Güncelleme Tarihi:
Şampiyonluğa giden yolun birlik ve beraberliğin sağlanmasından geçtiğini vurgulayan Nijeryalı kaleci, ‘‘İyi defans iyi kaleci yaratır. Johnson, Alpay, Popescu ve Hakan Ünsal'la aynı takımda oynamayı isterdim’’ dedi.
İke Shorunmu, maçlardaki soğukkanlılığı ile Beşiktaş'ın kalesinde güven veriyor. Özel yaşantısında ise tam tersine sıcakkanlı ve sevecen... Sanki bizden biri. Önceki gün servisimizi ziyaret eden Nijeryalı kaleci, Türkiye'ye yeni heyecanlar yaşamaya geldiğini, bu yüzden de İngiltere ve İtalya Ligi'nde kendisine yapılan cazip transfer tekliflerini geri çevirdiğini söyledi ve ekledi: ‘‘Avrupalı, futbol heyecanını yavaş yavaş kaybediyor. İsviçre'de yaşadığım 3.5 yıl boyunca kendimi robotların arasında gibi hissettim. Türkiye ve İstanbul'da insanlık gördüm. Bu nedenle de Beşiktaş'ı seçtim.’’
FUTBOL YÜREK İSTER
‘‘İnsanların sevgisi, bir gülümseyiş, bir ‘merhaba' bana moral dopingi oluyor’’ diyen Shorunmu, bu konuda İstanbul’da yabancılık çekmediğini, antrenmanlara her gelişinde, kendisine yeni dostlar edindiğini belirtiyor.
Futbola, Nijerya'da 11 yaşındayken sokak aralarında top oynayarak başladığını söyleyen Shorunmu'nun kaleciliğe geçiş öyküsü bir hayli ilginç... ‘‘Bir gün kalecimiz hastalandı ve o maçta ağabeyimin isteği ile bu zorlu görevi üstlendim. O günden sonra da kaledeyim.’’
Tek hedefinin Beşiktaş forması altında lig şampiyonluğu ve Türkiye Kupası'nı kazanmak olduğunu vurgulayan tecrübeli kaleci, ezeli rakipleri F.Bahçe ve G.Saray'la olan farklarını ise şu cümlelerle dile getiriyor: ‘‘Onlar, bizden daha tecrübeli ve uluslararası şöhreti olan pahalı oyuncular transfer ettiler. Ama maç isimlerle değil, savaşarak kazanılır. Bunun için de yürekli olmak lazım. Onların isimleri bizi hiç ilgilendirmiyor. Biz, kendi işimizi yaparız. Sahaya çıkar, mücadelemizi veririz ve kazanmak için çaba harcarız.’’
BAŞARININ SIRRI
Beşiktaş'ın başarılı olabilmesi için takım arkadaşlarının yalnızca fiziksel olarak değil, beyin olarak da maçlara konsantre olması gerektiğini vurgulayan siyahi kaleci, başarının sırrının birlikte hareket etmekten geçtiğini ifade etti. Ardından takım arkadaşlarının özelliklerini bir bir sıraladı ve uyarılarda bulundu:
‘‘Şu anda önümde iki stoper, Hengen ve Schaefer İngilizce konuşuyor. Onlarla rahatlıkla anlaşabiliyorum. Ama diğer iki Türk oyuncu ile aramızda iletişim kopukluğu var. Futbolun dili evrensel, ancak zaman zaman birbirimizle konuşmamız gerekiyor. Bu nedenle ben Türkçe'yi öğrenince işler daha kolaylaşacak.
Forvet hattında görev yapan arkadaşlarım genç ve çalışkan. Tabii ki, yalnızca çalışkan olmak yetmiyor. Forvette direkt golü düşünen tecrübeli bir isime ihtiyacımız var. Ahmet çabuk, ama topla fazla oynuyor. Zaman zaman kalabalığın arasına girip, top kaybediyor. Onun yanına mutlaka çok deneyimli ve ne zaman nerede olmasını bilen iyi bir golcü gerek. Bizim takımda da bu eksik.’’
