Güncelleme Tarihi:
Sadece takım güzel oynamıyor ve gol atamıyor!
Bir de her maçta gol yiyor!
Bu sorunlar giderilirse takım gerçekten taş gibi olacak.!
Ne zaman mı?
Erdoğan Aksoy yazıyor |
Aceleniz ne canım...
Takım hele bir Şampiyonlar Ligi'nden elensin evvela.
Bir de ezeli rakipleri ile 12'ye çıkan puan farkı biraz daha açılsın..
Takım biraz daha dip yapsın.!
İşte siz o zaman seyredin Beşiktaş'ı.
Rakiplerini ezerek yenen, gollere boğan Beşiktaş'ı.
Özlenen Beşiktaş'ı.
İşte o zaman dinleyen “Bu takım aslında...” diye başlayan nidaları...
Beşiktaş, Mehmet Topuz'un transferi sürecinde limonileşen ilişkiler içinde olduğu Süleyman Hurma'nın Kayserispor'una hem de İstanbul'da boyun eğdi. 3 puandan daha çok taraftarı da bu kahretti. Cangele'nin provakosyonu da buna eklenince bir ara soğukkanlılıklarını kaybettiler ama maç sonundaki kendi yönetimlerine olan protestoları ile UEFA'nın seçtiği “En İyi Taraftar” apoletini boşuna haketmediklerini geç de olsa gösterdiler.!
Beşiktaş'ta en çok neyi merak ediyorum biliyor musunuz?
Transferleri kimin yaptığını...
Şaka gibi gelecek sizlere ama gerçek düşüncem bu.
Kağıdı kalemi elime alıyorum. Denizli'ye bir kıyak yapayım, ideal 11'ini kopye vereyim diyorum; Ernst dışında başka bir vazgeçilmez futbolcu göremiyorum. Öte taraftan transferde harcanan paralar aklıma geliyor, “seyircinin maç sonunda yaptığı protestolar az bile” diyorum.
Gerçekler acıdır ama gerçeklerden de kaçılmaz. Bu kadro ile Beşiktaş, seyircisinin hayal ettiği başarıları kazanamaz. İsim isim söyleyip afişe etmeyelim. En iyisi şöyle söyleyeyim; Milli Takımda 11 tane mevkiinin hangisinde ilk akla gelen bir Beşiktaşlı futbolcu var ? Siz söyleyin.
Gerçekten de transferi Denizli'nin yaptığına inanmıyorum. Öyle olsaydı takımda 2 tane solbek varken, hatta birine 5.5 milyon euro (+Serdar Kurtuluş) bonservis ücreti ödenmişken; solbekte oynayan futbolcu geçen senenin sağbeki Ekrem. Ekrem'i çok beğenebilirsiniz, bu fikre saygılıyım da bu transfer yüzünden Demirören'e olan borcun kartopu gibi büyümesini anlayamıyorum.
Ekrem sağda yok, kim var peki.?
Daha genç yaşında profesyonelce bir karar vererek İspanya'nın yolunu tutup orada dikiş tutturamayınca birdenbire rütbesini artırarak Türkiye'ye teşrif eden “stoper” İbrahim Kaş.
Evet, İbrahim Kaş sağbek değil bir stoperdir. Sağbek oynayabilecek yetenek, hız ve tekniğe de sahip değildir. Hal böyle olunca, kalabalık Kayserispor defansını açabilecek kanat oyuncuları topla güreşmeye başlayınca olanlar oluyor tabii.
Ne karın ağrısı şeymiş bu “Rotasyon”. Nerden moda oldu sene bilmem ki ? Yok yok, kesin G.Saray'dan çıktı bu meret. İyi de genç futbolcuları rotasyona tabi tutabilirsiniz de yaşı kemale ermiş futbolculardan ne istersiniz? En son yıllar önce Gordon Milne uygulamıştı rotasyonu. Futbolculuk hayatının son senesinde olan libero Samet Aybaba'nın yerine düşündüğü Gökhan Keskin'e 6 numaralı formayı vererek orta sahada oynatıp tekniğinin gelişmesine önayak olmuştu. Artık ben bir şey demiyorum, yorum sizin.
