Güncelleme Tarihi:
Futbolcuyu da yöneticiyi de oyuna getirmişler. Menajerler ah o menajerler...
Yöneticilerden para almışlar, futbolcuya gidene kadar kuşa dönmüş...
Metris’te bir koğuşta 16 kişi kalıyorduk. Daracık bir bahçede volta atıyorduk...
TÜRKİYE, 3 Temmuz sabahı şike operasyonunun depremiyle uyandı. Başta F.Bahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım olmak üzere şike ve teşvik iddialarına adı karışanlar, evlerinden alınarak önce sorgulandı, ardından da tutuklanarak Metris Cezaevi’ne gönderildi. Tutukluların tahliye talepleri birçok kez geri çevrildi. Şike yasasındaki değişikliklerin Meclis Genel Kurulu’ndan kabul edilmesinin ardından tutuklular için umut ışığı doğdu. İddianameyi kabul eden İstanbul Özel Yetkili 16. Ağır Ceza Mahkemesi, önceki gün tensip (değerlendirme) kararını açıkladı. Ve 31 tutukludan 8’i özgürlüğüne kavuştu.
Hapiste geçen 160 günün muhasebesini yaptı
ŞİKE soruşturması kapsamında tutuklananların Metris Cezaevi günleri nasıl geçiyordu? Ruh halleri ne durumdaydı? Bu soruların yanıtını, ancak o sıkıntıları yaşayanlar bilirdi. İşte o kişilerden biri olan ve tam 160 gün sonra özgürlüğüne kavuşan Diyarbakırspor’un eski başkanı Abdurrahman Yakut’a sorduk.
Önceki günkü tahliyenin ardından gece 01.30’da yaptığımız röportajda, cezavinde geçen 160 günün muhasebesini yapan Yakut, bu işlerin sorumlusu olarak yetkisiz menajerleri gösterdi ve “Şike suçlamasıyla Metris’te yatanları o menajerler yaktı. Birçoğu suçsuz. Umarım mahkemede aklanırlar’ dedi.
Vefat eden kayınpederimin cenazesine gidemedim
ÖZGÜRLÜĞE kavuştuğu günün ilk gecesini kardeşi Ahmet Yakut’un Ulus’taki evinde yakın akrabaları ile geçiren Yakut, sorularımıza burada yanıt verdi. Öncelikle gözaltına alındıktan sonra vefat eden kayınpederinin cenazesine katılamamanın üzüntüsünü dile getirerek başladı anlatmaya...
“Diyarbakır’da askerinden, polisine, siyasetçisinden, öğrencisine, hastasından köylüsüne kadar herkese yardımı düstur edindim. Hiçbir gayrımeşru işin içerisinde olmadım. Metris’te yaşadığım günler cehennemden farksızdı. Bize iyi davrandılar. Ancak psikolojik olarak yıprandık. Allah kimseyi düşürmesin.
Herkes birbirini suçladı, adeta kuyuya attılar
METRİS’te bulunanların çoğu yakın takibe alınmış. Ve kim ne yaptıysa tek tek anlatmış. Yoksa bu kadar insan orada olmazdı. Öyle komik olaylar olmuş ki, hem düşündük hem de güldük. Çünkü menajerler yöneticilerden para almış, futbolcuya gidene kadar kuşa dönmüş. İddianamedekilerin büyük bölümü doğru. Menajerler ah o menajerler.. Yazık ki, yazık. İddianamede içeride yatanların hepsi de menajerlerin oyununa gelmiş. O menajerlerin çoğu da yetkisiz. Dediğim gibi oradaki herkes menajerlerin oyununa gelmiş.
Her kulüpte futbolcuları olur mu? Anlamıyorum
BENİM anladığım kadarıyla bu davada en büyük suçlu menajerler. Menajerler hem yöneticileri, hem de futbolcuları kurban seçmişler. Menajerlerin isteklerine boyun eğenler cezalandırıldı. Bir menajerin her kulüpte oyuncusu olabilir mi? Her menajerin her kulüpte teknik adamı olabilir mi? Yöneticiler ve futbolcular kurban olmuşlar. İbrahim Akın çok saf ve temiz çocuk. Aynı şekilde İskender Alın pırıl pırıl. Menajerler yöneticileri kandırmışlar ve tuzağa düşürmüşler İkisi de sonunda hapisten çıktı.”
Veto kararı gelince Cemil Turan bayıldı
CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül, yasayı veto ettiğinde Cemil Turan büyük bir şok geçirdi ve bayıldı. Cezaevi hekimleri Turan’a hemen müdahale ederek sakinleştirdi. Mecnun Otyakmaz iyi çocuk. O da çok üzgün. Mahkumlar arasında zaman zaman tartışma çıkardı, biz uyarırdık.
Oğlum benim yüzümden tıp yerine hukuku seçti
BEN tutuklanınca, benim gibi tıp okumak isteyen oğlum Kerem Yakut o gün hukukçu olmaya karar verdi ve İstanbul’da Hukuk Fakültesi’ni kazandı. Kader diyorum. Sayısaldan sözele geçti. Doktor olacakken benim yüzümden hukukçu oldu.
