Güncelleme Tarihi:
Hele ki iyi bir kariyere sahip, büyük umut ve beklentilerle, yüksek bir bonservis ücreti karşılığında transfer edilmiş bir oyuncuysa...
Önce takımının sonra bireysel hedeflerinin peşinden azimle, hırsla, sebatla gitmesi; kendisine biçilen değerin, kendisine gösterilen teveccühün karşılığını bittamam vermesi gerekir.
Görevini layıkıyla yapması bir lütuf değil, mesleki sorumluluğunun karşılığıdır.
Ancak gelin görün ki bu bilinçten uzak görünen, ileriye değil, her geçen gün geriye giden, içende bulunduğu durumu düzeltmeye yönelik bir yönelimden uzak bir futbolcu profili var karşımızda.
Bir zamanlar A Milli Takım'ın değişmezleri arasına giren, Roma'da bir Gladyatör'e dönüşen, Premier Lig'e kadar yükselen, dünyanın fiziksel açıdan en zorlu liglerinden kabul edilen Ligue 1'de yeniden kendini bulan Cengiz Ünder, transfer rekoruyla geldiği Fenerbahçe'de yokları oynuyor.
Geçen sezon İrfan Can Kahveci'nin arkasında kalan, yeteneklerinden birkaç maçta esintiler sunan (İstanbulspor, Kayserispor, Ankaragücü maçları), koca bir sezonu ikinci adam olarak tamamlayan Cengiz, bu sezon ikinci tercih dahi olabilmiş değil.
Allan Saint-Maximin, Dusan Tadic ve İrfan Can Kahvecili Fenerbahçe'de takım arkadaşlarının gerisinde kalan, ligde yalnızca 22 dakika süre alabilen, rotasyona gidilen Union Saint-Gilloise mücadelesinde bu sezon ilk kez 11'e girebilen Cengiz Ünder, yine hayal kırıklığı yaşattı.
Süre aldığı 77 dakikada bir varlık gösteremeyen Cengiz Ünder'e, belli ki Mourinho'nun varlığı da motivasyon unsuru olamamış...
Potansiyelinin çok altında, hırstan yoksun, öz güvenini yitirmiş, fiziksel açıdan çökmüş, içinde bulunduğu durumu kabullenmiş, gerçek Cengiz Ünder'in kötü bir replikası vardı sahada.
Ne A Milli Takım'a tekrardan seçilmek için çabalayan ne formayı kazanmak için ortaya bir irade koyan ne de bonservisine 15 milyon Euro veren Fenerbahçe'ye borcunu ödemek isteyen bir oyuncu göremedik.
Eski günlerine geri dönebilir mi bilinmez ancak büyük umutlarla transfer edilip fiyaskoya dönüşen oyuncular arasına girmeye aday olduğu kesin.
Carlos Castaneda'nın güzel bir sözüyle bitirelim bu tatsız bahsi: Kendimizi sefil de kılabiliriz, güçlü de. Ve her ikisi için de harcanan çaba eşittir.