Güncelleme Tarihi:
ÇİM KOKUSU
Sezonun bu aylarında Gümüşsuyu’ndan Dolmabahçe’ye akın akın insanlar gidiyorsa bir futbol maçı için bu çim kokusuna aynı zamanda şampiyonluk kokusunun da karışmasındandır.
Yıkılan İnönü’de tribünlerden çimin kokusunu, denizin de iyot kokusu duymak mümkündü…
Yeni statta çim hibrit, deniz de artık görünmüyor.
Ve lakin üst üste ikinci şampiyonluk görünüyor!
TERS
Bu takım geçen sezon şampiyon olurken Kasımpaşa’ya 5 puan kaybetmişti. Hele ligin ikinci yarısındaki o ikinci maç! Yeni mabedinin açılışı için gün sayan futbolcular, dayanamış maçtan bir gece önce ziyarete gitmişti. Ertesi gün maçı 2-1 kaybedince ben dahil, bir çok kişi “Stada giderek, motivasyonunuzu bozdunuz” diyerek kalemleri bilemiştik!
Oysaki Paşa, son vakitlerde Beşiktaş’a ters geliyordu. Bir zamanlar Gençlerbirliği ters gelirdi misal. Beşiktaş, dün geceye kadar son 3 maçta Paşa’ya karşı 2 kez kaybedip 1 kez de berabere kalmıştı. Bu sezonun ilk devresinde de boyun bükmüştü. Hatta Bilic zamanında bir maçta daha yenilmişti de imdada Donk yetişmişti. Topu eline aldığı için maç tekrarlanmıştı da Beşiktaş bu kez yenebilmişti.
Dün de 2. Dakikada 1-0 öne geçince “Tamam, bu sefer Paşa dize getirilecek” dedi taraftar. Fakat heyhat! 2 dakika sonra Eduok, Aboubakar’a yanıt verdi. Lakin, asistini bir arkadaşı değil hakem Serkan Çınar yaptı! Tac atışından gelen top Çınar’ın sırtına çarpıp Eduok’un önünde kaldı. O da uzaklardan Fabri’yi mağlup etti, düzgün bir vuruşla.
Bu golün meydana geliş biçimi taraftara “Bu Paşa yine çok ballı” dedirtti. O halde; “Kış kış cinler, kış kış”!
İÇTEN
Ama yok, bu Beşiktaş artık ters mers dinlemeyecekti. Paşa’yı ceza sahasına bile sokmadan ablukaya aldı. Ama daha çok tek kanat; o da Quaresma… Babel de iniyor kaleye ve lakin topu bir türlü doğru zamanda ve adrese çıkaramıyor. Gecikiyor hep. Quaresma ise durmaksınız çalım atıyor, orta yapıyor, korner kullanıyor, gol arıyor…
Kariyerinin en ‘içten’ topunu oynuyor.
KAPTAN
Ne zamandır hakkını teslim edemiyordum. Fenerbahçe derbisinde de o, psiko-derbi Bursaspor maçında da o ve dün gece de o. Yani Oğuzhan Özyakup… Sorumluluk alıyor, takımı ileri taşıyor, geriden top alıyor ve daha da mühimi narin yapısına rağmen çelik gibi bir dirençle oynuyor. Yılmıyor, yıkılmıyor. Giderek, o ‘Babalar’ zamanının ‘kaptan’lığına evriliyor.
BÜYÜ
İçe kapanıktı. Ligin ilk devresini öyle geçirdi. Sonra ligin ikinci yarısında Afrika Uluslar Kupası’na gitti. Şampiyon döndü. Kupayı getiren son penaltıyı gole o çevirmişti. Yani şampiyonluk jeneriğinde onun sevinci, onu yüzü gözü vardı.
O günden bu yana hemen hemen boş geçmiyor. 18 golün 11’ini kupa sonrası attı. Afrika büyüsü! Artık içe kapanık değil. Gol sevinçleri Marquez’in kahramanları gibi: Büyülü gerçekçilik…
“Şampiyonlar Ligi’nde sıfır çekmek istemiyorum” diyerek, Beşiktaşlıların sevgisine sırt çeviren Gomez, Bundesliga’da kümede kalma maçına çıkarken, koca sezonu onun gölgesinde geçiren Aboubakar, şampiyonluk maçına hazırlanıyor.
Evet, Gomez kadar atmadı ama attığı goller de pek bir yakışıklı…
SADE
“Caner ile Gökhan bu takımda olsa, uçar uçar” deniliyordu geçen sezon bu zamanlar. Temenni gerçekleşmiş ve Caner ile Gökhan Beşiktaş’a geldi.
Gönül, sahada da Caner yok. Zira aşil tendonu koptu. Tıbben iyileşti ama ‘futbolen’ sezonun sonuna yetişemedi. Yetişmese de yokluğu aranmadı. Ama yerine oynayana kimse övgüler düzmüyor. Çünkü öyle ‘sade’ bir futbol işçiliği ortaya koyuyor ki, insanlar alışmış kendini hissettirmeden oynayan Adriano’ya!
O, bu takımın futbol edebiyatının gizli öznesi. Sol bekteki gizli oyun kurucusu… Kavisli ortaların değil, oyunu besleyen pasların sol beki…
TRABZON
Bugün Beşiktaş’ın şampiyonluktaki tek rakibi son 3 haftadaki en zor maçına çıkıyor. Başakşehir, Trabzonspor ile deplasmanda karşılaşıyor. Trabzon da Karadeniz’in kıyısındaki maçlarda ters geliyor, Başakşehir’e… Başakşehir de Beşiktaş gibi tersi düze çeviremezse şayet, Şenol Güneş’e müjde memleketinden gelecek. Evet, Beşiktaşlılar bugün Euroleague finalinden ziyade, Trabzonspor-Başakşehir maçına kilitlenecekler…
BABA
Maç olmuş 4-1… Milyonlarca siyah beyazlı “Hadi hoca sür şu Demba Ba’yı” demiştir eminim ki… Ama Güneş, ‘Krallık’ iddiası olan Tosun’u sürüyor sahaya, Aboubakar’ı yanına çağırırken.
Demba Ba yok, ama sadece sahada. O kulübede. Ve lakin Baba Recep, artık yok. Ama hayır, elbette bu renkler var oldukça o da anılarında var olacaktır. Zaten futbol dediğimiz nedir ki; zihnimize mıh gibi işlenmiş hatıralar değil mi? Futbolumuzun üç babasının sonuncusuydu… Baba Hakkı, Baba Gündüz ve Baba Recep…
Güle güle Baba Recep, güle güle Recep Adanır…
ÇOCUK
Kuyt'ın çocuklarını hatırlıyor musunuz? O güzel civciv sarısı çocukları. Maçlara gelirlerdi. Ve sonra babalarının omuzunda veya el ele çıkarlardı gazetecilerin karşısına. Rakiplere de Fenerbahçe'de bir 'mutlu bir aile ortamı' olduğu duygusu verirlerdi.
Ve bu sezon Atiba'nın oğlu sahne aldı. Ona dün gece Marcelo'nun çocukları Daniel ve Diego ile Quaresma'nın veledi Ricky eşlik etti Dolmabahçe'de. Goller onlara armağan edildi 'şeker' kabilinden.
Çocuklar da topa girdiyse, o takımın sırtı kolay kolay yere gelmez babalar, abiler...
Ha, Kuyt'ın çocukları geçen pazar yine çok mutluydular. Çünkü babaları futbol hayatının son maçında onlara attığı gollerle şampiyonluk hediye etti...