"Ben hakemlerin yerinde olsam maçlara çıkmazdım"

Güncelleme Tarihi:

Ben hakemlerin yerinde olsam maçlara çıkmazdım
Oluşturulma Tarihi: Ocak 11, 2013 10:00

Trabzonspor Teknik Direktörü Şenol Güneş, 29 Aralık’ta başlayan Antalya kampının son günlerinde şike sürecinden ilk yarıdaki hatalarına kadar birçok konuda açıklamalarda bulundu.

Haberin Devamı

Teknik Direktörü Şenol Güneş, hakem Halis Özkahya’nın raporuna rağmen Fenerbahçeli futbolcu Raul Meireles’in cezasının indirilmesine hakemlerin tepki göstermesi gerektiğini belirterek, "Futbolcuların da, antrenörlerin de sendikası olması lazım. Ceza konusunda hakeme yapılan haksızlıkta, aslında ben hakemlerin yerinde olsam maçlara çıkmazdım. O hakem artık büyük kulüpler karşısında işini ezilerek yapacaktır. Verdiği kararı uygulatamadığına göre bir daha o kararı veremez. Yazamaz o rapora" dedi. Güneş, futbolcularla toplantı yaptığı odadaki tahtaya ikinci yarıdan dileklerini yazdı, "Bunlar olur mu? Olmaz tabi" diyerek futbolun geleceğiyle ilgili umutsuz olduğunu vurguladı.

İŞTE ŞENOL GÜNEŞ'İN AÇIKLAMALARI / WEB TV

YABANCI OYUNCULARA İLGİNÇ GÖNDERME

Sezonun ilk yarısında kendilerinden beklenen performansı ortaya koyamadıklarını, sıralamada bulundukları yerin de hem kadro hem de kulüp kaliteleriyle uyuşmadığını belirten Şenol Güneş, şöyle devam etti: "Avrupa kupasından elenmekle başlayan beklentiye cevap verememenin ortaya çıkardığı güvensizlik ve moralsizlik, kaybedilen puanlar, yeni kadronun ivme kazanmasını etkiledi. İstikrarlı şekilde oyun ve sonuç yakalayamayınca bu durum hem sonuçlara olumsuz yansıdı, hem de takımdaki sıcak atmosferi ortadan kaldırdı. Kazanacağımız maçların bir çoğunu verince teslimiyet, duyarsız bir görüntü gibi ortaya çıktı. Kültür ve davranış farkı olan oyuncularımız arasında bütünlük sağlanamadığını görüyoruz. Saha sonuçları bunları yüzde 100 fark ettirir. Sonuçların iyi olmasıyla moral bulan arkadaşların birbiriyle diyalog kurması daha iyi olur. Başarısızlıkta üzüntüsünü içine atan bir oyuncunun başkalarından uzak kaldığı, arkadaşlığın, samimiyetin ve birbirini anlamanın daha zor olduğu bir dönem geçirdik. 2 yıl önceki takımın yükselen değeri, aldığı sonuçlar, oynadığı oyun, beklentisi olan camiaya cevap verememek de bunları etkiliyor. Türk oyuncular içinde olumsuzluklardan etkilenme daha uzun süre devam ederken yabancılarda daha az sürebiliyor. Bazılarının durumu sanki başarısızlıktan hiç etkilenmeyen, takımın üzüntüsüne ortak olmayan, takımın bu durumundan memnun olanlar varmış gibi bir görüntü hissedilmesine neden olabiliyor. Dolayısıyla bu farklılıkların ortadan kalkması için biraz daha yakınlaşmak, biraz daha birbirini anlamak lazım."

