Güncelleme Tarihi:
Futbola meraklı bir aileden geliyorsunuz. Babanız Somaspor'da kalecilik yapmış. Ama devam edememiş. Neden?
- Babam ailesinin tek çocuğu. Bu yüzden dedem oğlunun futbolcu olmasına karşı çıkmış. Bergama'da tarım arazileri varmış ve bu arazilerle birisinin uğraşması gerekiyormuş. O kişi de babam olmuş. Ama ben futbol oynamaya başladığımda dedem bütün işini gücünü bırakıp benimle ilgilendi. Hatta 12 yaşımda Altay'a geçtiğimde bana bakmak için babaannemle İzmir'e yerleştiler.
Sarışınsınız. Tam da Balkan göçmeni tipiniz var. Kökeniniz nereye dayanıyor?
- Hem annem hem babam Bergama yakınlarındaki Yenikent köyünden. Ama ikisi de Makedonya kökenli, Üsküplü. Babamı görseniz anlarsınız durumu. Onun kopyası gibiyim.
Topa ilk ne zaman vurmaya başladınız hatırlıyor musunuz?
- Yanılmıyorsam 5 yaşımda Sami abimle birlikte Bergamaspor'un seçmelerine gittim. 40 kişi katıldı, 38'i seçildi. Sadece iki kişi alınmadı. Biri ben, diğeri de kuzenim Kayhan! Üstelik seçmeyi yapan antrenör de bizim köydendi. Ben de bunun üzerine Petkim takımına gittim. Sonra kuzenimle beraber Altay'a geçtik. Orada sağ açıkta başladım futbola. Sonra Tayfun Hoca beni sağ beke çekti. Son olarak da savunmanın göbeğine. O zamandan beri de mevkimi değiştirmedim.
İlkokul yıllarında çok hızlı koşan bir atletmişsiniz. Çabukluğunuzu o günlere mi borçlusunuz?
- Doğru, çok hızlıydım. Uzun mesafe koşuyordum. Hatta 10-11 yaşlarında, okul takımıyla altı tane bölge birinciliği kazandım. Şimdi düşününce 3 bin metre o yaş için çok uzun bir mesafeymiş. Sonra bir tercih yapmak gerekti. Atletizm belli dönemlerde yapılıyordu. Buna karşılık bütün yıl futbol oynayabiliyordum. Tabii ki futbolu seçtim.
Galatasaray sizi Altay'da nasıl tespit etti?
- Galatasaray'ın o zamanki altyapı antrenörleri Ahmet Keskinkılıç ve Recep Yazıcı Burhaniye'deki bir turnuvada izlemiş beni. Maçı da 2-1 kazanmıştık. O zamanki antrenörüm Tayfun Kansoy çok samimi birisiydi. Beni ve babamı çağırdı. Altay'ın antrenörü olmasına rağmen, "Semih'i Galatasaray istiyor. Sakın düşünmeyin, hemen götürün." dedi.
15 yaşında İstanbul... Üstelik bir büyük takımın altyapısı. Hiç gözünüz korkmadı mı?
- İmza için babam ve annem de benimle birlikte geldi İstanbul'a. İlk gelişleriydi. Sonrasına ben hep Florya'daki Galatasaray tesislerinde kaldım. Ama ben 12 yaşımda onlardan ayrılmıştım. Yani ailemden ayrı kalmaya alışıktım.
AİLEME DESTEK İÇİN FUTBOLA DEVAM ETTİM
Ancak Galatasaray'daki günleriniz pek rahat geçmedi. Bir kez beyin ve iki kez çapraz bağ ameliyatı... Nasıl direndiniz de ayakta kaldınız?
- Beyin ameliyatı geçirdim. Onu atlattım sonra sağ bacağımın ön çapraz bağları koptu. Onu atlattım Milli Takım'da bir daha sağ çapraz bağlarımdan sakatlandım. Zaman zaman soğuk havalarda hâlâ ağrıyor o dizim. Normalde bu sakatlıkları başka biri geçirse futbola devam etmezdi. Futbol sevgisi beni ayakta tutan. Bir de ailemin maddi durumu kısıtlıydı. Tarımla zar zor sağlıyorduk geçimimizi. Babam beni antrenmana götürmek için veresiye benzin satın alırdı. O dönemi de biliyorum. Ailem destek vermek için de oynamaya devam ettim.
Bir yıl önce Bank Asya 1. Lig'de bile zor forma giyiyordunuz. Şimdi Süper Lig liderinin değişmez ilk 11 oyuncususunuz. Nerede bir sıçrama tahtası yakaladınız?
- Geçen sezon ligin ilk yarısında neredeyse hiç forma giyememiştim Kartalspor'da. Belki de o zamanki antrenörümüz Ergün Penbe beni yetersiz buluyordu. Sonra devre arası antrenör değişti ve Engin Korukır geldi. Beni devre arası hazırlık maçlarında bile oynattı. "Ben mi iyiyim yoksa bilmediğim bir şey mi gördü" dedim kendi kendime. Ligin ikinci yarısında da iki tecrübeli oyuncuyu kesti ve tüm maçlarda ilk 11'e koydu.
Geçen yaz başında Galatasaray'a döndünüz. Fatih Terim'in nasıl bir katkısı oldu size?
