedanı ve çiftleşebileceği bir eşi olmayan bu sinek ölüme terk edildi. Böylelikle dünya üzerinden bir asalak daha yok olmuştu. Ardından yas tutan tek kişi ise Hall oldu.
Çünkü, soyu tükenmeye yüz tutmuş her karizmatik hayvanın üzerinden beslenen ve yeryüzünden silinip yok olma tehlikesiyle en az o canlı kadar yüz yüze olan yığınla başka canlı var.
Deriye yapışarak kanı emen bitlerden, bedenin içlerine sızarak semizlenen şerit ve tenyalara, sindirime yardımcı olan bağırsak kurtlarına dek uzanan, özellikle doğada yaşayan hemen hemen tüm canlıların sırtlarından geçindikleri yüzlerce asalağı var.
Bunların birçoğunun yaşamı birbirleriyle yakından ilintili bir ya da iki canlının varlığına bağlıdır. Üzerlerinde barındıkları bu canlılar yok olduklarında, kendileri de yok olurlar.
Canları cehenneme mi?
Böyle olmakla birlikte, dünya üzerindeki hayvanat bahçelerinde yaşayan gergedan, panda ve benzeri canlıların korumaya alınmaları için onca emek ve para harcanırken, yaşamlarını onlar sayesinde sürdüren asalaklar bugüne dek kimsenin ilgisini çekmemişti.
Dünya üzerinden silinmeye yüz tutmuş asalaklarla ilgili çığır açıcı bir atılım, geçtiğimiz yıl Diversa adlı Kaliforniya kökenli bir gen teknoloji şirketi tarafından gerçekleştirildi. Bu amaçla biraraya getirilen San Diego Hayvanat Bahçesi ve Doğal Parkı’na bağlı Soyları Tükenmekte Olan Türlerin Üreme Merkezi (CRES) araştırmacıları, soyları tükenmeye yüz tutmuş ender hayvanlardaki mikrobik yaşam alanlarını incelemeye ve bu gizli dünyaları gün yüzüne çıkarmaya koyuldu.
Genbilimci Oliver Ryder önderliğindeki ekip, gözetim altında tutulan ve doğal ortamlarında yaşayan yabanıl langurları inceliyor.
Kesin ilişki var
Bağırsak sorunları nedeniyle tüm bu tartışmayı başlatan langurlar dünyada soyları en çok tükenmeye yüz tutmuş primat türü olarak biliniyor.
Araştırmanın ikinci aşamasında sağlıklı yabanıl hayvanlardaki organizmaların alınarak gözetim altındaki hayvanlarla yeniden karşı karşıya getirilmeleri ve böylelikle, işler yolunda giderse, gözetim altındaki hayvanların bağırsak florasında yeniden bir denge kurulması tasarlanıyor.
Taenia olngojinei adıyla bilinen tenya türü, kurtçukları
aslan ve sırtlanların yemi olan antiloplarda bulunmakla birlikte, yalnızca sırtlanlara dadanıyor. Gelgelelim, bu tenya türü antilobun karnında kist oluşturduğundan aslanlara bulaşmıyor.
Sırtlanlar savanlıklarda yaşayan, çeneleri kemikleri kemirip tenya larvalarını dışarıya salmaya yetecek güçteki tek hayvan türü olarak biliniyor. Ancak öteki canlılarla onların sırtından geçinen asalaklar arasındaki özel ilişkinin içyüzü bugün de gizemini koruyor.
Soyları tükenmeye yüz tutmuş hayvanların da kendilerine özgü asalakları varsa, ki öyle görünüyor, o zaman asalakların yazgılarının da en az üzerlerinde barındıkları canlınınki denli belirsiz olması gerekiyor. Peki: koruma altına alınan canlıya gösterilen özen o canlının üzerinde barınan asalaklara da göstermeli mi?