"TARAFTAR TAKIMIN ONURU VE GÜCÜDÜR"

İkinci yarı öncesi taraftarlara da seslenen tecrübeli teknik adam, "Hoca, yönetim, oyuncu değişebilir. Taraftar her zaman var olması gereken değerdir. Takımın sahibi, onuru, gücüdür. Sevgisi ve desteği takımın başarısının ana faktörüdür. Başarısızlıkta üzüntüyü duygusal olarak en fazla yaşayan kesim taraftardır. Trabzonspor taraftarı gibi futbolla yatıp kalkan bir grubun sabırla takımına sahip olduğunu görüyoruz. En kötü dönemde bile takımına sahip çıkan bir taraftar var. Sayısal olarak azalsalar bile samimi şekilde takımıyla kucaklaşmayı bilen bir taraftarımız var. Bir aile düşünün; çocuğunuzu seviyorsunuz. Biraz notu zayıfsa tepkiniz ve etkilenmeniz olacaktır. Bu etkilenmeyi sağduyulu olarak yapmak gerek. O zaman daha fazla katkı yaparsınız. Ben de hoca olarak oyuncu kötü oynadığı zaman tepki koyabiliyorum. Ama bu devam ederse akıl ikinci planda kalır. Sağlıklı biçimde düşünüp takıma sahip çıkmak daha öncelikli olmalı. Hiçbir takım sürekli iyi veya kötü gitmez. Ama bu sene beklediğimizden fazla puan kaybettik. Tabii ki memnun değiliz. En az 9 – 10 puan daha alabileceğimiz maçlar vardı. Özellikle Antalya ve İBB maçlarını kaybetme şeklimiz mucize. Şu anda 6 puanımız daha olsaydı ikinciydik" dedi.

"MAZERET ÖNE SÜREREK ÇÖZÜM ÜRETEMEYİZ"

Giray Kaçar, Zokora ve Bamba’nın yokluğunda, ilk yarıyı ligin en az gol yiyen takımı olarak kapatan Trabzonspor’un aynı savunma performansını ikinci yarıda da gösterip gösteremeyeceğini değerlendiren Güneş, şunları söyledi:

"Mazeret öne sürerek çözüm üretemeyiz. Şartlar neyse ona uyup çözmeye çalışacağız. Giray’ın olmaması bizim için üzüntü verici. Futbol adına, insanlık adına çok üzüldük. İnşallah toparlar ve aramıza katılır. Giray daha önce de kolu kırıldığı için bizimle olmamıştı. Colman uzun süre yok. Milli takımdaki oyuncuların gidiş gelişlerinde sorunlar oldu. İdeal ve formda bir 11 yakalayıp sürekli gidemedik. Bu değişkenliği yapmamızın sebebi de bu oldu. Bazen oyuncuların hepsi iyiyken kadro yaparken sıkıntımız oldu. 12 yabancının 6’sı oynarken mecburen 6’sı bekleyecek."

"İYİ GİDEN BİR TAKIMI BOZARAK YENİ KADRO YAPIYORUZ"

Güneş, bir oyuncuyu kadroya katmanın tek başına transfer olmayacağının da altını çizerek, "O oyuncunun takıma katılımı önemlidir. Eskinin yeniyle bütünleşmesi önemlidir. Bunlar çok sağlıklı olmadı. Başarısız takım üzerine bir yapılanma yapsaydık belki bu kadar sıkıntı olmazdı. İyi giden bir takımı bozarak yeni bir kadro yapıyoruz. Çok sağlam ve güzel bir binayı yıktığınız zaman yenisini eğer aynı kalitede yapmamışsanız, ’Niye böyle yaptınız?’ diye eleştiri alırsınız. Bu da sizin hem moralinizi bozar, hem de kesenize zarar verir. Ama bina çok çok güzel olursa ve farklı bir şekilde sunarsanız mutluluk duyarsınız. Oturduğunuz zaman zevk alırsınız, ticari olarak sattığınızda para kazanırsınız. Yaptığınız bir eser öncekinden iyi olmalı. Biz bunu daha sağlayamadık. Taraftarın hiçbir günahı yok. Futbolu seven ve anlayan bir taraftar kitlesine bunu sunmak zorundayız. Trabzonspor’un taraftar kitlesi iyi futbolu biliyor ve istiyor. İyi futbolu gördüğü için istiyor zaten. Hem iyi futbolu, hem iyi sonuçları gördü. Oradan baktığı zaman eleştirisi daha sert olabilir. Transferlere bakıyoruz. Giden başarılı oyuncular oluyor. Onun altında aldığınız her oyuncu tartışılır. Oyuncu güçlü olmalı. Umut çok güzel bir örnektir. Umut çok eleştiri almasına rağmen etkilenmeden oynamaya çalışan bir oyuncuydu. Öyle de başarılı oldu. Yeni gelen oyuncuya o baskıyı yapıyoruz bazen" değerlendirmesinde bulundu.

