Güncelleme Tarihi:
Hakan ile Utku da olmasa, asıl biz eşekten düşmüşe döndük diyeceğim
(Hakkı Devrim, Radikal, 5 Ağustos )
Tatil insanda neyi değiştiriyorsa, çalışmadığım günlerde gazeteleri bir başka gözle görmeye başlıyorum. Kendimi okur yerine koyacağıma, sayfaları meslekten biri olarak çeviriyorum galiba.
Tatil günlerimde gazeteci olarak beni rahatsız eden, üzen, ümidimin kırılmasına yol açan hadise bir kaza haberiydi.
Tayyip Erdoğan, ki Başbakanımızdır, talihsiz bir binicilik denemesinde bulundu ve seyircilerin ve dahi «gayri kabili içtinap» (Sözlükler «Kaçınılması, sakınılması mümkün olmayan» derlerse de, bence «kovalasan da gitmez» diye çevirmek daha doğru olur) gazetecilerin, televizyoncuların gözleri ve objektifleri önünde attan düştü. Göz açıp kapayana kadar geçen sürede ve usturuplu düştü, kalktı. Bir daha ömür boyu unutmayalım diye zahir, o gün her kanal bu sahneyi yirmi otuz kere tekrarladı. Bu iyiliklerini elbette unutmayacağız. Müteşekkiriz.
Ben ertesi sabah gazetelerimizi, dudağımda hazır bekleyen bir tebessümle açtım. Kimbilir neler demişti köşekadılarımız? Kazaya rağmen kimsenin canı yanmadığına, Başbakan da olanı güler yüzler karşılayıp kimsenin canını sıkmadığına göre, bize, muzip yazarlarımızın şakalarına, eğlenceli yorumlarına gülmek... kalmış olmalıydı.
Ne gezer!
Siz şimdi inanmayacaksınız, ama ben ümidimi kaybetmeden, heves uğruna 1, 2, 3 ve 4 ağustos günleri (Durun sayıp da söyleyeyim, evet otuzdan çok yazı okudum; ikisi tam gazete sayfası boyundaydı.)
Hatırımda kalan sözleri, cümleleri aktarayım, sonunda hükmü birlikte verelim.
«Politikacıların gördükleri şeye binme eğilimleri vardır» (Bekir Coşkun).
«Sivil koruma âmiri, bu konularda en ufak bir eğitimi olmadığı için, attan düşmüş bir kişiyi (Başbakanı söylüyor) yerden bir çuval kaldırır gibi kaldırabiliyor» (Mehmet Y. Yılmaz)
«Neden Allah Erdoğan'ı attan düşürdü, sonra da ezilmekten kurtardı? Bu hikmeti kurcalamazsan (...) daha sonra ağır sınamalara tabi tutulabilirsin.» (Ömer Lütfü Mete)
«At olur meydan olmaz, meydan olur at olmaz» / «At binenin kılıç kuşananın» / «At adımına göre değil, adamına göre yürür» / «At sahibine göre kişner» / «At yiğidin yoldaşıdır» / Kimbilir, belki eşekler de «Eşeğe altın semer vursalar eşek yine eşektir» sözünü duyup, «Demek ki, giyim kuşamla, unvanla öz kimliğin değişmediği tek âlem bizimkiymiş» diye teselli buluyordur. (Mümtaz Soysal)
«Bir insan hayvandan salgılanan titreşimleri duyumsayamıyorsa ne kedi sevebilir, ne köpek... Ne atı okşayabilir, ne eşeği...» (İlhan Selçuk)
«Atın huysuzlandığını gördü, bir şeyler olduğunu anladı, ama yiğitliye b.. sürmemek için bindi.» (Güngör Mengi)
«Muhalefette Demirel olsaydı bu attan düşmeyi böyle boş bırakmaz, Kırat'ın süvarisi olarak siyasî mizahtan yana herkese payını verirdi. O kıvraklıklar, o tat, şimdilerde yok» (Murat Birsel)
1 ağustos günü attan düşme hadisesi üzerinde duran diğer köşekadıları: Çetin Altan, Kanat Atkaya, Selahattin Duman, Deniz Arman, Mehmet Tezkan, İlker Sarıer, Cevher Kantarcı, Hadi Özışık, Afet Ilgaz, Necati Tuncer, Atilla Özdür, Turgut Emin, Taki Doğan.
«At şahsiyetli bir atmış, üzerinde tutmadı.» (Yazar değil, bunu söyleyen kıdemli binicilerden Necmettin Erbakan)
«Asırlar öncesinden kalma bir geleneğe göre devlet büyükleri at evliyası'nın duasını almamış olan atlara kesinlikle bindirilmezlerdi. (...) Dua almamış bir ata bindirilen başbakanın o atın sırtından düşmesi de normaldi» (dedi de Murat Bardakçı hepimiz rahat bir nefes aldık.)
«Kemikleri sağlam bir Başbakanımız var. Ne işimize yarayacak kemiği?, demeyin. Bundan öncekini unuttunuz mu?» (Pakize Suda. Kadın zarafetini hemen fark etmişsinizdir.)
«At RTE'yi sırtından attı... Sıra insana gelecek mi?» (İlhan Selçuk bu arada «İncir çuvalı gibi düştü» diyor. Deyimdeki incir çuvalının başına gelen bu mudur?)
«Genç ve sağlıklı bir Başbakanımız var. Belli ki düşe kalka bu işi öğrenecek» (Mehmet Barlas)
«Bir suikast olamaz mı bu? Olabilir. Basın bunu da atladı işte.» (Duygu Asena böyle diyor. Halbuki Yeni Şafak bu ihtimali ilk gün öne sürmüştü.)
2 ağustos günü aynı konuyu işleyen diğer yazarlar: Ali Sirmen, Yalçın Kamacıoğlu, Rahmi Turan, Nuray Başaran.
Bu arada binicilikte becerisi olan köşekadıları hakkında da bilgi edindik: Yazgülü Aldoğan, Ömer Tarkan ve Mehmet Türker. (Sonuncudan bir seçme: «Uzun süre ahırında kapalı kalmış, yatmış hiçbir ata, eğer sütçü beygiri değilse, lonj yaptırılmadan binilmez...» Ben böyle içi terimli lafları çok severim de, dayanamadım.)
Ahmet Hakan, iki siyasetçiden (Yasin Hatiboğlu ile Mehmet Ali Şahin'den) manzumeler aktarmış, ama o basamağa kadar inmeyelim.
Hakan ile Utku sayesinde bir rahat nefes alın diye şunu da aktarayım size: «M.Ali Birand kazadan yarım saat önce atın yanına gitmiş. 'Başbakan'ı sırtından at. Ülkenin en ünlü atı sen olursun. Haa bu arada ilk röportajı benimle yapacaksın, ona göre' demiş.»
Mizahı seven, bağrından bu sanatın büyük ustaları çıkmış bir milletin çocuklarıyız biz... Ne hale gelmişiz, değil mi?
*
7 Ağustos’ta bir minik not daha ekledi Hakkı Devrim bu konuda:
Ne varsa, gene okurlarda var...
Okur dostlarımdan Edward Sarıçoban ünlü bir binicidir; 117 kere millî olmuş bir sporcu.
Pazar günü attan düşen başbakana dair, köşeyazılarından yaptığım derlemeyi okumuş:
– Hiç düşmeden at binilmez ki, dedi telefonda bana. Saymadım, ama ben bin kereden daha çok düşmüşümdür herhalde. Siz, niye bu kadar şaştınız ki?
Ve ilave etti:
– Yalnız, attan düşmek için önce binmek lazım, dedi.