Buz hokeyi çağ atladı

Güncelleme Tarihi:

Buz hokeyi çağ atladı
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 04, 2011 11:02

Türkiye'de 29 yıl önce oynanmaya başlayan buz hokeyi, bu süre içinde çok büyük gelişme kaydetti.

Özellikle ABD, Kanada'da büyük ilgiyle takip edilen ve Türkiye serüvenine 1983 yılında İstanbul ve Ankara'da kurulan 2 takımla başlayan buz hokeyi, bugün 9 olimpik pist, Süper, Birinci, Gençler ve Bayanlar olmak üzere 4 ligde 40 takımla her geçen gün ilgi görmeye devam eden bir spor dalı oldu.

Buz hokeyinin macerasına Türkiye, 1983 yılında İstanbul'da bir kilisenin bahçesi ve Ankara'da Kurtuluş Parkı'ndaki olimpik olmayan 2 tesisle yolculuğuna başlamıştı. Erzurum'da 2011 Üniversitlerarası Kış Oyunları gibi büyük bir organizasyonunu gerçekleştirmeyi başaran Türkiye'nin bugün Ankara'da 2, İstanbul'da 2, Erzurum'da 3, İzmir ve Kocaeli'de 1'er olmak üzere toplam 9 tesisi bulunuyor.

Türkiye Buz Hokeyi Federasyonu'nda (TBHF) iki dönem teknik kurul başkanlığı yapan, branşın ilk milli sporcularından ve antrenörlerinden olan Cüneyt Kozan, “yıllarını verdiği” bu sporla ilgili olarak AA muhabirine yaptığı açıklamada, yıllar süren bir uğraşın sonucunda buz hokeyinin resmiyete ancak 2001'de kavuşabildiğini, 2006 yılında da Kış Oyunları Federasyonu'ndan ayrılarak özerkliğine kavuştuğunu hatırlattı.

Kozan, buz hokeyinin Türkiye gelişim hikayesini şöyle anlattı:

“Buz hokeyi, Ankara'da Kurtuluş Parkı'ndaki Atatürk Buz Pisti'nde Kadir Turgut'un, İstanbul'da ise şimdi İstinye'deki tesisleri kapanmış olan Boğaziçi Patinaj Spor Kulübü Başkanı Akar Çiçek'in destekleriyle Türkiye'de ilk kez 1983 yılında oynandı. Bu işte asıl ilkler onlar, ancak o zamanlarda ne buz hokeyi ayakkabısı, ne korumaları, ne de hakem vardı. Özel dostluk maçları yapılıyordu. Bu sporun nitelik kazanmasında ABD'li subay Glenn Brown'un katkıları büyüktür. O dönemde Türkiye'de görev yapan Brown, bu sporun teknik altyapısını kurmuş ve modern haliyle Türkiye'de oynanmasında önemli bir rol üstlenmiştir.”

Erzurum Üniversitelerarası Kış Oyunları'na katılan ABD Buz Hokeyi takımında görev yapan Fahri Paslı ile Ankara'daki ilk buz hokeyi kursunu açtıklarını kaydeden Kozan, sporun yaygınlaşması için Paslı ve Brown ile birlikte 1987 yılında dönemin Milli Eğitim Gençlik Spor Bakanı Hasan Celal Güzel ile görüştüklerini de ifade etti.

“BUZ HOKEYİ FUTBOLUN AYAĞINI KAYDIRACAK”

Buz hokeyinin Türkiye'deki gelişimi konusunda umudunu hiçbir zaman yitirmediğini söyleyen Kozan, Türkiye'de futbola rakip olabilecek tek spor branşının da buz hokeyi olabileceğini savundu.

Buz hokeyini Türk insanına “en uygun spor” olarak değerlendiren Kozan, “Buz hokeyi futbola çok benziyor ve futboldan daha hızlı oynanıyor. Denk takımların oynadığı karşılaşmalarda insanın sıkılması mümkün değil. Bu tespit, elbet, branşın şu anda Türkiye'deki seviyesi için geçerli değil. Bayanların da bu spora ilgisinin çok fazla olduğunu ve giderek arttığını görüyoruz. Ayrıca buz hokeyi bir salon sporu. Buz hokeyi seyircisi de salon sporları seyircisinin karakterini taşır. Nezih bir camiaya sahiptir ancak izlenilen spor yani buz hokeyi sert bir oyundur. izleyiciye aşırı sert görünür bu da ilgiyi artırır” dedi.

Oyunun teknik seviyesinin yükseltilmesi, yeterli rekabetin sağlanması, sporun aktörleri arasında koordinasyon ve iletişimin kurulması durumunda buz hokeyine seyircinin ilgisinin artacağını dile getiren Cüneyt Kozan, bu seviyeye gelmiş bir organizasyona sponsorların da uzak kalamayacağını kaydetti. Kozan, “Buz hokeyinde bu seviyeye gelindiğinde büyük kulüpler de bu spora sahip çıkacaktır. Böylece küçük kulüpler de altyapı da vazgeçilmez olacaktır. Umarım bunlar birgün gerçekleşir ve ben de görebilirim” diye konuştu.

Kozan, Türk antrenörlerin buz hokeyinin gelişmesi adına çok büyük emekleri olduğunu, ancak uzun vadeli hedeflerinin bulunmadığını da belirterek, “Kısa dönemli düşünüyor ve yaşıyorlar” değerlendirmesini yaptı. Yerli antrenörlerin para kazanamadıkları için aidat toplama, eşofman yaptırma, su taşıma gibi işlerle uğraştıklarını kaydeden Kozan, “Antrenörler para kazanmalı, ancak o zaman sporcu yetiştirmeyi birinci görev olarak görebilirler. Ayrıca, bizde antrenörlük işi, 'ek iş' olarak görülüyor. Bu durumun zaman kaybedilmeden düzeltilmesi gerekiyor” diyerek sözlerini tamamladı.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!