"SADECE BEN DEĞİL BİR ÇOK İNSAN MUTSUZ"

Güneş, "Futbolun içinde bulunduğu tartışma ortamı içinde işinizi mutlu ve kafanız rahat biçimde yapabiliyor musunuz?" sorusunu yanıtlarken de şike sürecine göndermelerde bulundu ve şunları söyledi: "Futbolun durumu iyi olmadığı zaman bu beni yorar. Aynı şeyi tekrar tekrar söyleyip düzelmediği zaman üzülürüm, rahatsız olurum. Türk futboluna genel olarak bakarsak mutsuzluk sadece bende değil çoğu insanda var. Yaşanan süreçler çok yara aldırdı. Coşkuyu, saf temizliği bozdu. Futbolun kirlenmişlik ve şiddetinin konuşulduğu dönemde bunları tam aklamadan, netice almadan yola gitmek insanları biraz daha mutsuz ediyor. Futbol ortak bir değer. Hangi dil, din ırk, iş, yaşta olursanız olun futbolda birleşebiliyoruz. Herkesin futbol konuşabileceği bir ortam var. Ama şimdi konuşmaktan çekinebiliyor insanlar. Ayrıştırma oldu. Kişiselleştirme, ötekileştirme fazlalaştı. Oysa futbolun spor olduğunu düşünüyorduk. Ahlak değerlerinin, sevginin, saygının daha üst seviyede olduğu bir oyun olarak görüyorken, bugün maalesef biraz daha zorluklarımız var."

"GÜCÜ OLAN TOPLUMU EZERSE İNSANLAR İSYAN EDER"

Şike tartışmalarıyla başlayan sürecin çok kötü yönetildiğini vurgulayan Güneş, sözlerini şöyle sürdürdü: "Hep yetkilileri sorumlu tutuyoruz ama kendimi de sorumlu tutuyorum o konuda. Çünkü biz de antrenörüz. Şike süreci çok konuşuldu, daha da çok konuşulacak. Orada konu birini suçlamak ya da aklamak değil. Özellikle Trabzonspor ve Fenerbahçe lafı çok geçti. Çünkü ikisi yarışıyordu. Ama aslında yanlış konuşuyoruz. Süreci değerlendirirken neyin yanlış olduğuna bakmak lazım. Kimin yaptığına değil, neyin yanlış olduğuna bakmalıyız. Neyin yanlış olduğunu ortaya koyarsak kimse yapmaz bir daha. Eğer kişiye veya kuruma göre hareket edersek o zaman güç dengeleri oynamaya başlar ki, gücü elinde bulunduran kişiler toplumu ezer. Toplum da bunu kabul etmez, isyan eder. Trabzonspor buna çok güzel bir örnektir. Trabzonspor sevgisi zaten öyle oluştu. Anadolu’dan zor şartlarda devrim yapan bir takım olarak çıktı. Ezilmişliğin, sıkıntılı olan bir insanın da başarılı olabileceğinin hissini veriyordu. Benim takımım yanlış yaparsa taraftarım benden kopar. Kötü oyunda bile kopan bir taraftar, çirkin, ona yakışmayan bir davranışta kopmaz mı? O yüzden bu olay çok önemli Ama bu süreçte biraz işin güç tarafın kullanılmaya başlandı. Olayları konuşmamız gerekirken kulüplere göre konuşma yapmasaydık bugün çok daha güzel mesafe alınırdı. Ama ister istemez kulüplerin menfaatlerini koruma adına konuşmalar atıldı ortaya."

