Güncelleme Tarihi:
Belçika daha karşılaşma başlamadan bize ilk golü atmış..
Milli maç için Brüksel'e önceki gün geldim..
Gelirken de uçakta hostes Didem ile konuştum..
Kızcağızın bırakın milli maçtan haberinin olmasını, daha hangi günde olduğundan haberi yok..
''Sabah İstanbul'dan Antalya'ya uçtuk. Oradan İstanbul'a geri döndük.. Şimdi Belçika'ya gidiyoruz.. Saat 18.30 gibi yolcu alıp tekrar İstanbul'a döneceğiz. Bugün günlerden ne onu bile bilmiyorum'' diyor..
Â
Kısacası dağılmış yani...
Sonra milli maç faslına geçiyoruz, bakıyorum ondan da haberi yok, ''Basketbol Milli Takımı mı Belçika ile oynuyor?'' diye sorunca, kendi bildiklerimi de unutmamak için (!) sohbeti kısa kesiyorum..
VER ELÄ°NÄ° SCHARBEEK
Brüksel'e iniyorum..ÂOtele geliyorum.. Sonra dışarı çıkıyorum..
Ver elini Scharbeek.. Yani Türklerin yoğun olduğu bölgeye gidiyorum..
Ya da burada bilinen adıyla ''Afyon'un Emirdağ ilçesinin krallığı''na..
Çünkü bu mahallede yaklaşık 100 bin kişi yaşıyor.. 100 binin 99 bini Afyon Emirdağlı.. Ve neredeyse hepsi de birbiriyle akraba..
Ben Scharbeek'e daha önce de defalarca geldim..
Bir çoğu da milli maç öncesiydi..
Ancak şunu hemen belirtmeliyim ki; O maçlardan önceki hava, bu karşılaşma öncesi fazla yok..
Havanın olmamasının üç nedeni var;
Birincisi, milli takımın bugüne kadar grupta aldığı bazı başarısız sonuçların yarattığı etki..
İkincisi, maça bilet bulma sıkıntısı..
Üçüncüsü, Belçika Milli Takımı'nın şu andaki üstün form durumu..
Tabii böyle bir maç öncesi daha birinci dakikada golü yiyerek başlıyorum..
Mahallede kime ''Selamünaleyküm'' dediysem, aldığım cevap ''Aleykümselam, bilet var mı?'' oluyor..
Sağa dönüyorum bilet, sola dönüyorum bilet..
Bundan önceki milliÂmaçları hatırlıyorum da, böyle bir sorunumuz hiç yoktu..
Türkler Belçika ile ne zaman oynasa, stadın yarısından fazlası gurbetçi olurdu..
Ama bu kez böyle olmayacak..
VAY UYANIK BELÇİKALILAR
Çünkü grupta ikincilik yolunda dev bir adım atmak isteyen Belçikalılar bu kez uyanık davranmış, Türkler'e stadın sadece yüzde 5'ini ayırmış..
Bu da toplasanız 3-4 bin bilet anca yapıyor..
Yani bulunduğum mahallede 100 bin Türk var ama, maçta sadece 4 bin Türk olacak..
Tabii bu rakama Belçika dışından gelecek gurbetçileri, hatta Türkiye'den bu maça gelecekleri de eklemeliyim..
Gurbetçilerle sohbetin bir yerinde Halit isimli bir arkadaş geliyor..
Kan ter içinde..
''Hayrola'' diyorum..
''Sorma abi.. Conrad Otele Milli Takımı görmeye gittik.. Ama Almanya'dan özel olarak getirtilen güvenlik görevlileriden başkasını maalesef göremedik.. Oyuncuların tamamı odalarındaymış.. 'Rica etsek bir kaçı aşağı inse de hasret gidersek. Miili Takımı zaten buralarda fazla görme şansımız yok' desek de, görevliler 'Nuh' dedi, 'Peygamber' demedi, biz de arkamıza baka baka geri döndük'' diyor..
Ve sonra o da ekliyor;
''Abi maça bilet bulabilir miyiz?..''
Belli ki bu bilet işi maç saati yaklaştıkça daha da sıkıcı bir hal alacak..
GÖKHAN GÖNÜL YOKSA, DURUM KÖTÜ
Ben konuyu değiştirmeye çalışıyorum..
Sorulan bir soru da ÅŸu;
''Gökhan Gönül oynayacak mı?..''
Şimdi, ''Ben nereden bileyim, gidin Hiddink'e sorun'' desem ayıp olacak..
''Valla biliyorsunuz, Gökhan sakat.. Eğer iyileşirse tabii ki oynar'' cevabını veriyorum..
Ortak görüş şu;
''Hamit zaten kadrodan çıkartıldı.. Gökhan da oynamazsa işimiz zor..''
Bu arada başta Hiddink olmak üzere, hemen hemen herkesin ''Belçika önünde bize bir beraberlik yeter'' anlayışı da gurbetçilerin canını sıkmış durumda..
''Abi, beraberlik ne demek?.. Türk sahaya kazanmaya çıkar.. Sen kafadan beraberlik diyerek takımın kafasına bunları sokarsan, yenilmen kaçınılmaz olur'' dedikleri an ben bu arkadaşların arasından yavaş yavaş gitme vaktinin geldiğini anlıyorum..
Çünkü bunlarla biraz daha durursam, bu futbol öngörüleriyle işimi elimden alacaklar (!)
Ä°ÅŸ oraya doÄŸru gidiyor yani..
Yanlarından kalkıyorum..
Kapıdan dışarı çıkıyorum iki adım atıyorum, bir gurbetçi ile daha yüzyüze geliyorum..
N'OLUR BANA BÄ°R BÄ°LET
''Merhaba hoşgeldiniz'' diyor.. Ben de ''Merhaba hoşbulduk'' dedikten sonra, halini hatrını soruyorum..
''N'olsun abi.. Ben de Sabah Gazetesi'nden Fatih Doğan'ı bekliyorum.. Bana bilet ayarlayacak sağolsun. Sizde bana bilet bulabilir misiniz?'' deyince, makaraları koyuveriyorum..
''Valla bende de yok. Ben de Fatih Doğan'dan isteyeceğim'' diyerek, hemen uzaklaşıyorum..
Bir taraftan da katıla katıla gülüyorum ve kendi kendime söyleniyorum;
''Yandın kardeşim Fatih.. Bu yazıyı okuyan tüm gurbetçiler bilet için sana gelecek.. İstersen ortadan kaybol, istersen Belçika'yı terket.. Bu dakikadan sonra gurbetçilerin radarı içindesin..''
Â
Not: Az önce Fatih Doğan'la konuştum "Ağabey yaktın beni, senin yazını okuyan herkes beni arayıp bilet istiyor. Abicim yemin ediyorum bende bilet falan yok, keşke olsa da herkese dağıtsam. Ne olur bu açıklamamı yazının altına ekle, Allah aşkına kimse beni aramasın. Bilet var diye kimseye verilmiş bir sözüm de yok." dedi.