- Fatih Hoca hemen oynatmadı beni. Sanıyorum bazı eksiklerimi gördü. Bu yüzden bekledi. Bana daha rahat olmamı telkin etti. Bir de şu var tabii; İtalya, İngiltere, İspanya liglerinde televizyondan izlediğim oyuncularla yan yana oynamaya başladım. Onun tedirginliği de vardı biraz üzerimde. Bu heyecanımı atlatmamı bekledi. Sekizinci haftada verdi bana formayı. Bu şansı iyi kullandığımı düşünüyorum. Tabii biraz heyecan da iyidir maçtan önce. Fazla rahatlık oyuncuya iyi gelmez. Ben her maça çıkmadan önce heyecanlanırım. Maç başlayınca geçer.
MAÇ ÖNCESİ KİMSEYLE TEK KELİME KONUŞMAM
Bu heyecanı yenmek için bir maç öncesi alışkanlığınız var mı?
- Bazı abilerim müzik dinler. Benim öyle bir adetim yok. Yalnız hazırlık için soyunma odasına girdikten sonra kimseyle tek kelime konuşmam. Sahaya çıkmadan önce bir uğurum da yok. Ama televizyonda da görebilirsiniz, maç öncesi ellerimi yukarı aşağı göğsüme sürterek duamı ederim. Maç öncesi tek adetim bu.
Galatasaray'da Ujfalusi'nin savunmayı çok usta yönettiğini izliyoruz. Onunla aranız nasıl?
- Sahada sürekli ona bakıyorum. Ne diyorsa yapıyorum. Savunmadaki liderimiz o. Ofsayt için ileri çıkarken onun işaretine bakıyoruz. Bazen oyuna dalıyorum, rakibin üzerine gidiyorum. Bu durumlarda beni hep uyarıyor. "Bekle, adam üzerine gelecek nasılsa" diyor. Aynı zamanda birbirimizin açığını da kapatıyoruz. İyi anlaşıyoruz saha içinde.
Hangi dilde anlaşıyorsunuz?
- İngilizce. Basit İngilizce terimleri öğrendim. Birbirimizi böyle uyarıyoruz. Zaten takım Avrupa Birliği gibi. Başka türlüsü de mümkün değil.
İtalya ligini sert futbolundan dolayı sevdiğinizi söylüyorsunuz. Birkaç yıl sonra tecrübe kazandıktan sonra hedefinizde İtalya mı var?
- Tabii ki her futbolcu önde gelen Avrupa liglerinde oynamayı hedefler. İtalya Ligi'ni beğeniyorum doğrusu. Ama ben öncelikle kendimi Galatasaray'da kanıtlamak istiyorum. Bana bütün imkanları burada verildi. Kulübün rızası olmadığı takdirde hiçbir takıma gitmem.
AMELİYATIN İZİ HALA DURUYOR
Göçmeniz biz, savaşçı ruhumuz var. Ben de tekmeye kafamı sokmaktan çekinmem. 2007'de de böyle sakatlandım zaten. Beşiktaşlı Batuhan Karadeniz'in volesine kafamı soktum. Aslında kafamı çekmem gerekiyordu. Tarak kemiği kafamın ön tarafına geldi. Meğer beyin kanaması geçirmişim. Hastaneye yarım saat geç gitsem ölüyordum. Ciddi bir beyin ameliyatı geçirdim. O ameliyatın izi hâlâ duruyor.
ORTANCA ABİM EVLENSİN Kİ SIRA BANA GELSİN
- Daha önce kazandığım parayla yeni evlenen büyük abime ev yapmıştım. Şimdi de aileme İstanbul'da, Florya semtinde bir ev satın aldım. Babaannem ve dedem de arada İzmir'e gidip geliyor. 12 yaşında Bergama'dan ayrılıp İzmir'e Altay altyapısına geçtiğimde ailemden ayrıldım. İnsan ailesine doyamaz ya; ben de o yaşta bu duyguyu yaşadım. Bu sebeple bütün aile hep beraber yaşayalım istedim. Hepsini İstanbul'a getirdim. Şimdi ortanca abimin evlenmesini bekliyoruz ki sıra bana gelsin!
SEMİH'İN SEVDİKLERİ
OTOMOBİLİ: Abdurrahim Albayrak'ın verdiği Audi A4
DİZİSİ: Bazen 'Kuzey Güney'. Daha çok DVD film izlerim
PARFÜMÜ: Dior Homme
GİYİMİ: Spor. Tek bir takım elbisem var. Onu da hiç giymedim
YEMEĞİ: Karnıyarık
MÜZİĞİ: Türkü (Mustafa Özarslan/Aşık Veysel)
GS STORE AVRUPA'DA BİR İLK
Kulübümüz geçen haftalarda Ali Sami Yen Spor Kompleksi içinde, Türkiye ve Avrupa’da ilk olan farklı bir konseptle oluşturulmuş yeni alışveriş ve eğlence merkezinin açılışını gerçekleştirdi. Gerçekten çok güzel ve Avrupa standartlarının çok üstünde. 1650 metrekarelik çok büyük bir mağaza. Playstationlar, akıllı büyük ekran televizyonlar, touch screen bilgisayarlar var. Ayrıca üst katta bir fanzone alanı var. Burada da en hoş nokta Ali Sami Yen Stadı nostaljisi ile yaratılmış 60 kişilik interaktif eğlence alanı.