Oluşturulma Tarihi: Ocak 30, 2004 23:15
Bilim adamları kümes hayvanı virüslerindeki ani artışın insanlarda ölümcül salgın hastalıklara yol açacağından endişe duyuyor. Sıradan bir mikrop, kolay kolay insanlarda ölümcül salgın hastalıklara neden olmaz. Son birkaç yıldır birçok azılı virüs bunu yapamadan yok edildi.
Şimdi yeniden ortaya çıkan kuş gribi 1997’de ölümcül risk taşıyordu; hastalığa yakalananların üçte biri yaşamını yitirmişti. Ancak yetkililer bu mikrobu, insandan insana geçebilecek şekilde yapısal değişiklik geçirmeden temizlemeyi başardılar. Bu arada yaklaşık bir milyon tavuk öldürüldü.
Griple mücadelede yetkilileri en çok ürküten gelişme, virüslerin insanlara sıçramak için inatla mücadele etmesi. 2003 yılının başlarında Kuzey Avrupa’da 30 milyon kümes hayvanı, tehlikeli bir virüs taşıdıkları için yok edildi.
Yine geçen yıl aralık ayında başka bir yeni virüs Seul yakınlarındaki bir bir çiftlikte 20.000 tavuğun ölümüne, binlercesinin de hastalanmasına yol açtı. Bu nedenle Güney Kore sağlık yetkilileri tüm tavuk çiftliklerinin çevresini abluka altına aldı.
Bütün bu önlemlere karşın bir çiftlikte 3.000 ördek yumurtlamamaya başlayınca yetkililer çiftlikteki tüm hayvanları yok ettiler. Aralık ayında Güney Kore’de toplam 100.000 tavuk ve ördek öldürüldü. Er veya geç bu mikroplardan birinin doğru genetik kodu keşfedip kendi türünün sınırları dışına çıkacağı tahmin ediliyor.
‘Korkunç bir grip türü kapımıza dayandı, virüs, farklı kombinasyonlar deneyerek en ölümcül hale gelmeye çabalıyor’ diyor Tennessee, Memphis’teki St. Jude Çocuk Hastalıkları Araştırma Hastanesi’nden Robert Webster, Newsweek’e verdii demeçte (5 Ocak 2004)
Bozulan dengeler
Yetkilileri endişelendiren tek konu grip değil. Geçen yılki SARS salgını, ne kadar ölümcül olursa olsun yavaş yavaş yayıldığı için yetkililere önlem alabilecek zamanı tanımıştı. Virüslerin büyük bir inatla spesifik bir türün sınırlarını aşmak için çabalaması, insanlarla mikroplar arasındaki hassas dengeyi bir şeyin bozduğunu gösteriyor.
Bu bir şey, iklim değişiklikleri, hava ulaşımının dünyanın dört bir yanını birbirine bağlaması, gıda ticaretinde küreselleşme Ğveya bunların hepsi birden- olabilir. Neden ne olursa olsun, en büyük tehlike, yeni bir mikrobun SARS gibi öldürüp, grip gibi yayılarak kitlesel ölümlere yol açması.
Sağlık yetkilileri bu yeni tehditleri daha donanımlı karşılamak için tetikte bekliyor. Böylece yeni salgın durumları ortaya çıkar çıkmaz haberleşme ağı kuruluyor ve anında önlem alınarak yayılması engelleniyor.
Ancak esas mücadele laboratuvarlarda sürüyor. Bilim adamları, bir taraftan yeni hastalıkları salgın haline gelmeden tespit edecek yeni teknolojiler üzerinde odaklanırken, eskilerinin de gelişimini izlemek için yeni yöntemler geliştiriyorlar.
Farklı bir göz gerek
Klinisyenler de 100 yıllık alışkanlıklarından vazgeçip hastalıklara daha farklı bir gözle bakmak zorundalar.
Teşhisin kapsama alanını mümkün olduğunca geniş tutmak için bilim adamları çok çeşitli hastalıkları tarayabilen çipler geliştiriyor. San Francisco’daki Kaliforniya Üniversitesi’nden biyolog Joe DeRisi, 11.000 viral DNA dizilimi içeren 2 x 6 cm boyutlarında cam bir düzenek geliştirdi. Şöyle diyor: ‘Virüs Mars’tan gelmediği sürece ne olduğunu anlayabiliriz. Pek çok virüs tümüyle yeni bir yapı sergilemez’.
Çip şöyle kullanılıyor. Doktor hastanın tükürüğünden bir örnek alıp camın üzerine seriyor. Minik floresan molekülleri spesifik bir şekilde parlayarak hedefteki virüsün varolup olmadığını gösteriyor. Bu projede amaç, henüz gelişme aşamasında olan bu çipleri dünyanın dört bir yanındaki hastalık tarama istasyonlarına dağıtmak ve virüsleri mümkün olduğunca hızlı bir şekilde tespit etmek.
Zamanında önlem almak
Salgınlar ne kadar çabuk tespit edilirse önlem alma süresi de aynı oranda kısalabilir. Bu amaca yönelik olarak bilim adamları, ticari kuruluşların belirli bir ürünün satış tahminlerinde kullandıkları yöntemlerden yararlanıyor. Bu Veri-Tarama yöntemi sayesinde virüsün yayılıp yayılmadığını anlayacaklar.
İki bilim adamı Meyers ve Pourbohloud, bu tür tahminlerin doğru yapılabilmesi için, uygulamalı matematikte bir kavram olan ‘süzme kuramı’dan yararalanarak, belirli bir insan topluluğu içinde hastalıkların da nasıl yayıldığına da açıklık getirecek bir yöntem geliştiriyor. Böylece bir hastane çalışanlarının diğer hastanelerdeki çalışanlar ve hastalarla ne kadar temas ettikleri; evlerin, okulların ve iş yerlerinin dağılımı ile ilgili demoktafik veriler; kıtalararası hava trafiği yetkililere yol gösterecek.
Etkili aşılar
Hızlı ve güvenilir yöntemlerden yararlanarak yeni aşıların geliştirilmesi mikroplara karşı açılan savaşta en etkili yöntem. Aşı üretmek için yararlanılan en yaygın yöntem Ğcanlı virüsleri hastalığa yol açmayacak şekilde mutasyona uğratarak bağışıklık sağlamak- son 10 yıldır fazla değiştirilmeden kullanılıyor. Pek çok uzman bu yöntemin artık değiştirilmesi gerektiğine inanıyor.
Ümit veren yeni yaklaşımlardan biri, viral protein yerine viral DNA’nın bir parçasını kullanarak bağışıklığı tetiklemek. Bu yöntemin en son Ebola aşısında işe yarayıp yaramadığı test ediliyor. Sonuçların olumlu çıkması durumunda diğer patojenler için de kullanılacak.
Uzun vadede bazı bilim adamları evrim biyolojisinden yararlanarak daha etkili aşıların geliştirilebileceğine inanıyor. Bir virüsü, daha az zararlı bir türe dönüşmesi için evrim geçirmeye zorlayacak aşılar yapılabilir. 1920’de bulunan difteri aşısı bu tür bir evrimden rastlantısal olarak yararlanarak geliştirildi.
Aşı, difteri toksininin daha az zararlı bir türünü içeriyor. Dolayısıyla bağışıklık sistemini uyararak kendisine karşı savunma geliştirmesine olanak tanıyor. Bu türlü bir evrimsel yaklaşım HIV gibi diğer hastalıklar için aşı geliştirmekte de kullanılabilir.