Güncelleme Tarihi:
Entellektüalizm bir çeşit ruh hastalığıdır. Buna nörotizmin uzantısı da diyebiliriz. Enteller bir konuyu sadece akıllarıyla tartışırlar ve işin içine yüreklerini katmadıkları için aynı kısır döngünün içinde sıkışıp kalırlar. Entellektüalizmin tek çaresi cesur bir yürektir.
Benim Galatasaray'da gördüğüm hastalık işte budur. Gelecek için tek endişem de budur.
Ben çocukluğumdan beri, ‘‘Galatasaray ruhu'' sözlerini duyarak büyüdüm. Sonraları bunun ne demek olduğunu anladım. Galatasaraylılık öyle bir kavramdı ki, aklı-yüreği ve ruhu bütünleştiriyor ve bütün bu çıralardan sonsuzluğa doğru meşale yakıyordu.
Galatasaray futbol takımı başta olmak üzere, tüm branşlara gelen sporculara önce bu ruh aşılanıyordu. Ancak bu ruhun aşılanması için önce elinizde bu aşıdan bulunması gerekiyordu.
‘‘Büyük olmak’’ kavramı da buydu. Büyük olmak kavramı, ‘‘şampiyon olmak'' kavramından önce geliyordu.
Galatasaray, işte bu cesur yüreği, sonsuz ruhu ve aklının bütünlüğüyle şampiyon olamadığı zamanlarda da ‘‘büyük’’tü. Bu yüzden tam on dört yıl süren şampiyonluk özlemi sırasında Galatasaray taraftarının azalmak bir yana onlarca katlandığı ortaya çıkmıştı.
Bir zamanlar İnönü Stadı'nın kapalı tribününün sol tarafını ancak doldurabilen Galatasaray taraftarları artık stadlara sığmıyorlardı. On dört yıl şampiyon olunanamıştı ama, büyük kalınmıştı.
İnsanlar takımlarıyla kendilerini eşleştiriyorlar, yenilgide de büyük kalmak kavramına ulaşmak istiyorlardı.
Zafer bence her şey değildi. Asıl zafer, yenilgiye rağmen kazanılandı.
İşte Galatasaray bunu yapıyordu.
BİR AN ÖNCE
Biz iki sene, şu ya da bu şekilde şampiyon olduk ama ‘‘büyük' kalıp kalmadığımızı bu sene anlayabileceğiz.
Bize bir an önce bir ‘‘cesur yürek’’ gerekiyor. Entel olmayan ve Galatasaray'ı ateşleyen bir ‘‘danko’’ gerekiyor.
Artık tek başıma kalmak istemiyorum.