Türkiye'deki en iyi yabancının G.Saraylı Hagi olduğunu belirten ve onun için ‘‘Çok zeki. Nereye ne zaman top atacağını çok iyi biliyor’’ ifadesini kullanan Shorunmu, F.Bahçeli Moldovan'ı da ‘‘süper bir golcü’’ oarak tanımlıyor. Ancak, sarı lacivertli takımda onun düşüncelerini okuyan birinin olması gerektiğini söylüyor.
Ve konu kalecilere geliyor... ‘‘Türkiye'de çok iyi kaleciler var. Takım arkadaşım Fevzi, F.Bahçeli Rüştü, G.Saraylı Taffarel, Samsunsporlu Allum, G.Antepsporlu Diallo, Göztepeli Kingston ve Antalyasporlu Adnan içlerinden en iyileri’’ diye meslektaşlarına övgüler yağdırıyor.
Türk futbolunun şu anki konumuyla İngiliz, İspanyol, İtalyan ve Alman futbolunun gerisinde olduğunu anlatan Shorunmu, ‘‘Türkiye'deki hangi defans oyuncuları ile aynı takımda oynamak istersin?’’ sorusuna ise şu yanıtı verdi: ‘‘Ben, kişisel olarak sağ tarafta Johnson, ortada Alpay ve Popecsu, solda da Hakan Ünsal'ın olduğu bir defansın arkasında oynamayı tercih ederim. Alpay genç ve savaşçı. Çok iyi bir futbolcu. Johnson kuvvetli, çalışkan, Popescu ise hem bir lider, hem de deneyimli. Hakan Ünsal ise çok çabuk. İyi defans, iyi kaleci yaratır.’’
BRİEGEL'E GÜVENİLSİN
Rahatsızlığı nedeniyle görevi bırakan Feldkamp'ın gidişine kendisi gibi arkadaşlarının da üzüldüğünü belirten Shorunmu, ‘‘O, bize her zaman bir baba şefkatiyle yaklaşırdı. Tüm sorunlarımızla ilgilenirdi. Veda yemeğinde ağlamamak için kendimi zor tuttum’’ dedi ve Briegel için ise şu ifadeleri kullandı: ‘‘Onun, Beşiktaş'ı taşıyıp taşımaması yönetime bağlı. Eğer, yönetim Briegel ile kontrat yapar ve tek yetkili olduğunu açıklarsa, futbolcular ona daha fazla saygı gösterip, her dediğini yaparlar. Ama böyle boşlukta olursa, o zaman gerekli otoritenin kurulması zorlanır.’’
Beşiktaş'a gelmesinde takım arkadaşı Amokachi'nin payının büyük olduğunu ve onun kesinlikle gönderilmemesi gerektiğini vurgulayan Shorunmu, siyah beyazlı takımla iki yıllık sözleşmesinin bulunduğunu, futbolu 7 yıl sonra Türkiye'de bırakmayı arzu ettiğini söyledi.
Son olarak konu, Marmara Bölgesi'ni sarsan depreme geliyor ve korkup, korkmadığını soruyoruz. Sözleri bir hayli ilginç. Olaya da farklı bir bakış açısı getiriyor: ‘‘Depremden korkmadım. Olay gecesi, oturduğum yerin güvenlik görevlileri beni aradılar ve bahçeye çıkmamı söylediler. Ben ise hiçbir şey olmamış gibi uyumaya devam ettim. Önce rüya görüyorum sandım. Depremin büyüklüğünü ertesi gün idmana gidip, televizyonlardan görünce farkedebildim. Bir gün hepimiz öleceğiz. Ölenlere dua ediyorum. Geride kalanlara ise birşeyler yapmak için çaba sarfediyoruz.’’