Hapiste 12 kilo zayıfladım
Metris çıkışında 200 kişilik konvoyla karşılanan Abdurrahman Yakut’u kardeşi Ahmet Yakut’un Ulus’taki evinde akrabaları yalnız bırakmadı. Yakut, cezavinde 12 kilo verdiğini söyledi.
Metris’te kim kaç kilo verdi?
Serdal Adalı 19
Aziz Yıldırım 10
Yusuf Turanlı 8
Bülent Uygun 7
Tayfur Havutçu 6
Bülent İşcen 6
Şekip Mosturoğlu5
Mecnun Otyakmaz 5
Ahmet Ateş 3
YAKUT AİLESİ KEBAPLA KUTLADI
Abdurrahman Yakut için ailesi tam bir ziyafet verdi. Özgürlük gecesinde Ahmet Yakut, Muhammed Yakut, Abdullah Bilgingüllüoğlu, Cemal Bilgingüllüoğlu, oğlu Kerem Yakut ve 50’ye yakın aile bireyi bir araya geldi. Menüde kebaplar vardı.
İskender, ailesini hep sayıklıyordu
BEN 6’ncı koğuşta Giresunlular ve İbrahim Akın ve İskender Alın’ın bulunduğu koğuşta kaldım. İskender sık sık ailesini sayıkladı. Futboldan kopmanın zorluğunu yaşadı. İbrahim Akın ise zaman zaman dert yanarken Avrupalı futbolcular gibi profesyonel yaşam koçu ve menajerlere rastlamadıklarının şanssızlığından yakındı. Ve geçen sezon hiçbir maçta takımına ihanet etmediğini söyledi.
Adalı’nın tesellisi içtiği sigaralardı
SERDAL Adalı delikanlı adam. Bana “Seni çok sevdim. İstanbul’a geldiğinde mutlaka beni ara. Emrindeyim” dedi. Bu sözleri beni çok mutlu etti. Adalı, çok sigara içiyor. 5 ayda 19 kilo verdi. Sigarası en büyük özgürlüğüydü, karışamazdım. Orada Beşiktaşlıları tanıma fırsatı buldum.
Orada ağalık yok herkes eşitti
KOĞUŞUMUZDA ağalık düzeni yoktu. Ne İbrahim ne de başkası çaycılık yaptı. Herkes kendi başına, kurallar çerçevesinde özgürdü. Cezaevinin hiç bir koğuşunda böyle düzen yok. Ceza infaz korumaları da yüksek okul mezunu olmaları nedeniyle, oradaki tüm tutuklulara eşit mesafedeydiler. Acil çağırma butonuna basıldığında 15 saniyede kapıya geliyorlardı.
Gardiyanlarla dost olduk
YEMEK konusunda hiçbir şikayetimiz yoktu. Gardiyanından jandarmasına kadar görevli herkes, tutuklulara ayrım yapmadan yaklaştılar. Hepsine karşı sevgi ve saygımız vardı. Ama cezaevi disiplinine uymak zorundaydık.
Hapishanede kitap çok değerli
METRİS bir başkaydı... Hasret çeken babalar, gençler.. Daracık bahçede volta atıp stresten uzak durmaya çalışıyorlar. Ramazan ve Kurban Bayramı’nda hazırlanan yiyecekleri birbirimize ikram ettik, kutlamayı kendi aramızda yaptık. Televizyondan hasret şarkıları çaldığında gözyaşlarımız pınar oldu. Soğuk taş duvarlar, sönmeyen ışıklar, düdük çalan jandarmalar ve günde 2 kez sayım diyerek kapıda bağıran memurlar belleklerimizde kaldı. Orada kitap her şeyden daha değerliydi.
Günde iki kez sayılırdık
SABAH 08.00 ve akşam 20.00’de olmak üzere günde iki kez sayım yapılır. Yoklama olurduk. Bir koğuşta 16 kişi kalıyorduk.. Cumartesi ve pazar günü de bu sayım devam eder, sayımdan sonra isteyen uykusuna devam ediyordu.
Kırılan kalbimizi kim tamir edecek?
Didik didik aranan evimin kapıları kırıldı. O tamir edilir. Ya kırılan kalplerimiz ne olacak?
ABDURRAHMAN Yakut, 25 yıldır mesleğini başarıyla sürdüren bir tıp doktoru ve Diyarbakır’da çok seviliyor. “Diyarbakır’da askerinden, polisine, siyasetçisinden öğrencisine, hastasından köylüsüne kadar herkese yardımı düstur edindim. Kimseyle sorunum olmadı” diyor ve şunları söylüyor: “Yasadışı olaylarla işim olmaz. Metris’te adeta bir cehennem hayatı yaşadık. Beni en çok etkileyen tutuklanma süreci oldu. Gözaltına alınmadan önce tüm işyerlerim ve evim didik didik arandı. Hatta evimin kapıları kırıldı.
Oysa davet etselerdi, giderdim. Adaletten kaçacak halim yoktu. 25 yıllık hekimim. Diyarbakır Kapalı 5 Nolu Cezaevi’nde doktorluk yapmış, Adli Tabiplik ve siyasi şubenin doktorluğunu yapmış biri olarak böyle bir muameleye maruz kalmamam gerekirdi. Kırık kapı tamir edilir. Ya kalplerimiz...”