Kaliforniya kondoruyla ilgili öykünün de ortaya koyduğu gibi, bu konu şimdiye dek hiç kimsenin ilgisini çekmedi. 1980’lerin ortalarında Kaliforniya’daki kondor nüfusunun 25’e inmesiyle birlikte çevreciler, kalan tüm kuşların San Diego Hayvanat Bahçesi’ne taşınarak gözetim altına alınmalarını gerektiren bir önleme başvurarak kondorları zora koştular.
Pireler ve bitler
Çoğu kuşta pire olduğundan, araştırmacıların yaptıkları ilk şeylerden biri kondorları bit ve öteki asalaklardan arındırmak için haşere öldürücü bir toz kullandı. Onlar, bunların ‘tipik pire’ olduğunu sanıyordu.
Ancak yeni bilgilere göre, böylesi bir değerlendirme güncelliğini yitirdi. Doğal Tarih Müzesi bit uzmanlarından Chris Lyal da gerçekte ‘tipik bit’ diye bir şey olmadığına, ancak kondorlar döneminde bu gerçeğin bilinmediğine dikkat çekiyor.
Kısa bir süre önce Illinois Doğal Tarih Araştırma Merkezi tarafından yayımlanan ‘Kemirgen Bitler: Dünya çapında türler ve biyolojik bakış’ adlı raporda Kaliforniya kondoruna dadanan üç bit türünden söz ediliyor. Bunlardan ikisine başka hiç bir canlıda rastlanmadığından, soylarının tükenmiş olabileceğine inanılıyor.
Araştırmacılarının olağanüstü çabaları sayesinde Kaliforniya kondorlarının sayısı artık 200’ü aştı ve çoğu doğal ortamlarına geri gönderildi.
Ne var ki, bu süreç içinde, pire gibi özel canlı türü de yok olduysa, böylesi bir üreme ve yetiştirme programı gerçekten de başarılı sayılmıyor!
Peki, yazının başında belirtitğimiz, Hall’un soyu tükenmeye yüz tutmuş gergedan kurtçuğuna ne demeli?
Gergedanlara dadanan bu sinek türünün kurtçukları, yaşamlarının büyük bir bölümünü üzerinde barındığı canlının bağırsaklarında geçiriyor ve bunlar bedeni aşırı düzeyde kuşattıklarında önlem alınabiliyor. Çevreciler, söz gelimi bir tenyanın da en az bir başka canlı kadar yaşamaya hakkı olduğunu savunuyorlar.
Tümü kötü değil
Bu görüşe katılmamak elde değil. Ne var ki, çoğu zaman belli asalaklarla üzerlerinde barındıkları canlılar arasındaki ilişki tam olarak bilinmediğinden bu asalakların zararlı mı, yoksa iyi huylu, hatta yararlı mı oldukları konusunda da yeterli bir bilgiye sahip olamıyoruz.
Dahası, neyin asalak neyin olmadığı konusunda bile kesin bir karar veremiyoruz.
Londra Doğal Tarih Müzesi’nden David Johnston, ‘Asalak başka bir canlının üzerinde, ya da içinde barınan canlıdır...,’ diyor ve ‘Ancak, bu tanım sizi doğrudan guguk kuşu gibi, yumurtalarını başka kuşların yuvalarına bırakan ve onları kandırarak yavrularını bu kuşların yetiştirmesini sağlayan, kimi canlı türleriyle ilgili sorunlarla karşı karşıya getirmektedir’ diye ekliyor.
Hastalığa yol açan çoğu mikro-organizmaya ‘patojenik’ adını verdiğimize dikkat çeken Johnston, ‘Zararlı bakterileri neden asalak kapsamına almıyoruz? Ya virüslere ve prionlara ne demeli? Asalak kimyasal diye bir şey var mı?’ gibi bir dizi soruyu gündeme getirerek konunun ne denli karmaşık olduğunun altını çiziyor.
Geçtiğimiz yıl yayımlanan bir araştırmada, Kanada McMaster Üniversitesi’nden Steve Collins ve arkadaşları kurtların bağışıklık sistemini devinime geçirmek suretiyle bağırsak enfeksiyonlarının önüne geçebildiklerini ortaya koydular.