Güncelleme Tarihi:
İşte Burak Kuru'nun bugün köşesine taşıdığı izlenimler...
'Bizde isyan olmaz!'
Siyasallaşan futbolumuzun iki devi bugün Kayseri'de karşı karşıya geliyor. Finalin 'Protesto olmasın' diye bu şehre 'atandığı' öne sürülünce, teyitli bilgi olsun diye 'gezi' izi aradık..
Gezi Parkı Protestoları sonrası herhangi bir şeyi, onu gözönüne almadan anlamak ya da anlatmak pek mümkün değil. Zira her şeyde onun direkt ya da dolaylı yoldan izini bulmak mümkün.
Gelecek günlerde bu izleri daha çok görmemiz olası. Çünkü protestolarda sıkça boy gösteren başta Beşiktaş’ın taraftar grubu Çarşı olmak üzere futbol seyircisinin statlarda da ses çıkarması bekleniyor. Son olarak Fenerbahçe taraftarı bilindiği gibi salı günü oynanan Red Bull Salzburg maçında “Her yer Taksim, her yer direniş”ten “Hükümet istifa”ya uzanan bir repertuar sunmuştu.
İşte bugün de bu futbol ortamının iki büyük devi Galatasaray ile Fenerbahçe TFF Süper Kupa Finali’nde karşı karşıya geliyor. Fakat toplumdaki genel kanıya göre ‘protestolarını yapamayacakları bir yerde’: Kayseri.
Peki, neden bu kentte hükümet ya da ülkeyi yönetenler protesto edilemesin? İlk etapta cevap için Kayseri’nin siyasi yönelimlerine de bakmak gerekiyor. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün memleketinde yaşıyor olmaktan ötürü kıvanç duyan halk, seçimlerde de oyunu AK Parti’den yana kullanmış durumda. Genel seçimlerde yüzde 64 ile birinci olan iktidar partisini yüzde 18’le MHP izlerken yüzde 12’lik oyuyla CHP üçüncü. Belediye seçimlerinde de benzer bir sonuç: AK Parti yüzde 60.5’le birinci, MHP yüzde 23’le ikinci, CHP ise yüzde 8.6 ile üçüncü.
Erciyes’in tüm heybetiyle karşıdan bize baktığı anda taksiciyle muhabbeti ‘Erciyes’ üzerinden açıyorum, yol boyu gördüğüm ‘Erciyes’ soyisimlerini de hesaba katarak: “Herkesin soyadı Erciyes mi burada?” “Hayır” diyor, “Sadece gerçek Kayserililerin soyadı Erciyes.”
Frekansı yakalayınca ilk zarfı yolluyorum Hayati abiye: “Gezi Parkı olayları sırasında Kayseri’de bir şey oldu mu?” Başlıyor anlatmaya: “Yok. Burada bir şey olmadı. Zaten yürüyüş falan başlasa polisten önce halk söndürür isyanı bizde.” Onun görüşüne dair soru da ikinci zarf oluyor. Protestoları ‘ama’lı değerlendiriyor: “Yürüsünler tabii haklarını savunmak için. İtiraz etmek için. Ama yürürken insanların arabasını gasp etmek ne demek. Olamaz öyle şey.” Tüm bu itirazlarını dayandırdığı şey ise Kayserililerin ‘mal canın yongasıdır’ anlayışı. Şöyle diyor yani: “Kayserilinin malı çok kıymetlidir. Evinin camını kırarsan, arabasını çizersen dayanamaz tepki verir. Burada malına iyi bakar herkes. Zaten Kayserililer bu yüzden kasko falan da yaptırmaz.” Kentin kalabalıklığından dem vurup insanların bilet bulamadığını aktarıyor.
Bir şehir uyanırken
Tüm şehir bayramın ilk iki günü tatil yaptığı için önce kalacağım oteli -evet o da bayramda iki gün kapatmış- sonra da çarşıyı açıyorum. Saat 11.30 suları ve dükkanlar yeni yeni kepenkleri kaldırıyor.
Duvarlarda gezi izi arayıp duruyorum fakat bulamıyorum. 1.5 saat kenti arşınlasam da ‘tashihli’ ilanlar harici bir şey göremedim. Halbuki Kayseri’nin gündelik hayatında gezi ve park önemli. Zira ‘Kayseri Dili ve Edebiyatı’na göre bir yere yürüyerek gitmek ‘gezmek’. Ve bir süru park var, insanların oturup dinlendiği bir şeyler okuduğu. Burası gölgede serinleyerek, yol üstü çeşmelerinden su içilen bir yer aynı zamanda.
Çarşı, pastırmaya karşı
Merkezde protesto izi yok... Derken bir dükkan mesajı çok net veriyor: ‘Çarşı fast food’. Sarmısaklı yoğurdun su gibi aktığı, pastırmanın sınırsızca tüketildiği Kayseri’de ‘fast food’a karşı olsam da yanaşıyorum. “Dükkan sahibi Beşiktaşlı mı” diye soruyorum limonatayı içerken. “Benim abi dükkan sahibi. Evet Beşiktaşlıyım” diye başlıyor Orhan Kara. Kökeni Kayseri değil ama 40 yıldır ailesi burada olduğu için “Kayserili yaz beni” diyor. Burada doğmuş zaar. Çarşı adını koymuş 4 sene önce dükkanına. Pası değerlendiriyorum: “Çarşı İstanbul’da direndi. Siz burada bir şey yaptınız mı?” Şehirden dertli biraz: “Burada öyle şeyler çok zor. Öncelikle buranın insanını tanıman lazım beni anlaman için. Olaylar sırasında ufak bir yürüyüş oldu şurda [Cumhuriyet Meydanı’nı gösteriyor] hemen tepki geldi. Burada tuttuğun partiyi de söyleyemezsin rahat rahat, fikrini de...” Kalabalık bir dükkan olmasına rağmen geçenlerde başına gelen bir olay üzmüş. İlk defa karşılaşmış. Dinliyoruz: “4 kişilik bir grup geldi. Üzerinde futbol takımı formaları vardı. Sipariş verdiler. Tam yemeğe başlayacakken kağıtlardaki ‘Çarşı’ yazısını gördüler. ‘Biz daha lokma almadık bunlardan. Sen bu yemekleri birisine ver sadaka niyetine. Biz sana parasını verelim ve kalkalım’ dediler. Kusurumuz mu var demeye kalmadan gittiler.” Gel de ‘Gezi’ye yorma şimdi. “Ama buranın insanı değildi. Dışarıdandı onlar” lafı çıkıyor ağzından teselli olarak. Buna rağmen isminden dolayı şehir dışından gelip sempatiyle yaklaşanlar da oluyormuş.
‘Rakı’sız da oluyor...
İstanbul dışına çıkıldığında o kentin kendi popüler kültürünü de gözlemleyebiliyorsunuz. Henüz tüm ülkeye yayılmamış şarkılar, şarkıcılar... Mersin’deki Akdeniz Oyunları’ndaki gibi boş tribün ya da ‘kısıtlı’ bilet olur mu finalde, kesin bir şey söylemek güç ama stat girişinde yapılacak alkol kontrolüne dair Kayseri’yi şu sıralar sallayan şarkının sözleri ipucu veriyor bize: “Senden başkasını asla sevmedim, ağzıma bir damla içki sürmedim. Senin yokluğunda kafam bir milyon...”