Güncelleme Tarihi:
İtalya Milli Takımı’ndan ayrılıp Galatasaray’a gelmeniz arasındaki süreç çok hızlı gelişti. O süreçte neler yaşandı, Galatasaray’a gelmeye nasıl karar verdiniz?
Galatasaray her zaman kazanmak isteyen bir kulüp ve çok önemli bir tarihe sahip… Benim de kazanma isteğim çok fazla ve açıkçası büyük hedefleri olan bir kulübe gelmek için pek fazla düşünmeye gerek yok. O yüzden bu kararı çok rahat verdim.
Türkiye basınında "Prandelli gelecekse, Mancini neden gitti" gibi bir algi var. Bütün İtalyan teknik adamlar aynı futbol ekolunun temsilcisiymiş düşüncesi hakim. Mancini dönemine oranla ne gibi temel farklılıklar göreceğiz Prandelli Galatasaray'ında?
Unutulmaması gereken nokta, herkesin kendine has bir karakteri vardır. İnsanların nasıl konuştuğu ve nasıl davrandığı farklıdır. Kısacası Mancini ve ben aynı insanlar değiliz. Aynı ekolden gelebiliriz ama futbola bakışımız farklı olabilir. Bu farkları zaten ileride sahada göreceksiniz.
Sizin takımlarınız için söylenen özellik hep hücumu düşündüğü yönünde. Galatasaray’ın ise bu sene şampiyonluk gibi çok net bir hedefi var. Aynı zamanda rekabetten dolayı dördüncü yıldız yarışı söz konusu… Bu durum oyun felsefenizde bir takım değişikliklere neden olacak mı?
Bir kere şu kesin, bizim en büyük hedefimiz bu sene dördüncü yıldızı alabilmek. Şampiyonlar Ligi de var aynı zamanda ve Şampiyonlar Ligi’nde de en iyi şekilde mücadele edeceğiz. Bunların dışında Türkiye Kupası ve Süper Kupa var. Zaten bir takımın yarıştığı kulvarlarda seçim hakkı yoktur, hepsinde sonuna kadar mücadele edersiniz. Bizim felsefemiz her zaman kazanmak olacak.
Takımla bir kamp dönemi geçirdiniz. Oyuncularla ilgili izleniminizin ardından sistem konusundaki düşünceleriniz netleşti mi?
Takım olarak çalışmalarımıza dörtlü savunma ile başladık ve önüne iki orta saha, kanatları koyup, ilerde de forvet arkası ve forvet oynadık. Çalışmalarımıza bu şekilde başladık. Bir yandan da yerden oynamayı öğrenmeye çalışıyoruz. Bu nokta önemli, her futbolcumuzda da bu çabayı görüyoruz. Ama durumumuz maçlardan sonra belli olacak. Çalışarak daha iyiye gideceğiz.
İlk maçın ardından takımın topu yerden oynama çabasından bahsettiniz. İlk yarı 40 dakika bunu başardı takım. Bu süre ne kadar artmalı. Kafanızdaki düşünce nedir?
Bizim felsefemizde birinci öncelik topa sahip olma ve oyunu kontrol etmek. Topa sahip olduğumuzda da, hızımızı arttırmalıyız. Kontra ataklara çıkarken oyunu iyi okumalı ve çabuk kurmalıyız. Oyunumuzu bunun üzerine kuruyoruz.
Kaptanlık konusunda ne düşünüyorsunuz, sizin için ne ifade ediyor kaptanlık?
Benim için kaptanlık çok önemli bir şey… İlk olarak kaptanlığı kime vermeliyim diye düşündüm. Kaptanlık pazu bandını taşıyan oyuncu, öyle bir futbolcu olmalı ki, sadece Galatasaray takımın değil, taraftarı ve Türkiye’yi de temsil eden bir futbolcu olmalıydı. Şanslıyız, çünkü takımda Selçuk İnan gibi bir isim var. Ve Selçuk İnan’ı kaptan yaptık. Selçuk sadece Galatasaray’ı değil, taraftarı ve Türkiye’yi de temsil ediyor. Herkesin sevdiği bir insan ve benim için de büyük bir onur onunla çalışmak.
