Bilgisayarlı tomografiler harikalara yaratıyor. Son 10 yılda bu alanda gerçekleştirilen müthiş gelişmeler sayesinde neredeyse bedenin bütün dokularını en ince ayrıntısına kadar göstermeye, bedendeki yabancı oluşumları, kan damarlarının büzülmesini vb gözler önüne sermeye başladılar..
20 yıl kadar önce by-pass ameliyatına girmeden önce hastalar bir dizi testten geçmek zorunda kalıyorlardı. Tabii rahatsız edici çıkartılıyor, stres testleri birbiri ardına geliyordu. Ama bugün artık ameliyat öncesi tüm bu "işkenceler" sona erdi!..
Artık hemen hemen her hastanenin radyoloji servislerinin demirbaşlarından biri haline gelen bilgisayarlı tomografi (BT) sayesinde bugün bedenin inanılmaz görüntüleri elde ediliyor ve hastanın içine ayna tutulmuş gibi görüntüler elde ediliyor.
Aslında bilgisayarlı tomografiler (BT) 1970’lerin başından beri kullanılmakta. Tabii o yıllarda henüz bu kadar yaygınlaşmamıştı. Ancak son zamanlarda kaydedilen teknolojik ilerlemeler sayesinde, görüntü kalitesinde çok büyük bir artış sağlandı. Vücut içinde gerçekleşen her fonksiyonla ilgili hiç beklenmeyecek bilgilere ulaşılıyor.
Bir BT, aslında üç boyutlu bir röntgen cihazıdır. Cihazdan çıkan X ışınları, hastanın çevresinde döndükçe, dedektörler de çapraz görüntüler veya parçalar yakalayarak bunları bir bilgisayara aktarır. Orada da bu görüntüler üç boyutlu hale getirilir. İleri teknolojili BT tarayıcıları, hastanın dört santimetrelik bir parçasını 64 ayrı parçaya ayırabiliyorlar.
Farklı dokuları ayırt ediyor
BT taramalarının bir diğer önemli özelliğiyse, farklı vücut dokularını ayırt edebilmeleridir. X ışınları, dokular tarafından çok farklı miktarlarda absorbe edilirler. Kemikler gibi sert dokular, ışınları güçlü; kan damarları veya kaslarsa daha az emer. Kıkırdak gibi çok daha yumuşak dokularsa neredeyse şeffaftırlar.
BT taramalarını oluşturan bilgisayar tekniği sayesinde doktorlar, istemedikleri doku türlerini silebilir ve yalnızca çalışmaları gereken bölgenin net bir görüntüsünü elde edebilirler. Kemikler, kaslar ve organlar ayrılabilir ve geriye, boşluklarla dolu bir damar ve arter sistemi kalır. Ya da sağlıklı kaslardan, yağlı dokular atılabilir.
Radyoloji uzmanları, BT’nin, manyetik rezonans görüntüleme (MR) sisteminden çok daha kolay ve hızlı olduğunu savunuyor. "Artık BT’ler, kardiyovasküler görüntülemede, tıkanıklıklar ve anatomik yapılardaki sorunlarda ilk başvurulan sistem haline geliyor" diyorlar.
PET geliyor
Son iki yıldır, ABD ve İngiltere’deki hastaneler, anatomik görüntülemenin ötesine giderek, BT’leri "pozitron emisyon tomografi" (PET) adlı teknolojiyle birleştiren makineleri kullanmaya başladılar. Tabii en son teknolojilerin hemen geldiği ülkemizde de PET bir çok yerde var.
Biyokimyasal hareketliliği gösteren PET’de, hastaya organik moleküller, mesela glikoz yükleniyor. Bu moleküller de, florinĞ18 gibi kararsız izotoplar içeriyorlar.
Moleküller vücut tarafından absorbe edilip metabolizmaya karıştıkça, bozulan izotoplar da pozitron açığa çıkarıyor. Bu pozitron emisyonlarının şekillerine bakıldığında, metabolizmada, örneğin kanser gibi bozuklukların bulunduğu bölgeler net bir şekilde görülebilir.
Nükleer Tıp ve PET/BT Programı uzmanları, "Kanserin ilk aşamaları görüntülenemez, çünkü çevresindeki doku normalmiş gibi durur. Oysa ki, glikozu kimyasal olarak parçalama ve kullanma şeklinde farklılıklar vardır" diye anlatıyor.
BT’de gelişmelerÖte yandan PET taramaları, değişikliklerin nerede olduklarını söyleyemez; tam da bu noktada devreye BT girer. Uzmanlara göre, PET nelerin gerçekleştiğini, BT ise nerede gerçekleştiğini ortaya çıkarır.
BT görüntülemedeki çok önemli gelişmeler 2005 yılı sonlarında yaşandı. Kuzey Amerika Radyoloji Derneği’nin (RSNA) 27 NisanĞ2 Aralık tarihleri arasında Chicago’da gerçekleştirdiği yıllık toplantısında, Siemens şirketi, ilk kez iki X-ışını kaynağı kullanan BT cihazını tanıtmıştı.
Arka arkaya çekilen taramalardan verileri toplayan ve bunları tek bir görüntü olarak birleştiren sistemde, aynı zaman zarfında vücudun iki kat daha fazlasının fotoğrafı çekilebiliyor.
