Alp ULAGAY
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 18, 2002 01:58
Eczacıbaşı Topluluğu'nun 60. yıl kutlamaları sebebiyle Karayipler’den İstanbul'a davet ettiği 12 kadın voleybolcu iki hafta boyunca yeteneklerini sergilediler. Hem Eczacıbaşı hem de Türk Milli Takımı ile maç yaptılar.
Son on yılda dünya voleyboluna damgasını vuran Küba'nın en seçkin sporcularıyla yeni kuşak gençlerin karması niteliğini taşıyan takım tüm 2002'yi ülke dışı seyahatler ve antrenmanlarla geçiriyor. Şampiyonluklar yaşamış tecrübeli oyuncular ‘Fidel’le görüşmelerini ve sohbetlerini anlatırken onun hediye ettiği otomobillerle de Havana sokaklarını turladıklarını söylüyorlar. Salsa tutkunu bu genç kadınlar öyle sıkı bir disiplinle çalışıyorlar ki, İstanbul'da kaldıkları süre içinde antrenman dışında otelden dışarı çıkmalarına bile izin verilmedi.
Hepsi birbirinden uzun boylu, ceylan gibi zıplayan 12 genç kadın. Öyle ki en kısa boylusu 1.80'den aşağı değil. Tüm güçleriyle zıplayıp birbiri ardına smaç vuran, parkede kendilerini yerden yere atan bu kadınlar Küba Voleybol Milli Takımını oluşturuyor. Antrenman tüm hızıyla sürerken birbirleriyle konuşmaktan da geri kalmıyorlar. Çalışmayı dikkatle izleyen antrenörleri arada sırada birkaç hatalı hareketten sonra müdahale edip uyarılarda bulunuyorlar. Bu kısa duraklamadan sonra kollar yine filenin üzerine çıkıyor. Bu kadar uzun boylu kadını bir arada görmek her zaman mümkün olmasa gerek.
Küba voleybolunun yeni yıldızı gözüyle bakılan 16 yaşndaki Nancy Carillo'yla yanyana otururken sıradışı durumu daha iyi anlıyorsunuz. Çocuk yüzlü voleybolcu uzun bacaklarını koltuğa zor sığdırıyor. Kocaman ellerini ovuştururken sorulara kısa yanıtlar veriyor, bazen de kafasını sallayarak kendini ifade ediyor. Onun da hedefi takımdaki ablaları gibi Olimpiyat ve Dünya şampiyonalarında kürsünün en üst basamağına çıkmak. Yıl boyunca süren yoğun antrenman temposuna alışmaya çalışıyor: ‘‘Maç ve antrenman düzeni bana zor gelmiyor. Milli takımda daha birinci yılım. Hep kendi ülkemde oynamak istiyorum. Başka ülkeye
transfer olmayı hiç düşünmüyorum’’
Carillo gibi Küba takımının tüm elemanları yılbaşından beri sürekli antrenman yapıp oradan oraya seyahat ediyorlar ve aralık ayına kadar da tatil yapmayacaklar. Eczacıbaşı'nın 60. yıl kutlamaları münasesbetiyle İstanbul'a davet edilen Küba takımı sıkı disiplinden bir an olsun ödün vermiyor. Sabah kalkış saatleri, antrenman ve
yemek saatleri dakikası dakikasına önceden programlanmış. Öğleden sonra saat 6'da biten antrenman sonrası doğru otele ve yemek masasına oturuluyor. Oradan da odalara çıkılıp istirahata çekiliyorlar. Öyle ki otelden çıkıp alışveriş yapmalarına, İstanbul'u gece gözüyle görmelerine bile izin yok. Zaten Türkiye'ye gelmeyi kabul ederken de sadece düzenli çalışabilecekleri sakin bir salondan başka bir şey talep etmemişlar.
Kızlar Salsa’ya bayılıyorTakımın uzun yıllardır başantrenörlüğünü üstlenen Eugenio George Lafitta sıkı disiplinin mimarı. Tecrübeli çalıştırıcı üç saatlik sıkı antrenmanı kimi zaman kenarda oturarak kimi zaman ayakta izliyor. Lafitta'ya göre eylül ayında Almanya'daki Dünya Şampiyonası'na katılacak takımın nüvesini İstanbul'a getirdikleri bu genç oyuncular oluşturacak. 1992'den bu yana üç kere Olimpiyat, iki kere de Dünya Şampiyonu unvanını elde etmiş bir ülkenin antrenörü için pek iddialı konuşmuyor: ‘‘Bu sene şampiyonluk zor. 2004 Olimpiyatlarına kadar tecrübe kazanmaya çalışacağız. İstanbul'a gelen takım gibi birkaç grup oyuncumuz daha var. Böyle dünyayı dolaşan belki 50 oyuncumuz var. Peru'ya, Dominik'e gidenler var. Bence buradaki grubun çoğunluğu milli takıma seçilecek.’’ Lafitta'nın belirlediği programa göre İstanbul'dan özel bir turnuva için Çin'e, ardından sırasıyla İsviçre, İtalya ve Meksika'ya gidecekler. Son on yıla damgasını vurmuş takımdan Torres, Costa gibi önemli isimlerin ayrılmasıyla yeni bir kuşak arayışına geçen Küba'nın şu andaki yıldızı 24 yaşındaki Yumilka Ruiz. Ruiz pasör çaprazı pozisyonunda oynuyor ve aynı zamanda takımın kaptanı. Neşeli ve cana yakın tavırlarıyla dikkat çeken Ruiz’in müziğe yatkınlığı da fotoğraf çekiminde ortaya çıkıyor. Aklına gelen salsa ritimleriyle arkadaşlarını harekete geçiriyor. Karayipler'e özgü Salsa zaten Kübalılar'ın içine işlemiş. Örneğin tecrübelilerden Fernandez Barros ‘‘salsa için ölüyorum’’ diye bu sevgisini anlatıyor. Müziğin yanı sıra Küba'daki iklim sayesinde yüzme de voleybolcuların favori faaliyetleri arasında yer alıyor. On iki ay boyunca plaja gidip kendilerini suya bırakıyorlar. Bu arada ülkenin başarılı diğer sporcularıyla da dostlukları var. Örneğin uzun atlama Olimpiyat Şampiyonu Ivan Pedroso Küba'da çok popüler ve voleybolcuların da yakın arkadaşı. Küba'daki
spor sistemi gereğince ülkedeki tüm sporcular okullarına devam etmek zorunda. Lise düzeyinde spor eğitimi verilen meslek okullarına giriyorlar. Üniversite aşamasında da kendilerine sporla ilgili bir meslek seçiyorlar. Lafitta'ya göre okul-spor ikilisi artık bir gelenek haline gelmiş: ‘‘Dersten sonra geceyarısı da olsa antrenmana çıkarlar. Bu seyahatten dönünce kaçırdıkları dersleri özel hocalar eşliğinde tamamlayacaklar.’’