"GÜÇ GÖSTERİSİYLE HAKEMLERİ BASKI ALTINA ALIRSAK.."

Güneş, hakemlerin yanlışları konuşulurken bile olayların saptırıldığını ifade ederek, "Hakemin yanlışı değil, kulüplerin menfaati konuşuluyor. Diyelim ki Fenerbahçeli oyuncu dışarı atılmışsa, Fenerbahçe, ‘oyuncuma nasıl ceza aldırmam’, diğer kulüpler de ‘Ona nasıl ceza verilmez?’ diye konuşuyor. Oysa hakemin, ceza kurullarının ne yapması gerektiğinin kurallara bağlı olması gerekiyor. Gençlerbirliği’nin oyuncusu aynı hareketi yapıp 1 maç alıyorsa, Fenerbahçeli Caner 2 maç alıyorsa haksızlıktır. Güç gösterisiyle hakemleri baskı altına almaya kalkarsanız o konudan uzak duranlar da başlar bunu yapmaya. O zaman da kaos olur ve bu kaostan da mutluluk çıkmaz" dedi.

"YANLIŞLARI DEĞİŞTİREMEYİNCE İNSANLAR SİNMEYE BAŞLIYOR"

Güneş, "Trabzonspor’u ötekileştirilmiş hissediyor musunuz?" sorusunu yanıtlarken de şunları söyledi: "Güç gösterisini büyük kulüplerin menfaatleri için kullanır, hakemler ve Federasyon üzerinde medya kanalıyla baskı yapmaya kalkışırsanız insanlar ötekileştirme duygusunu yaşamaya başlar. Bizim şehrimizin entelektüel seviyesi yüksek aslında. Ama düşüncelerini hayata geçirme noktasında gördükleri yanlışlar karşısında hiçbir şeyi değiştiremeyince sinmeye başlıyorlar. Ya isyankar, ya savaşçı olacak, ya görmeyecekler. Gördüğü zaman isyan ettiğinde kötü olacak. O zaman tamamen kabuğuna çekiliyor. Bu hem ülkeye hem yöreye zarar."

"KULÜPLERİN YAPISI DEĞİŞMELİ"

Türkiye’de kulüplerin yapısının kesinlikle değişmesi gerektiğini de vurgulayan Şenol Güneş, "Kulüp başkanları kulübün patronlarıdır. Dernekler Kanunu’na göre yönetiliyor kulüpler ama şirket gibi olmalı. Patronlar şirketin sahibi olmalı. Nedense bu uygulanmıyor. Niye bekleniyor onu da anlamış değilim. O zaman işler kolay olur. Kulübün yönetim anlayışı, şirketin bekası için yatırım mı yapılacak, yoksa bütçe kısıtlanacak mı, o kararı yönetimler verecek, biz de teknik direktör olarak uygulayacağız. Fikirlerimizi söylüyoruz biz ama son kararı başkanların ve yönetimlerin vermesi gerektiğini düşünüyorum" dedi.

"HAKEMLERİN YERİNDE OLSAM MAÇLARA ÇIKMAZDIM"