Büyük bir ihtimal sezon boyunca Selçuk-Pirlo kıyaslamaları yapılacak. İkisi farklı oyuncular ama Selçuk’da Pirlo’nun özellikleri var mı gerçekten?
Ben kıyaslamaları çok sevmiyorum ama Selçuk’u zarif buluyorum. Zarif bir futbolcu, çok klas ve topa hükmedebilen bir oyuncu olarak görüyorum onu. Kendisi umarım Pirlo’nun kazandıklarını kazanabilir. Öyle bir futbol kaderi olur.
Zarif futbolcu derken Wesley de elegan bir futbolcu. Wesley’i takımda nasıl konumlandırmayı planlıyorsunuz?
Sneijder dendiğinde, Dünya Kupası’na katılan ve herkesten çok koşan, çalışan bir Sneijder bekliyorum. Onun konumu bizim için çok önemli… Dünya Kupası’nda gösterdiği performansı bizim için de göstermesini diliyorum.
Geçtiğimiz sezon özellikle ligde Galatasaray deplasman fobisi yaşadı? Bununla ilgili bir tahliliniz oldu mu?
Büyük bir takımın karakter olarak da güçlü olması gerekiyor ve kendi kişiliğini sahaya yansıtması gerekiyor. Büyük takım her zaman kendi oyununu sahaya yansıtmalı. Biz bu üç noktayı birleştirebilirsek, sahada her maçı kazanırız.
Galatasaray Futbol takımında teknik anlamda nasıl bir iş bölümü var. Teknik ekip ve scout ekibi nasıl bir koordinasyon var?
Kısa süre önce tüm ekiple tanıştık. Scout ekibinden Emre Bey’le de görüştüm. Çok güçlü, futbolu çok seven, tabiri caizse futbola aşık bir ekip. Onlarla çalışmayı dört gözle bekliyorum. Zaten Galatasaray’a da kulüp olarak baktığımızda çok ilerde bir organizasyon görüyoruz. Bu yüzden çok güzel işlere imza atacağımıza inanıyorum.
Her şey yolunda giderse Galatasaray ile ilgili kurduğunuz hayali bizimle paylaşır mısınız?
İyi giderse değil, biz iyi gitmesi için çalışacağız. Sahaya çıkacağız ve amaçlarımıza tek tek ulaşarak daha ilerdeki günlerde oluşacak güzellikleri göreceğiz.
Dördüncü Yıldız konusu var bir de. Dördüncü Yıldız’ı kazanmak ve Galatasaray tarihine geçmek siz de nasıl bir motivasyon sağlıyor?
Dördüncü Yıldız çok önemli, oyunculara da söylediğimiz gibi sadece dört haftalık çalışma ile alamayız bunu. Aylarca çalışarak bu hedefe ulaşacağız. Bu hedefe ulaşmak için karşımıza çıkan bütün engelleri de aşmalıyız. Şu anda yapmamız gereken çok çalışmak.
Kamp öncesi kadroyu belirlerken dikkat çeken kararlar oldu. Sabri Sarıoğlu kararı için neler söylemek istersiniz?
Basın karşısına çıktığımda da söyledim. Sabri kararı hep birlikte alınan bir karar. Kişisel olarak Sabri'ye ya da diğer oyunculara karşı herhangi olumsuz bir düşüncem yok ama değişim zamanı geldi.
Kampa genç oyuncuları da götürdünüz. Öne çıkan isimler oldu mu? Realist olarak bakmak gerekirse, potansiyelleri hakkında ne söylersiniz?
Açıkçası çok iyi gençler var. İsim vermeyeceğim ama çok enteresan genç futbolcular var. Burada önemli olan nokta gençlerle ilgili sabırlı davranmamız lazım. Gelişimlerini takip etmemiz gerekiyor. Şu anda söyleyebileceğim çok kaliteli, gelecek vadeden gençlerimiz var.
Dünyada iletişim çok farklı bir yere gidiyor. Özellikle sosyal medya sonrası birebir ortamlar azaldı. Bu açıdan bakarsak oyuncular da birbirleri ile daha az zaman geçiriyor. Bu gibi iletişim sorunları için bir çözümünüz var mı?