“Kanatları savunanlar kötü de ortalarında oynayanlar iyi mi ?” diye soracak olursanız cevabımız “hayır” olur. Ferrari 2 pozisyonda geri geri giderken rakibe gol pası verdi, biri gol oldu. Halbu ki Gökhan Zan G.Saray'a gidince “Beşiktaş futbolcu kaybederek güçlendi” diye düşünmüştüm. Ferrari'ye ödenen ücretleri de üstüne koyacak olursam artık bu fikirde olmadığımı, kafamın karıştığını söyleyebilirim.
Kayserispor Beşiktaş ceza sahası önünden çift vuruş kullanıyor. Vuruştan önce 3 Kayserispor'lu futbolcu ekibi kuruyorlar, kulaktan kulağa fısır fısır ne yapacaklarını konuşuyorlar. Garanti “bir hinlik düşünüyorlar” yani. Derken hakemin düdüğü ile birlikte birinci futbolcu yanındakine veriyor, ikincisi stop ediyor, hem de ağır çekimde. Üçüncü ve son olarak “tribünlerin sevgilisi” Cangele bu topa vuruyor ve bu topu kaleci zorlukla kurtarabiliyor. Kaç yıldır maç seyrederim. Amatör maçlarda bile rakibe bu şansın verildiğini çok az gördüm. İşte Beşiktaş defansının durumu bu.
Daha bitmedi.
Tümer ile Sergen'e haksızlık etmişiz doğrusu. Yıllarca “beraber oynayamaz” dedik. Tabata ile Tello'yu görünce “4 tane Sergen ile 3 tane Tümer bal gibi oynarmış” diyoruz.
Bobo Manchester maçında kadroya bile alınmamıştı, Kayserispor maçında ilk 11'de.
Sayın Mustafa Denizli; fark 12 puana dayandı. Birazcık kadro istikrarı lütfen.
Her türlü kombinasyonu denediniz de bir tek Nobre ile Nihat'ı ileri ikilide eşleştirmediniz. Gerçi Nobre'den bir Real Sociedad'lı Kovaçeviç çıkar mı bilmem ama yine de denenmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu durumda da 2 sene öncesinin parasıyla 5 milyon euroluk Holosko tekaüte çıkıyor. Öfff, işi zor Denizli'nin. Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık.
Aslına bakarsınız belki de Beşiktaş'ta eksik olan şey “kaybolan takım ruhu”. Efendiliği ile tanınan Ernst 2 pozisyonda rakipleri ile “cenk etmeye” kalktı. Anında kendini sarı kırmızı futbolcular arasında buldu. İttiler, yerlerde süründürdüler, bi dövmedikleri kaldı. Pekiiiii; Beşiktaşlı futbolcular ne yaptı diye soracak olursanız : “Hiçbir şey yapmadılar, gıklarını bile çıkarmadılar” cevabını alırsınız. 1.50'lik boyu ile rakiplerine posta koyan, iki işinin arasında hakemi de aradan çıkaran Emre Belezoğlu'nu gel de arama şimdi. Ey Beşiktaşlı futbolcular; Lugano-Emre-Topuz gibi olun demiyoruz ama, yalandan da olsa takım arkadaşlarınızın yanında olun diyoruz.
Hep Beşiktaş'tan bahsediyoruz ama Kayserispor'un da hakkını yemeyelim. Son 10 dakika hariç Beşiktaş'tan daha iyi oynadılar, daha fazla gol pozisyonuna girdiler. Galibiyeti de hakettiler. Yani tesadüfi bir golle kazanmadılar maçı. Gerçi uzun bir süre oyunu soğutmak için tekmili birden sırayla yattıkları yerden kalkmadılar ama bunu da futbolun bir parçası sayabiliriz.
Bir tavsiyemiz de Yıldırım Demirören'e olacak. “Erkek adam karısının sözünü dinlemez. Ama arada bir, 40 yılda bir karısının sözüne gider.” Sayın Demirören; siz de eşiniz Revna Hanım'ın tavsiyesine uyunuz ve artık bırakınız. Çünkü o kadar çok yanlış yaptınız ki çok yoruldunuz.
Yazımıza son verirken tüm vatandaşlarımızın mübarek Şeker Bayramı'nı kutlarım.