Geçmişte teknik direktörler arasındaki ilişkinin daha iyi olduğunu da belirten Şenol Güneş, şimdi bu bağın koptuğunu ifade etti. Güneş, "Benim oyunculuk dönemimde rahmetli Metin Kurt ve Eser Altındere ile yaptığımız sendikalaşma çalışması vardı. Hala olmadı. Türkiye’de sadece sportif anlamda değil her anlamda bu sıkıntılar var. Sivil toplum örgütleri her alanda kurulduğu halde futbol gibi bu kadar ekonomik girdinin olduğu bir yerde yapılamadı. Gençlerin yapacağını düşünüyorum. Futbolcuların da, antrenörlerin de sendikası olması lazım" dedi. Güneş, Galatasaray–Fenerbahçe maçında sarı lacivertli oyuncu Raul Meireles’in hakem Halis Özkahya’ya tükürmesine de atıfta bulunarak sözlerini şöyle sürdürdü: "O ceza konusunda hakeme yapılan haksızlıkta, aslında ben hakemlerin yerinde olsam maçlara çıkmazdım. O hakemin bana göre hem mesleği hem de kişiliği rencide olmuştur. Nasıl iş yapacak bundan sonra bilmiyorum. Çünkü büyük kulüpler karşısında mutlaka ezilerek görev yapacaktır. Verdiği kararı uygulatamadığına göre bir daha o kararı veremez. Yazamaz o rapora."

"TEKNİK ADAMIN TRANSFERLE UĞRAŞMASI DOĞRU DEĞİL"

Güneş, Trabzonspor’da ana sıkıntının transfer olduğunu, bunu çözmek için sezon başında Giray Bulak’ın önderliğinde bir sistem getirmeye çalıştıklarını da vurgulayarak şöyle devam etti: "Transferden kaynaklanan sıkıntılarımız yeni değil, uzun yıllardır var. Şimdi çok daha iyi anladım ki eğer o aşamadan itibaren işi çok iyi yapamazsak bu durum hem başarımızı hem de ekonomimizi etkileyecek. Çoğu kişi bu duruma ekonomik olarak bakıyor ama idari ve teknik hataları da beraberinde getiriyor. O yüzden düzenlenmesi gerekiyor. Teknik adamın transferle uğraşması doğru değil. Fikirleri olmalı, bildiği oyuncuları paylaşmalı. Ama tamamen bağımsız olacak bir kişi sürekli olmalı orada. O kişi ekonomik boyutunu yönetimle, teknik boyutunu teknik adamla paylaşarak, oyuncuları izleyerek, giden ve gelecek oyuncuları belirleyerek işi götürmeli. Bunun için kriterleri belirledik ve uygun kişiyi aradık. Giray Bulak’ı getirdik ama ayrıldı. O mevki hala boş. O mevkiinin yine doldurulması gerektiğini düşünüyorum. Yönetici tarzında, teknik adam tarzında biri olabilir. Transfer için görüşme yapabilecek, oyuncu portföyünü oluşturabilecek, kulübün yapısına uygun transfer yapabilecek bir kişi gelmeli. Yoksa kulübün geleceği hep karanlıkta olur."

"BAŞKAN OLMAMI İSTEYENLER..."

Şenol Güneş, bordo mavili camiada sürekli gündemde tutulan kulüp başkanı olacağına dair söylentileri de kesin bir dille reddederken şu ifadeleri kullandı: "Bana giydirilmek istenen sıfatlar benim düşünmediğim konular. Ama nedense birileri hep konuşuyor. Ya yaptığım işi başarısız buluyorlar, ya beni çok değerli bularak bir yere oturtmak istiyorlar. Ben ikisine de katılmıyorum. Şenol Güneş olarak 45 senelik futbol hayatım var. Çizgim belli. Ben bu yaştan sonra ne siyaseti, ne kulüp başkanlığını düşünürüm. Bunu planlayan biri değilim. Oyuncuyken antrenörlük yapmayı planlıyordum ve yaptım. Ne desem gündem olacak bu konuda. ’CEO ol’ dediler bana mesela. CEO olmak o kadar kolay mı? Olabilirsiniz ayrı konu. Fakat onu planlayan birisi olmadığım için eksik yaparım. Ama antrenör olarak işimi biliyorum ve yapmaya çalışıyorum. Yarınlarla ilgili ne siyasi düşüncem var ne kulüp başkanlığı düşüncem var. Bunu kesin olarak söylüyorum."

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!