Zor bir soru, aslında cevabını da tam olarak bilmiyorum ama başarı için takımın birleşmesi şart. O yüzden kişi bazlı görüşmeleriniz her zaman olacaktır. Futbolcularla doğru konuşmaları yapmak lazım. Onlarla empati kurmak çok önemli… Antrenman sistemleri getirirken de aynı yolda ilerlemek gerekiyor. Bunun için de doğru iletişimi yaratmamız çok önemli.
Peki şöyle bir soru sorsam, futbol teknik direktörlerin mi yoksa futbolcuların mı oyunu?
Futbol her zaman futbolcularındır ama şöyle de bir şey var; orkestra yönetmek gibi düşünürsek, takımı da birisinin yönetmesi lazım. Müzikte nasıl zamanlamaların ve ahengin tutturulması gerekiyorsa, futbolda da gereken taktikler ve oyun sistemlerinin gösterilmesi lazım. Ama her zaman dediğim gibi, futbol futbolcuların oyunudur. Teknik direktör sadece yol gösterir.
Siz Dünya Kupası’nın ardından İtalya’dan ayrılıp, Galatasaray’a imza attıktan sonra İtalya’da sizi eleştiren Agnelli’ye ve Della Velli’ye sosyal medya üzerinden Galatasaray taraftarı tepki verdi. Galatasaray taraftarı kısaca, “Hoca bizde, kıskanmayın” mesajını verdi. O süreci takip edebildiniz mi?
Bütün taraftarlara çok teşekkür ediyorum. Ben artık Türkiye’deyim ve gördüğünüz gibi futbolun dünyaca ünlü bir dili var.
Kısaca o bölüme de gidelim. İtalya beklenenden erken şekilde veda etti Dünya Kupası’na… Ne oldu da İtalya bu kadar erken elendi?
Biz Avrupa Şampiyonası grup elemelerinde ve Dünya Kupası grup elemelerinde bir maç bile kaybetmedik ama sonrasında çok önemli iki oyuncuyu kaybettik. Montolivo ve Rossi. Ondan sonra birkaç engel daha çıktı karşımıza ve onları da aşamadık. Olumsuzluklar bir araya gelince, yapacak çok şey kalmıyor.
Bu noktada Türkiye’de hakemlerin çok konuşulduğunu da belirmek isterim. Hakemlere karşı nasıl bir tutumunuz var?
İtalya’da da aynı şekilde, değişen bir şey yok.
Suarez ile ilgili Muslera ile konuşma fırsatınız oldu mu?
Sadece geldiğinde selamlaştık. Konuşacağım ama olanları değiştiremezsiniz.
2002’deki Parma’daki Prandelli ile şimdiki Prandelli arasındaki fark nedir?
Şaka bir yana ama biraz yaşlandım. Saçlarım ağardı ama motivasyonumu hiç kaybetmedim, hatta bugün işime daha motiveyim. İhtiyar bir delikanlı var karşınızda.
İtalyanlar ve Türklerin birbirlerine benzeyen iki toplum olduğu söylenir. Kısa bir dönem oldu ama böyle bir benzerlik var mı sizce de?
Kısa bir süredir Türkiye’deyim. Futbolcularım için konuşabilirim. Onlar çok istekli ve bir aile kurma çabasındalar. Büyük bir grup kurmak için çabalıyorlar. Biz bunu İtalya’da birkaç sene önce kaybettik. Bir yere, kuruma bağlı olmalısınız ve o kuruma sahip çıkmalısınız. İtalya’da biz bunu kaybettik. Bu özelliği burada gördüm ve bu çok hoşuma gitti.
Galatasaray taraftarının önüne yani Türk Telekom Arena’ya çıkacaksınız. Atmosfer hakkında bilginiz var mı?
Galatasaray maçlarını izledim ama videodan izlemek gibi olmayacaktır. Taraftarlarımız karşısında oynamak çok büyük bir şey olacak. Orası bir cehennem ve bu bize karşı olmayacak. Bu bizim için çok büyük bir avantaj.