En büyük fayda
Bu teknolojinin başlangıçta sağlayacağı en büyük fayda, hızdaki artış olacak. Böylelikle, daha kalp atışı tamamlanmadan yeni bir görüntü alınabilecek. Şu anda kullanılmakta olan tarayıcılar, vücut etrafında beş saniyede dönüyor; bu da beş ila sekiz kalp atışına eşittir. Ancak bu görüntüler, tıpkı hareket eden bir cismin fotoğrafı gibi bulanık çıkıyordu.
Bu sorunu ortadan kaldırmak için, tarayıcılar kalbin nasıl bir şekle sahip olduğunu saptama amacıyla çeşitli sistemler kullandılar. Ancak bulgular ne kadar doğru olsa da hep yeni bir bilinmeyen ortaya çıkıyor ve bunlar da görüntünün karışık, hatta yanlış olmasına neden oluyordu.
Siemens’in ikili BT sistemiyse, vücut etrafında dönüşünü, saniyenin üçte biri kadar kısa bir sürede tamamlıyor. Bu, bir kalp atışından daha hızlıdır. Böylece de artı yöntemler gerektirmeden, net bir görüntü elde edilebiliyor.
Üç boyutlu görüntü
İki kaynağı kullanmak, aynı zamanda iki farklı enerjili X ışını üretilmesini de beraberinde getirir.
Hedef seçilen bölgeye, aynı anda farklı frekanslarda iki sinyal gönderilebilir. Bu durumda, farklı dokuların enerjiyi nasıl soğurduğu hakkında daha fazla bilgi toplanabilir ve sağlıklı ve hasarlı bölgeler arasındaki farklılık da daha net görülebilir.
Sonuç olarak da, üç boyutlu bir görüntü sayesinde, elde edilen fotoğrafın, mesela bir arterin duvarı mı yoksa bir pıhtı mı olduğu anlaşılabilir.
Bugüne kadar hiçbir BT tarayıcısı bunu yapmayı başaramadı. Sadece iki farklı tarama alınıyor ve bunlar birleştiriliyordu. Bu çok etkili olamazdı, çünkü iki tarama arasında vücutta çok büyük değişiklikler yaşanabiliyordu.
İki dedektörlü tarayıcı
Benzer bir çalışma yapan Hollanda elektronik şirketi Philips, tek bir röntgen kaynağına dayanan, ama iki dedektör içeren bir tarayıcı geliştiriyor.
RSNA toplantısında sunulan cihazda, yüksek ve alçak X ışınlarını ayırt eden, iki katmanlı dedektör sistemi var. Yüksek enerjili ışınlar, kemik gibi yoğun dokuları, düşük enerjili ışınlarsa yumuşak dokuları ve kan damarlarını görüntüler.
Cihazdaki alt katman, 80 kiloelektron volt gibi yüksek enerjili X ışınlarına karşı hassasiyet gösterirken, üst katman yaklaşık olarak 58 keV’lik düşük enerjilere karşı hassastır. Sistem, bu yüksek ve düşük enerjileri birleştirerek çok daha fazla veri sağlayabiliyor.
Eklemler de görülüyor
Cihazı geliştiren Kudüs’teki Hadassah Tıp Kurumu’ndan Ami Altman, böylelikle sistemde eklemlerin de görüntülenebileceğini kaydediyor. Günümüzde eklemler, MR ile görüntüleniyor, çünkü eklem dokusu, BT tarayıcılar için çok yoğun. Fakat BT’lerin hızlı olmalarının yanında MR’a başka bir nedenden ötürü de tercih edilebilirler; daha ucuzdurlar.
Doktorlar, yüksek enerjili X ışınlarını kullanarak, damar içine yerleştirdikleri metal stentleri de kontrol edecek ve herhangi bir pıhtının oluşup oluşmadığını görebilecek.
Philips’in cihazı, henüz klinik deney aşamasında ve bu deneyler olumlu sonuçlar verirse, bir yıl içinde pilot hastanelerde kullanılmaya başlanacak.
30 bin BT
Vannier, "Son birkaç yıl içinde hem BT’ler hem de bu makinelerin kullanım ağı, insanı şaşırtacak kadar ilerledi" diye gelişimi anlatıyor. Şu anda dünyada 30 bin BT tarayıcı kullanılmakta ve BT pazarının, 2008’e kadar sadece ABD’de 600 milyon dolara çıkması bekleniyor.
Bu kadar yoğun talebin yanında, söz konusu cihazlardan doğru faydalanmak da çok önemli. 1990’ların sonunda moda olan "gösteriş taraması"nda, sağlıklı insanlar kontrol için BT tarayıcılarına giriyordu Ancak BT’nin vücuda zararı vardır. Bir dişçi koltuğunda çekilen röntgen sadece üç günlük bir radyasyon etkisi yaratırken, BT neredeyse üç yıllık etki bırakır.
Radyoloji profesörleri, artık hastanelerin de bu cihazları insanlar üzerinde nasıl kullanacaklarını öğrendiğine inanıyorlar ve "Bunu gösteriş amaçlı pazarlayan şirketler büyük şehirler dışında çoktan piyasadan çekildiler zaten. Ama bu, yeniden gösterişin ortaya çıkmayacağının bir garantisi değil," diyorlar.